8. Bölüm

64 5 2
                                    

Sen benim hikayemdin ve bizim hikayemiz burada ikinci defa bitiyor galiba Mi Soo. Tam olarak bunu istemişken neden bu kadar kötü hissediyorum Mi Soo-ah?

Yürüyüşlerim o kadar ağırlaştıki tam o an seni bu yabancı ülkede bir başına bırakmışım gibi geliyor. Bunun acısını en derinden hissettiğim an o andı. Aklım başıma geldi geç oldu ama geldi işte o an. Koşarak döndüm geri havaalanına. Seni orada göremeyeceğimi biliyordum ama gittim. Belki bir umut. Belki çaresizlik bilmiyorum. Döndüm oraya.

Uzaktan birini görüyorum. Sensin o. Oturmuşsun havaalanının önündeki banka. Başın önde, bacaklarını karnına çekmişsin, kollarınla bacaklarını sarıp ellerini birleştirmişin. Nerede görsem tanıyacağım pozisyonun. Ağlıyorsun hemde o kadar içten ki. Bir saniye kaybetmeden koşuyorum yanına. Sol tarafına oturup sarılıyorum sana, seni kollarımın arasına alıyorum. Ben de ağlıyorum seninle birlikte. İlk endişelensen de ben olduğumu görünce rahatlıyorsun sanki, gövdenle bana dönüp sen de sarılmama karşılık veriyorsun. Başın omzuma gömük olduğundan göz yaşların boynumu ıslatıyor. Çok acı çekiyorsun Mi Soo bununla beraber ağlamam şiddetleniyor. Benimle birlikte senin de şiddetleniyor. Daha sıkıca sarıyorum seni. Sen de başını daha çok gömüyorsun.

Birlikte geçirdiğimiz kısa zaman olmasına ve sadece kurduğumuz birkaç cümleye rağmen bu kadar güveniyorsun bana. Sen de beni hissediyor musun Mi Soo? Kalbimin senin için deli gibi attığını? Senin için var olduğumu? Seni çok özlediğimi? Benim yüzümden öldüğünü? Benim yüzümden...

Kollarım gevşiyor. Seni öldüren ben iken bana bu kadar güvenmemelisin. Gevşeyince kollarım başını kaldırıyorsun. Yine aynı şekilde gözlerimin ta içine bakıyorsun. Özür dileyerek ayağa kalkıyorum. Uzaklaşmaya çalışıyorum. Ama adım atamıyorum. Kalıyorum olduğum yerde. Ellerim havalanıyor birden, ellerimi tutuyorsun. "Gitme" diyorsun. Durmayan göz yaşlarım daha da artıyor.

Sana hiçbir zaman kıyamam ki Mi Soo'm. Gitmiyorum tabiki. Bu sefer sen de ayağa kalkıyorsun. Sarılıyoruz tekrardan sıkıca. Belki de yarım saat boyunca. Sadece sarılıyoruz.

'Neyin var' diye sormak istiyorum sana. 'Neden buradasın' diye bu sorular içimi yiyor. Sanki şu an bu tarihte olmamız normalmiş gibi. Adımla sesleniyorsun bana;

-Teşekkür ederim Han Jisung.

Wish You Back / Geri Dönmeni Diliyorum || Han JisungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin