Önder her ne kadar yetişmeye çalışsa da ameliyatı durduramaz ve ameliyathane'nin önüne yığılıp kalır. Dua edip beklemekten başka şansı yoktur. Orada öylece otururken ameliyathane'nin kapısı açılır ve doktor çıkar. Yerinden nasıl kalktığını nasıl doktorun yanına geldiğini anlamadan konuşmaya başlar. "Durumu nasıl?" Doktor "Hayati tehlikesi yüksek yoğun bakıma alacağız." diyip gider. Önder duyduğu şey ile beyninden vurulmuşa döner. "Benim yüzümden oldu. Ben yetişemedim. Yetişseydim böyle olmazdı. Koruyamadım onu. O bana güvenip Önder gelir derken ben gelemedim." diyip olduğu yere çöker. Berk'in yanına gelişiyle irkilir. "Sizin bir suçunuz yok. Ben konuşmasaydım hiç evlenmeyecek bu ameliyatta gerçekleşmeyecekti. Babamın beni oraya kapatmasına izin vermeseydim daha da direnseydim kurtarabilirdik." Önder Berk'e bakıp bitkince gülümser. "Sen daha çocuksun böyle şeylerin içinde olman bile yanlış ama eğer Derya'ya bir şey olsun baban kaçacak yer arasın. Çünkü onu bambaşka bir Önder bekliyor olacak uyandığında ona da ilet bunu." der ve kalkıp duvar kenarına geçer. Ameliyathane'nin kapısı tekrar açılır ve bu sefer makinelere bağlı sedyede yatan Derya çıkar. Önder direkt yanına doğru koşar ama hemşireler engel olur. "Derya! Ben burdayım, geldim. Ben geldim ama yetişemedim." diye bağırır her ne kadar duyamayacağını bilsede.
Deryayı yoğun bakıma almışlardır. Önder camın önünde durup sadece sevdiği kadına bakabilir. Öpmeye, dokunmaya kıyamadığı kadını orada öylece yatarken görmek ve buna bir şey yapmamak o kadar yakıyordur ki canını. Yaşlar kendinden bağımsız gözlerinden akıp gider ama elini kaldırıp silecek takati yoktur. Ali elinde bardakla yanına yaklaşır. "Su getirdim kaç saattir hiçbir şey içmediniz en azından siz iyi olun hocam. Annem güçlü kadındır, karadeniz gibi inatçı ona bir şey olmaz. Kalkar o yataktan tekrar fırtına estirmeye devam eder ama sizi iyi görürse yapabilir bunu. Annem sizi çok seviyor ameliyata girene kadar gözü kapıda, kulağı telefondaydı." "Aramadan gelme demişti bana aramasını bekledim hep ama.." "Aradı sizi ameliyata girmeden önce ama siz açmadınız." "Arabada unutmuşum telefonu geri aradım ama bu sefer de o açmadı. Bana kırgın girdi ameliyata, oysa bir şey olursa Önder gelir yanımda olur demişti bana. Güvendiği kişi yanında yokken ameliyata girdi. Ben o telefonu açsaydım ya da daha erken gelseydim şuan o savaşı vermeyecekti benim yüzümden koruyamadım onu." "Siz bir şey yapamazdınız hocam. Bu hikâyenin en suçsuzu sizsiniz. Tek suçlu var o da Kenan bey. Bile bile annemi bıçak altına yatıran kişi o. Emin olun ben sizden daha suçluyum bu hikâyede eğer annem'e babamın yaşamasını istiyorum demeseydim şuan belki de siz evli olacaktınız, bunca acıyı çekmeyecektiniz ikinizde ama ben bencillik ettim annemi, sizi düşünmedim." "Emin ol sen bunu yapmasaydın da baban bir şekilde anneni o ameliyata sokardı. Annenin kalbi o kadar temiz, iyi niyetli ve güzel ki baban ona ne yaşatmış olursa olsun onu kurtarırdı. Ben annenin en çok o güzel kalbini sevdim ama o kalp atmazsa benim de kalbim atmaz." "Annemin kalbi atmaya devam edecek. Sizin için, benim için devam edecek. Annemi çok iyi tanıyorsunuz o asla pes etmez ve hemen vazgeçmez, vazgeçenide sevmez bilirsiniz." Önder sessizce gülümser. "Bilmez miyim, az burnumdan getirmedi benim. Keşke şimdi de devam etse getirmeye onun bağırmasına, sinirlenmesine de razıyım ben. Biliyor musun annen sinirlenince çok güzel oluyor ama bir o kadar da tehlikeli." "Siz merak etmeyin burnunuzdan getirecek çok zamanı olacak." "Umarım.. Hadi siz gidin dinlenin yorucu bir gün oldu sizin için de." "Yok ben annemi bırakıp hiçbir yere gitmem." "Yahu oğlum ben burdayım bir şey olunca hemen arayacağım seni merak etme. Eve gitmek istemezsen Berk'i de al bize git Çağrı evde bende şimdi arayıp haber veririm ona." "Hocam.." "Alicim hadi." "Peki hocam ama mutlaka haber verin." "Merak etme sen." Ali ve Berk giderler. Önder de Çağrıyı arar.
"Baba nereye kayboldun ya." "Derya.." "Ne oldu Derya ablaya?" "Ameliyat oldu yoğun bakıma aldılar Ali ve Berk'i bize gönderdim ben burada kalacağım haberin olsun diye aradım." "Peki baba bir şey olursa mutlaka haber ver." "Veririm paşam merak etme sen dolapta yemek vardı Alilere de çıkart sende ye sakın diyim çocuğa kötü bir şey deme." "Elbette demem baba saçmalama. Geldiler hadi kapatıyorum ben." "Tamam dikkat edin." "Sende."