Bölüm 1: Beyaz Sandalye (1)

179 21 40
                                    

Dünyanın varlığıyla birlikte ortaya çıkan milyonlarca can, gelip geçen onlarca hayat vardı. Hepsi birbirinden farklı, her biri ayrı bir serüven. Kimisi sıradan, kimisi akıl almaz, kimisi kötü, kimisi iyi; kimi kalabalık, kimisinin çevresindeyse fırtınalı bir gecede esen soğuk rüzgarın ıssız ve korkutucu yalnızlık uğultusu. Kimileri doğuştan güçlüydü, kimileri sonradan güçlenirdi, kimileriyse sadece umutun gücüyle ayakta durabiliyordu ama bazı hayatlar için umut bile tehlikeliydi.

Gelecek belirsizlik içerisinde filizlenir, sonra geçmişe ve anılara dönüşürdü. Anılar bizi bulana kadar biz onlara erişemezdik, bizler gelecekten habersiz yaşayanlardık.

Tik tak

Saat sesi bizim için hiç durmaksızın akıyordu.Gelecek işlediği her saniye bizlere anıları getirir, bazılarını hafızamıza yerleştirmekten çekinmezdi.Kimi anılar gelip geçiciydi, çok da bir yerleri yoktu ama bazı anılar öyle bir yer edinirdi ki insanın belleğine, işte o anılardı hayatın temeli, onlar karar verirdi iyi mi kötü mü olacağımıza, onlar karar verirdi sıradan mı akıl almaz mı olacağımıza, yalnız mı olacağımıza, yoksa sırtımızı yaslayacağımız bir sıcaklığa sahip olup olmayacağımıza. Geleceklerimiz için pek çoğumuz güzellikleri, iyilikleri umardık ama kimi hayatlar umuta bile çoktan küsmüşlerdi çünkü umut onlar için tehlikeliydi. Hiç şüphesiz hayat büyük bir soru işaretinden ibaret olan hiçbir ucunu göremediğimiz, karanlık bir labirent gibiydi.

Yeşilin en koyu tonlarında yaprakları olan, hayata yeni başlamış bir fidanın tek bir yaprağını kestiğiniz zaman onun büyümesini durduramazdınız, bu onun için küçük bir sineğin ısırığından farksızdı, bir dalını kırdınız mı onun canını yakardınız ama onu büyümesi için azimlendirirdiniz, yerine daha güçlü bir dal çıkardı; gövdesine mi zarar verdiniz yine de onun için umut vardı ama köklerine zarar gelirse zavallı genç fidan için hiçbir umut kalmazdı. Kökler gitti mi hayat da giderdi. Yavaş yavaş kuruduğuna şahit olurdunuz, yavaş yavaş o küçük varlığın ölüşüne, eriyip gidişine...

Kökü kurumaya başlamış bir fidan için umut tehlikeliydi çünkü umut sadece acı verirdi, kanayan bir yaraya tuz basıp, iyileşmesini beklemek gibiydi. Oysa binlerce ağaç vardı, iyi bir bakıcısı olan, yapraklarının ucuna kadar sevilen, umursanan, büyümesi için elden gelen her şeyin yapıldığı binlerce fidan vardı ama bazıları şanssızdı. Kötülük içerisinde atıyorlardı hayatlarının ilk filizlerini. Ölüme terk edilirlerdi, suçsuz ve duruydular ama yavaş yavaş kötülük öyle bir işlerdi ki her bir parçalarına ilk yaprakları giderdi, güçlenmelerine izin verilmeden dalları koparılırdı, sonra sıra gövdelerine gelirdi ve en son kökler...

Uzakta bir ev vardı. Bahçesi yüksek duvarlar ile örülmüş, süs olsun diye dikilen kırmızı çiçekli, dikenli sarmaşıklarla sarılmış, bakımsız, küçük bir ev. Köhne bir yerdeydi, kimsecikler yoktu çevresinde. Masallardaki yalnız, kötü cadının evi misali. Sadece tek bir adam yaşıyordu o evde. Kim Taehyung. Kim Taehyung bu uzak evde yalnız başına yaşıyordu. Kendi varlığından, kendi hayatından bir tek kendisi haberdardı. Tenha bir evde, herkesten uzak bir hayatın içerisinde yaşıyordu. Ses çıkarmadan, gizlice. Kendince yaşıyordu, rutinleri vardı, memnundu hayatından.

Her sabah, şimdi de olduğu gibi erken vakitte dışarı çıkar, evinin küçük balkonunda oturur, kahvesini yudumlayıp, yaktığı sigarasını ciğerlerine çekerdi.Soğuk havanın tenine işlemesini umursamadan. Soğuk ona güzel hissettirirdi. Soğuk, temiz ve netti.

Balkonda küçük, beyaz, sallanan bir tahta sandalye vardı, burası Taehyung'un alanıydı, evinde en sevdiği ve en çok vakit geçirdiği mekan burasıydı ve şimdi yine, her sabah yaptığı gibi o basit, tahta sandalyeye bacaklarını kendisine çekerek oturmuş, göğüs hizasına kadar çektiği dizlerinin üzerine sola doğru çevirdiği başını narince yerleştirmişti; uzun, zarif parmakları arasında yarısına gelmiş sigarası duruyordu. Ciğerlerini her içine çekişinde yakacak kadar ağır olan bir sigaraydı bu, baş döndürüyordu. Ne kadar sert ise o kadar iyi hissettiriyordu. Kim Taehyung öylece otururken, kahvesinin ve sigarasının kokusu birbirine karışıyor ve soğuk hava duyu organlarını işgal ediyordu.

L'enferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin