Selamlaar, söz verdiğimiz gibi geri döndük. Sizleri çok özledik inanın... Atlantis şu anda on bölüm kadar, biz size bölümleri yayınlarken yazmaya da devam edeceğiz.
İlk üç veya dört bölüm Jimin'in ağzından, bir şeyleri anlamanız için böyle yapmak zorunda kaldık. Onuncu bölümde bile bilmediğiniz olaylar, kişiler olacak.
‼️Bu ficte cinsellik, argo ve madde kullanımı bulunmaktadır, rahatsız oluyorsanız lütfen okumayınız!
Uyarıyı da yaptıktan sonra bölüme başlayabilirsiniz, profilde playlistin linki var, iyi dinlemeler ve iyi okumalar. <3
Etraftaki garip sesler kulaklarıma yavaş yavaş dolarken, başımın ağrısı sebebiyle istemsizce kaşlarımın çatıldığını hissediyordum.
İlk anlamdırabildiğim şey, bir erkeğin konuşma sesi oldu. Uzun süre gözlerimi açmıyormuşum gibi ağrıyan göz kapaklarımı yavaşça aralamaya çalıştım. Beyaz ışık gözlerimi yaktı, makine sesleri duymaya başladım.
"Kes sesini Hoseok, götümün keyfinden böyle değilim herhalde!" Ağır bir hareketle, konuşan kişiye çevirdim başımı. Camın önünde telefonda bağırarak konuşuyor. Kim olduğuyla ilgilenmeyip yavaşça etrafıma bakındım.
Göğsüme bağlı kabloları gözlerimle takip edip nereye gittiğine bakmaya çalıştım. Uzun süredir kıpırdamıyor gibiydim, kemiklerim ağrıyor ve hareket etmekte çok zorlanıyordum. Göğsümdeki kablo hiç bilmediğim bir makineye bağlıydı.
Tanrım, ben neden hastanedeyim? Neler oldu bana? Elimi yavaşça kaldırmaya çalıştım. Çok ağrıyordu. Yavaşça esnetmeye çalıştım.
"Jungkook?" Bana seslenen, az önce telefonda konuşan kişiye çevirdim başımı yavaşça. En azından denedim. Elinde hâlâ telefon duruyordu. "Kapat, arayacağım seni." Kulaklarıma sesler buğulu geliyordu ama yavaş yavaş düzeliyordu.
Benden yaşça büyük duruyordu. Tanrı aşkına bu kim? Beni nereden tanıyor? Hızla yanıma gelip elini alnıma koydu. Gözleriyle baştan sonra beni süzdü. Neler oluyor tam olarak burada?
"Uyanmışsın, tanrım inanamıyorum." Benden uzaklaşıp iki eliyle geriye saçlarını taradı. Kısa görünüyordu. Keskin çene hattı, dolgun dudakları, küçük elleri ve sarı saçları vardı. Hoş duruyordu. Az önce küfür eden kişi bu muydu?
İlk sorum, "neden buradayım?" Olmuştu. Kaşlarını çatıp bana dönerek elimi tuttu. Gerçekten neler oluyor burada? "Hatırlamıyor musun? Beni tanıyor musun Jungkook?" Beynimi zorlamaya çalıştım ama bu baş ağrısıyla o bile zorlaşıyordu.
Kaşlarımı çatıp başka bir yöne baktım. Şu anda başımda duran kişi kim, ben neden buradayım, bana ne oldu? Sorularımın cevaplarını arıyordum. Ancak cevapsızdım. Hiçbir şey hatırlamıyordum.
Başımı sağa sola sallayıp geri ona döndüm. Endişe duygusu kapladı yüzünü birden. Kaşları yavaşça yukarı kalktı, yutkundu ve muhtemelen bana ne diyeceğini düşündü. "Doktor hafıza kaybı yaşayacağını söylemişti ama ciddiye almamıştım. Ah, tanrım!" Kendi kendine öfkelendi birden.
Neyi vardı bunun? Benden büyük de duruyordu. Ben kaç yaşındayım? Zaman kavramını yitirmiş gibiyim.
Hızla bana dönüp derin bir nefes aldı. Ellerini yatağın yanlarına yaslayıp nefeslenmeye devam etti. Ardından bana döndü. "Ben Jimin. Eskiden yakındık, sen trafik kazası geçirip hafızanı kaybetmeden önce. " Kaşlarım çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlantis : tk
Fanfiction"Gerçekten kimsin sen?" "Sol gözündeki okyanusta boğulan bir adamım ben, Jungkook." Yeraltı lordu olan Kim Taehyung, uğradığı suikast sonucu hafızasını kaybeden eşi Jeon Jungkook'un bir yıl sonra komadan uyanınca karşısına çıkar. Yan shipler: Yoonm...