GİZEM

342 206 171
                                    

Hikayeme bakanlar lütfen oy kullanmayı unutmayın⭐

İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir.

İnsanlarda doğa aykırı bir şey gördüğünüz zaman sizde merak etmiyor musunuz bu gizem ne diye? Ben bugün çok merak etmiştim. Boşuna dememişler insanın başına ne gelirse meraktan gelir diye. Fazla maceracı özgür bir tip olsam da bundan şikayetçi değildim. Aksine kendimi buluyordum. İnsan kendisini bulduğu şeyi yapmalıydı.

Kimisi özgür kalmayı sever, kimisi hayalperesttir, kimisi fazla kuralcı...
İnsan kendini nasıl hissediyorsa öyle yaşamalıdır.
Bir insanın elinden özgürlüğünü alıp daha sonra "al bu senden aldığım özgürlüğün" diyemezdiniz.
Bu yüzden herkes içinden geleni yapmalıydı bu hayatta. İçinden geldiği gibi davranmalı ve yaşamalıydı. Ben kuralcı bir ailede büyüsem de özgür ruhumu bastırabilmiş değillerdi. Annem öyle sanıyordu sadece o kadar.

Yaklaşık iki saattir yol yürüyordum. Çok yorulmuştum. Sabahta koleje yürüyerek gittiğim için, derslere kendimi veremediğimden bugün bir hayli yorulmuştum.
Sonunda bir ormana yaklaştığımız sırada etrafıma bakınmıştım. Ama ne bir tabela vardı ne başka bir şey hiçbir şey gözükmüyordu etrafta. Sadece bir manzara vardı karşımda. Ekin'i gözden kaçırmamak için bakışlarımı ona çevirmiştim. Ama Ekin yoktu. Göremiyordum. Gözden kaybetmiştim. Sesli bir küfür savurduktan sonra ileriye doğru yürümeye devam ettim.

Dersimiz şansıma erken bitmişti ama hava kış havası olduğundan erken kararmaya başlıyordu. Korkmuyordum ama Ekin'i gözden kaçırdığıma üzülmüştüm. Ne kadar yürüdüm bilmiyordum ama uzaktan görüş alanıma onun girdiğini görünce derin bir nefes almıştım.
Bir taşın üzerine oturmuş öylece karşı tarafa bakıyordu. Sessizce ona doğru yaklaşıp yerde bulduğum bir taşın üzerine de ben oturdum. Arkasında kaldığım için beni göremezdi ama kalktığı zaman ne yapardım bilemiyordum.

Öylece sırtını izliyordum. Bir ara onun baktığı tarafa baktığım da sadece yapraklarını dökmüş ağaçlar vardı. Gerçi ormandayız tabi ağaç olacak ama neden baktığını anlamıyordum. Ne kadar süredir oturuyorduk burada bilmiyordum. O karşı tarafı seyrederken ben de Ekin'i seyrediyordum. Kestirmemiş olduğu dalgalı saçları rüzgarla dans ediyordu resmen. Kahvenin açık tonlarıydı saç rengi, çok güzel bir renge sahipti. Ela gözleriyle ise tam uyumluydu saçları. Düzgün fiziği ile muhteşem yakışıklıydı Ekin Arel.

Ama tabi bu benim en son düşüneceğim şeydi. Sadece her gün burada ne yaptığını merak ediyorum ve cevabımı almıştım. Her gün buraya gelip oturuyor diye düşünüyordum ki başka bir şey yaptığı da yoktu.
Telefonum sessiz de olduğu için annemin mesaj atıp atmadığını bilmiyordum. Bakamazdım da. Hava yeterince kararmıştı, telefonu açarsam ışıktan anlar ve arkasını döner diye düşünerek telefona bakmamıştım.
Biraz daha oturduktan sonra, sessizliğin sesini dinlerken birden konuştu Ekin.

"Neden takip ettin?" diye bir soru sormuştu.
Afallamıştım. Takip ettiğimi nereden anlamıştı? O soruyu bana sormamasını çok isterdim fakat bizden başka kimse yoktu etrafta. Sessiz kalmayı tercih ederek yokmuşum gibi davrandım fakat işe yaramadı.
"Masal sana diyorum" diyerek arkasını döndü. Gözlerinde ki öfke ürkmeme neden olsa da bunu belli etmemiştim.

"Şey.. ben.. mm.." ne diyeceğimi bilmiyordum.
Ne diyebilirdim ki? Ayağa kalkıp yanıma geldiğinde bende ayağa kalkıp sırtımı ağaca yaslamıştım. Aramızda ki mesafeyi kapatarak tam önümde durmuştu. Sıcak nefesi yüzüme çarptıkça, tenim yanıyordu sanki. Üşümüyor da yanıyor gibiydim.
"Sana neden burada olduğunu sordum" diyerek tekrar konuştuğunda sesi bu defa daha tok çıkmıştı. Sesinde ki kızgınlık ve öfke her şeyin anlatıcısıydı aslında.

HİS DÜĞÜMÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin