17🌵Çorap Sorunsalı

1.1K 98 31
                                    

umarım daha iyisinizdir twitter erişime kapandığı için birkaç saattir paylaşım yapamıyorum canım çok sıkkın ve kafa dağıtmak için yine burdayım

mavinin kombinini bırakıyorum

mavinin kombinini bırakıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17| Çorap Sorunsalı

"Hala anlamıyorum nasıl reçel sevmezsin ya?" derken elimdeki boca ettiğim reçelli ekmeği ağzıma attım.

Ağzım için oldukça büyük gelen ekmeği zar zor çiğnerken Akın gülüp işaret parmağını yanağımdaki şişliğe bastırdı. "Çocukluğumdan beri yiyemiyorum nedense, hoşuma gitmiyor."

Elini indirmesiyle kızaran yanaklarımı görmezden gelip yirmi saattir çiğnediğim lokmayı yuttum. "O zaman neden getirdin?"

"Çünkü sevdiğini- seversin diye düşündüm. Sevmezsen de eve geri götürürdüm, ne olacak."

Başımı sallayıp yüzümü buruşturarak küçük bir kasede duran beyaz peynire baktım. "Tıpkı beyaz peyniri götüreceğin gibi."

İnci gibi sıralanmış dişlerini göstererek güldü ve çayından bir yudum aldı. O sırada bende sıradaki lokmamı seçmek için soframızı inceliyordum.

Akın'la bugün piknik yapmak için sözleşmiştik. O yüzden biraz rahat giyinmiştim. Fikrin kendisinden çıktığını söyleyip benden hiçbir şey getirmememi istemişti önceki gece, bu yüzden elim boş gelmiştim. Akın ise benim aksime ihtiyacımız olabilecek her şeyi getirmişti. Kocaman hasır bir piknik sepetiyle gelmişti. Sofra bezi, çay, reçel, ekmek, tost, zeytin, birkaç farklı çeşit peynir, salatalık, domates, havuç, ıslak kek gibi birrrr sürü şey çıkmıştı o sepetten. Getirdiklerinin hepsi de eksiksiz her kahvaltıda yemeyi sevdiğim şeylerdi. Beyaz peynir hariç. Onu da kendisi çok sevdiği için getirmiş, öyle söylemişti. Bende bu bilgi yoktu, bir kenara yazmalıydım.

Ağzıma domates atıp "Sevdiğim her şeyi on ikiden vurman zaten beni gebertti ama nasıl çilek reçeli aşığı olduğumu tahmin edebildin, hayatımın şokusun." dedim. Tabi yemeğimi yerken konuştuğum için sesim komik çıkmıştı ve bu Akın'ı oldukça güldürmüştü ama olsun.

"Evde sadece çilek reçeli vardı, tamamen tesadüf aslında ama bu kadar seviyor olmana sevindim." dedi dudağının kenarını kaşırken.

Dudağını sadece yalan söylediği zamanlar kaşırdı. Bu fark etmeden yaptığı bir alışkanlığıydı.

Ama üzerinde durmayacaktım. Kaşınmış olabilirdi.

Tüm sofrayı bitirene kadar sohbet muhabbet etmiştik. Geriye kalan çaylarımızı içiyorduk. "Biliyor musun..." dedim "...kahvaltıda çaydan başka bir şey içemem. Abim hep meyve suyu içer mesela ama ben kahvaltıda içemiyorum ya."

Hafifçe kaşlarını kaldırıp "Öyle mi? Bende severim çay içmeyi, karadenizli olduğum için galiba." dedi.

Hiç bilmiyormuş gibi şaşıran ifademi takınıp "Hadi canım, benimde anne tarafım karadenizli." dedim.

Benimkine benzer bir ifadeyle "Yaa, neresinden?" dedi.

Şaşırmalarla geçen sohbetimizi gülerek bozdum. Yaptığım ifadeler aşırı komikti bir de onun yaptığı ifadeleri izleyince daha da komik oluyordu.

Boş ince belli bardağımı bırakıp sırtımı çimlere attım. Peruğumun düşeceğinden korkmuyordum çünkü Yusuf sağ olsun kediler bile parçalasa o peruk kolayca çıkmayacak şekilde sabitlenmişti. Bulutlarda gözlerimi gezdirirken onun da yanıma uzandığını hissettim. Omuzlarımız birbirine değerken beraber gökyüzünü izliyorduk.

"Şu bulut çay bardağına benziyor." dedi Akın parmağıyla bir bulutu gösterirken.

Bakıp güldüm ve "Bence çaydanlığa daha çok benziyor." dedim.

"Hiç alakası yok." dedi "Dumanı bile tütüyor, çay bardağı o."

Gülerek doğrulup dirseğimin üzerinde durdum. "Gözlerinde sorun mu var senin?" dedim ona dönerek.

Aynı şekilde dirseğinin üzerine ağırlığını verip yüzünü bana çevirdi. Aşırı yakın duruyor olmamızı göz ardı etmeye çalışıp söylediklerine odaklanmayı denedim. "Hayır ama senin gözlerinde var sanırım."

"B-ben lens kullanıyorum bi' kere." dedim hafifçe kekeleyerek. Gözlerimi dudaklarından alamıyordum.

"Bilmiyordum." dedi ve gözleri yavaşça dudaklarıma kaydı.

Şimdi ikimizde birbirimizin dudaklarına bakıyorduk. Hatta yanlış görmüyorsam Akın'ın dudakları gittikçe bana yaklaşıyordu. Hızlanan nefes alışımla göğsüm kabarıp inmeye başladı. Bedenlerimizin yakınlığından dolayı göğsüm her kabardığında Akın'ın göğsüne değiyordu. Dudakları iyice yaklaşmıştı, neredeyse değmek üzereydi. Gözlerimi kapatıp beklemeye başladığım sırada Akın yanağımdan tutmak için kolunu kaldırdı. Ve kolu hafifçe çoraplarla doldurduğum sutyene çarptı.

Ve ve ve... Çarptığı sırada çoraplardan biri yamuldu.

Panikle geri çekilip Akın'a sırtımı döndüm. Çıkardığım ayakkabılarımı elime alıp hızlıca ayağa kalktım. O şaşkınlıkla yüzüme bakarken "Bugün çok güzeldi teşekkür ederim ama acilen işim çıktı gitmem lazım, görüşürüz!" deyip ayakkabılarımı bile giymeden koşar adım uzaklaştım oradan.

Arkamdan şok içinde baktığını tahmin edebiliyordum ama sutyenin içinden çıkmak üzere olan çorabı görmemeliydi. Tanrım tam bir rezildim.

.

Epiphany | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin