Bütün gece uyumamış olmanın verdiği yorgunlukla etrafa bayık bakışlar atarak yürümeye devam ettim. Benimle aynı bölümde okuduğunu tahmin ettiğim birkaç kızın deri şort eteğime attığı bakışlara göz devirip çantamdan sigaramı çıkardım. Eteklerin görüntüsünü sevsem de giyerken rahatlığıma da önem verdiğim için şort etekleri tercih ederdim. Yaşadığım yer oldukça rüzgarlıydı ve şort etekler bu tarz yerler için birebirdi. Ağrıyan başıma lanetler okurken sigaramı yakıp spotify'a girerek şarkı seçmeye koyuldum. En sonunda sevdiğim Rusça şarkılardan birini seçerek sesi sonuna kadar açtım. Rusça şarkılar dinlemek kendimi iyi hissettiriyordu. Annem evde her zaman Rusça şarkılar açardı ve ben ne zaman Rusça bir şey dinlesem evimde gibi hissederdim. Hoş, evde bile evinde gibi hissedemeyen biri için bu oldukça komik bir ihtiyaçtı ama insan annesini özlüyordu işte. Sigaradan aldığım dumanı üflerken gözlerimi kapatıp sözlere odaklandım.
Чтоб идти дальше, выверни душу
Daha ileri gidebilmek için ruhunu ortaya çıkar
Город разрушен, Город бездушен
Bu şehir yok edildi, bu şehir ruhsuz
Я молюсь Богу, чтобы стать лучше
Daha iyi olmak için Tanrı'ya dua ediyorum
Город разрушен, Город не нужен
Şehir yok edildi, artık bu şehre gerek yok
мне всё равно
Umrumda değil
Да, да, да, да, вы мне никто
Evet, evet, evet, evet, benim için bir hiçsiniz
Но языки - это яд. Я вижу их взгляд
Ama sözleriniz, zehir. Bakışlarından görebiliyorumSigaramı söndürüp izmaritimi çöpe atıp ellerimi ceplerime soktum. Ellerimin bu kadar soğuk olmasına sinir oluyordum. Kolay kolay ısınmayan ellere sahiptim ve soğuğa dayanamayan tek bölgem de ellerimdi.
Şarkı bilmem kaçıncı kere devam ederken hızlı adımlarla durağa yürümeye devam ettim. Yürürken odaklandığım tek şey şarkılar olurdu. Bir de arada sırada manzaraya odaklanırdım. Insanlar genelde ilgimi çekmezdi. Insanlarla göz göze gelmeyi de sevmezdim. Nasıl baktığımı bilmiyorum ama genelde yanlış anlaşılırdım ve bu durumdan iyiden iyiye bıkmaya başlamıştım artık. Hoca bile derste bana neden öldürecek gibi bakıyorsun demişti. Bilerek yapmadığım bir şeydi ama bu tarz durumlarda utanıyordum işte.
Son zamanlarda iki günde bir uyuyordum. Zaman zaman uyku ve yemek düzenim çok saçma bir hal alırdı. Normalde de pek bir düzene sahip olduğum söylenemezdi ama bazı zamanlar bu düzen iyice bozulurdu. Acaba düzensizlik benim düzenim mi diye düşündüğüm olurdu. Uykusuzluk işi şu sıra canımı sıktığı için içmeye karar vermiştim. Bar tarzı mekanları kalabalık, sesli ve fazla sosyal yerler olduğu için sevmezdim ama bu sefer bu tarz bir yerde içmek istedim ve öğrencilerden sıkça duyduğum bir mekana girerek etrafa bakmaya başladım. Tasarıma önem verilmiş, genellikle koyu tonlarla döşenmiş, oldukça büyük bir mekandı burası. Henüz akşam üstü olduğu için içerisi kalabalık değildi. Bu tarz yerlere yabancı olduğum için nereye oturacağıma karar veremeyip sonrasında bar tezgahına yöneldim. Kabanımı çıkarıp çantamla beraber taburenin üstüne bırakıp kendimi de hemen yanındaki tabureye bıraktım. Donan ellerimin yavaşça ısınmaya başlamasıyla rahatlayıp bacak bacak üstüne atarak ellerimi tezgahın üstüne koyup içki şişelerini incelemeye başladım. Içmeyi pek sevmesem de içki şişeleri genelde hoşuma giderdi. Estetik görünüme sahip olmaları her zaman ilgimi çekerdi.
Sonunda viski içmek istediğime karar vererek etrafa bakıp barmeni aramaya başladım. Sanıyorum ki mekan kalabalık olmadığı için barmen burayla ilgilenmiyordu. Üniformasından anladığım kadarıyla barmen olduğunu tahmin ettiğim çocuk, bir adamla konuşuyordu. Bana sırtı dönük olan barmenin konuştuğu adama baktım. Tek omzunu kolona yaslamış, kollarını çaprazlayarak ve hafifçe gülümseyerek barmen olduğunu tahmin ettiğim çocuğu dinliyordu. Benim gibi tamamen siyah giyinmişti. Saçları da giyimi gibi siyahtı ve dağınık duruyordu. Giydiği boğazlı kazak vücudunu çok güzel sarmış, kaslarını gözler önüne seriyordu. Çarpık bir şekilde gülerken gözleri bir anda beni buldu. Sapık gibi onu süzdüğümü hissetmişti sanki. Sapık değildim, sadece estetik görünümlü her şeyi incelemeyi severdim tabii o bunu bilmiyordu. Gözlerimi ondan çekip barmene çevirince derdimi anlamış gibi karşısındaki adama bir şeyler söyleyip gitti. Barmen çocuk tergahın arkasına geçip bana gülümseyerek ne içmek istediğimi sordu. Tahminen yaşı benden küçüktü. Yuvarlak yüz hatlarına sahip olan çocuk yeşil gözlüydü ve muhtemelen gülümsemeyi seven bir tipti. Çok içten gülümsüyordu. Sempatik olduğunu düşünerek viski rica ettim.
"Içmek için erken değil mi? Hava kararmaya daha yeni başladı?" Gülümseyerek sorduğu soruya iç çektim. Benim için herhangi bir şeyin zamanı yoktu. Tamamen keyfine göre hareket eden biriydim o yüzden bu tarz düşünceler bana saçma gelirdi.
"Benim için değil, içmeye ihtiyacım var."
Uzattığı bardağı bir yudum alıp yüzümü ekşittim. Gülmüş olmasını görmezden gelerek bir yudum daha aldım.
"Anlatmak ister misin?" Diye sordu.
"Anlatacak bir şey yok. Sadece uyumak için biraz takviyeye ihtiyacım var hepsi bu. Hem burası kalabalık değilken gelmek istedim. Dertlendiğim ya da eğlenmek istediğim için gelmedim yani" diyerek gülümsemesine karşılık verdim. Anlayışla başını sallayıp yeni gelen müşteriyle ilgilenmeye koyuldu.
Ağır ağır içerken kulaklıklarımı takıp şarkı açarak kendimi ortamdan soyutladım. Gece hiç uyumamış olmamın ve soğuğun etkisiyle her yerim ağrıyordu. Boşalan bardağı barmene uzatıp tekrar etrafa bakmaya başladım. Tavan yüksekti. Duvarlar duvar kağıdıyla sarılıydı ve zümrüt yeşili rengindeydi. Üstünde siyah, parıltılı minik bir sürü yılanın olduğu ilginç bir desene sahipti. Etraf genel olarak siyah, kahverengi ve zümrüt yeşili renkleriyle dizayn edilmişti. Memnuniyetle gülümsedim. Bitirdiğim üçüncü bardağı da uzatıp müziğin sesini kıstım. Çakır keyif olmuştum. Pek içmediğim için içki genelde bende etkili olurdu bu yüzden sarhoş olmadan içmeyi bırakmayı tercih ederdim. Tabii eğer yalnız değilsem. Evdeyken tamamen keyfime göre hareket ederdim ancak dışarda içiyorsam sarhoş olmamak tercihimdi. Bayık gözlerle etrafa bakarken barmenin konuştuğu adamın içerek beni izlediğini fark ettim. Gözlerini bana dikmiş, kafasını hafifçe yan yatırarak koltuğun başlığına bırakmış, arkasına yaslı bir şekilde bacak bacak üstüne atarak rahat bir pozisyonda oturduğu koltuktan beni izliyordu ve onu fark etmiş olmam umrunda değil gibiydi. Elinde tuttuğu kristal bardakla oynamaya devam ederek bana bakmayı sürdürdü. Gözlerimi ondan ayırmadan kaşlarımı hafifçe çatarak gözlerimi aynı onun bana yaptığı gibi ona dikerek gözlerini çekmesini bekledim. Bunun onu rahatsız edeceğini düşünmüştüm ama aksine bu bakışma savaşı onu keyiflendirmiş olacak ki gülümsedi. Bunu beklemediğim için kaşlarımı daha çok çattım ve pes ederek göz devirip yerimden kalktım. Kimseyi çekecek kafada değildim. Kabanımı giymek için ayağa kalktığımda o da ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Benim aksime gayet ayık bakan gözlerini bana dikerek -gerçi zaten gözlerini üstümden hiç çekmemişti- karşımda durdu. Uzun boyluydu ama ben de öyleydim. Kafam onun boynuna denk geliyordu. Normalde 1.68 boyundaydım ama hafif topuklu çizmem sayesinde muhtemelen şuan 1.70 falandım. Burnumdan sertçe çektiğim nefesle tek kaşımı kaldırarak bayık bakan gözlerimle ne istediğini sorarcasına bakmaya başladım. Gözleri benimkiyle yarışır şekilde koyuydu. Siyah gibi duran parlak gözleri hoşuma gitmiş olsa da bakışları tam tersi etki yaratıyordu. Bu durumdan hoşnut olmadığım fazlasıyla belliydi ama o bunu umursamıyor gibiydi. Nerede durması gerektiğini bilmeyen saygısız insanları sevmezdim. Bu yüzden bir an önce defolup gitmek ve uyumak istiyordum. Beni baştan aşağı sanki almak istediği bir nesneyi süzer gibi süzüp sonunda tekrar gözlerime kitlendi. Bu yaptığı hareketle iyice sinirlenip konuşacakken benden önce davrandı
"Ne kadar istiyorsun?" Neyden bahsettiğini anlamayarak kaşlarımı çattım. O da anlamadığımı anlamış olacak ki tekrar konuştu "benimle yatmak için ne kadar istiyorsun?" Duyduğum şeyi başta idrak edemeyerek adama boş boş baktım. Sonrasında kızarıp yanan kulaklarım ve yüzüme ek olarak dudaklarım hafifçe aralandı. Büyümüş gözlerle adama bakarken sinirden kaynayan kanımla titrediğimi hissedip sakinliğimi korumaya çalışarak gülümsedim "ne saçmaladığınızı sorabilir miyim? Umarım beni biriyle karıştırdığınız için bunu sormuşsunuzdur aksi takdirde öfekeme daha fazla hakim olamayabilirim" boyuna posuna bakmadan onu hastanelik edebilirdim tabii o bunu tahmin edemezdi. Kontrollü kalmaya çalışmalıydım.
"Hayır tam olarak doğru anladın. Beş bin yeterli olur mu yoksa daha mı fazla istersin" cümlesini bitirip içkisinden bir yudum aldı. Ben sabır dilercesine dişlerimi sıkarken o sessizliğimden ne anladı bilmiyorum ama teklif sunmaya devam etti. "On bin?" Adama sen şaka mısın der gibi baktığımda burnunda ses çıkararak güldü "yirmi bin?" Bu sefer sabır dilercesine gözlerimi tavana dikip hemen ardından çantamı alıp kapıya yöneldim. Salak adam konuşmaya devam ediyordu. "Otuz?" Duymamış gibi yürümeye devam ederken hızlı adımlarla bana yetişip önüme geçip yolu kesti. "Tamam bak sen ne kadar istersen o kadar olsun bana sadece ne kadar istediğini söyle" sinirle gülümseyerek cevap verdim. "istemiyorum, lütfen siktir olup gider misin?" Kaşlarını kaldırarak bana bakıp "ne demek istemiyorum" diyerek cevap verince benimle dalga mı geçiyor diye bi' şüphelendim. "Algılamayla ilgili herhangi bir sorunun mu var? Seninle yatmak istemiyorum, çekil yolumdan" "bence fiyat konusunda anlaşırsak seni ikna edebilirim. Hem sen de eğlenmek istemez misin, bana nasıl baktığını gördüm" dediğinde kendime lanet okudum. "Her şeyi satın alamayacağını biliyorsun değil mi" diyerek salak mısın der gibi bakmaya devam ettim. Benim aksime eğleniyor gibi bir havası vardı. Gereksiz özgüvene sahip tipleri de sevmezdim ve başlarda bana çekici gelen bu adam giderek itici gelmeye başlamıştı. "Sadece eğlenmek istiyorum, neden bu kadar huysuzsun?" Dediğinde sesli bir şekilde sabır dilememek için kendimi tuttum. Açıkçası artık öylece çekip gitmek yerine bana bu şekilde davrandığı için onu pişman etmek istiyordum. Sinsice gülümseyerek ona bir iki adım yaklaşıp elimi göğsüne koydum. "Demek eğlenmek istiyorsun öyle mi? Peki ama bazı şartlarım olacak ve paranı istemiyorum" diyerek gözlerine istekli bir şekilde bakmaya başladım. Önce elime sonra bana bakıp zafer kazanmış gibi gülümsedi. Hakkını yiyemem gerçekten de hemen herkesin etkileneceği kadar çekici bir tipti ama yine de bu gereksiz özgüveni insanın sinirini bozuyordu işte. "Şartın nedir?" Kabul edeceğinden neredeyse emin bir şekilde konuştum "gözlerin ve ellerini bağlayacağım, kontrol tamamen bende olacak. Başka şartım yok" dediğimde bunu beklemiyor olacak ki afalladı. Ne tepki vereceğini seçemedi ama sonra gülümseyerek kabuk etti. Benimle gel, dediğinde onu takip etmeye başladım. Loş ışıklı birkaç koridoru geçip koyu kahve renginde bir kapının önünde durup kapıyı açmasını bekledim. Içeri girdiğimizde o beklenti içinde bana bakarken ben etrafı incelemeye başladım. Oda kahve, bordo ve siyah renkleriyle çevriliydi. Onun parfümü kokuyordu. Pencere yoktu. Yatak bordo renklerinde desensiz bir nevresime sahipti. Duvarlar siyah duvar kağıdıyla süslenmişti. Karanlık bir havaya sahipti ve loş bir aydınlatması vardı. Mis gibi uyunurdu burada. Etrafı incelemeyi bırakıp beni izleyen adama döndüm. "Ismin ne?" Diye sorduğumda bir süre sessiz kaldı. "Deniz" dediğinde nedense yalan söylediği hissine kapıldım. Düşünerek cevap vermişti. Komodine gidip çekmeceden kelepçe alıp bana uzattı. "Gözlerin de bağlı olacak demiştim" diyerek sorgular gibi ona bakınca kaşlarını hafifçe çatıp kazağını çıkartıp deri kolduğu üstüne fırlattı. "Hayır seni izlemek istiyorum" bu sefer ben hoşnutsuzca kaşlarımı çattım ama karşılık vermeden onun yatağa uzanmasını izledim. Yahu bu şerefsizler niye hep yakışıklıydı? Adama kaslı olmak o kadar yakışıyordu ki istemsizce sürekli onu vücudunu inceliydum. Omuzları geniş, beli inceydi. Ona neler yapsam diye düşünürken gülümseyerek yavaşça yatağa yaklaştım. Pekala belki de gerçekten sadece eğlenmeyi düşünmeliydim. Kabanımı çıkartıp yatağın ucuna koydum. Yatağın başlığı demir parmaklıklara sahipti. Belli ki birileri bağlamaktan ya da bağlanmaktan hoşlanıyordu. Çizmelerimi de çıkarıp kenara koydum. Sakince ve ilgiyle beni izliyordu. Soyunmaya devam etmek yerine ona yaklaşınca kaşları hafifçe çatıldı. Ona bu zevki yaşatmak planlarımın arasında yoktu. Bileklerini tutup parmaklıklara uzattım. Kelepçeyi parmaklıklardan geçirip bileklerini kelepçeyle bağladım. Sakindi ta ki ben komodin çekmecesinden göz bandını alana kadar. "Gözlerim açık kalacak demiştik" "hayır ben sana gözlerini bağlayacağımı ve şartları kabul edersen eğlenebileceğimizi söyledim. Ayrıca bu saatten sonra ne dersen de boş, kontrol bende, bu yüzden o güzel çeneni kapalı tutmanı tavsiye ederim" diyerek göz bandını kafasından geçirip gözlerini bağladım. Sinirle burnundan nefes verdi ama laf dinleyerek sesini çıkarmadı. Beni görmüyor oluşunun verdiği rahatlıkla arsızca vücudunu inceleyerek soyunmaya başladım. Sadece eteğimi ve kilotlu çorabımı çıkarıp yatağa çıktım. Karnına oturduğumda vücudu istediğim gibi tepki verip kasıldı. "Siktir!" Dediğinde memnuniyetle gülümseyip aralanan dudaklarına baktım. Dudaklarına eğilip alt dudağını ısırarak çektim. Inleyerek karşılık verdiğinde dudağını bırakıp bu sefer çenesini ısırdım. Nefesleri hızlanmıştı. Boynuna uzandım. Etini dudaklarımın arasına hapsedip sertçe emip dişlemeye başladım. O, iniltilerinin arasında kesik kesik nefes alırken ben boynunu renklendirerek kendimi hafifçe karnına sürtüyordum. Şimdiden ıslanan kilodumun altında seğiren kasları tahrik olmamı sağlıyordu. Boynunu emmeyi bırakıp göğsünü minik minik ısırmaya başladım. "Yapma şunu acıyor" diye isyan ettiğinde onu duymamazlıktan gelerek her yerini ısırarak geçmeye devam ettim. Altımda resmen kıvranıyordu. Isırılmaktan kızarmış kaslarına bakıp dudaklarına uzandım. Dirseklerimi kafasının iki yanında sabitleyip ağzına doĝru eğilip sıcak nefesimi dudaklarına verdim. Istekle dudaklarıma yaklaşınca kendimi hafifçe geri çektim. Aynı şekilde kafasını kaldırıp dudaklarıma uzanmaya çalışınca yine kendimi geri çektim. Onunla oynadığımı anlayıp kafasını yastığa bırakınca ona yaklaşıp dudaklarımı dudaklarına sürttüm ve tam karşılık vereceği anda kendimi çekip kahkaha attım. Sinirle verdiği nefeslerden benim aksime eğlenmediği belliydi. Üstünden kalkıp pantolununu ve boxerını aynı anda çıkarttım. Bu hareketim nefeslerinin iyice hızlanmasına sebep olmuştu. Penisi çoktak sertleşmişti ve dimdik bir şekilde karşımda duruyordu. Nereye baktığımı anlamış gibi piç gülümsemesiyle "beğendin mi?" Diye sordu. Şartlar farklı olsaydı baban zenci miydi diye sorardım ama bu şerefsizin egosunu tatmin etmek istemiyordum. Sesimi çıkarmadan parmağımın ucunu penisinin üstünde tüy sürter gibi gezdirdim. Gülümsemesi saniyelere içinde kaybolurken inleyerek kasıldı. Parmağımı çekip kasıklarına uzandım. Teni pürüssüzdü ve ağzımı sulandırıyordu. Kasıklarını yalamaya başladığımda dişlerini sıkarak inlemeye başladı. "Ağzına al"dediğinde kafamı kaldırıp zaferle gülümsedim. Daha çok beklerdi. Bugün zevk alacak kişi o değil bendim. Penisine yaklaşıp üfledim. Saniyesinde bana tepki verince bu sefer piç gibi gülümseyen bendim. "hadi!" Dediğinde hiçbir şey yapmadan öylece durdum. "Hadi ne?" Dişlerinin arasından "Ağzına al" diye tekrarladı. Ona doğru yaklaşıp tırnaklarımı kirli sakallarına sürttüm. "Sanırım unuttun ama kontrol tamamen bende olacak demiştik ve ağzına alacak kişi ben değil sensin" dediğimde "sikeyim böyle işi" diyerek isyan etti. Yatakta ayağa kalkıp kilodumu çıkarıp komidinin üstüne attım. Yatakta ilerleyip kafasını bacaklarımın arasına alıp yüzüne oturdum. Parmaklıklara tutunarak kendimi dudaklarına sürtmeye başladım. Inlememek için direniyordum. Çok yavaşça hareket ediyordum. O da buna uyum sağlayarak ve ne istediğimi anlamış gibi beni emiyordu. Daha fazla dayanamayarak kafamı geriye atarak inledim. Dudakları büyüktü ve bu daha fazla zevk almama sebep oluyordu. Sertçe ve istekle beni emmeye çalışması, sıcak nefesi ve dil darbeleri çıldırmam için yeterliydi. Kendimi sürtmeyi bırakıp sabit durdum. Bu sefer o beni istekle yalamaya başladı. Dilini uzatıp içime soktuğunda inleyerek kendimi bastırıp hafifçe hareket etmeye başladım. Zevkten çıldırmak üzereydim. Kolumu ısırarak gözlerimi kapattım. Terden su gibi olmuştum. Zirveye ulaşmak üzere sol elimi saçlarına geçirip çekerek kendimi iyice bastırıp inleyerek ve kasılarak sürtünüp titreyerek boşaldım. Bir süre nefeslerimi düzenlemek için göğsüne oturup sakinleşmeye çalıştım. Göğsü benimki gibi hızlıca inip kalkıyordu. Oda nefes seslerimizle yankılanırken üstünden kalkıp giyindim. Beklenti içindeydi. Ona istediğini vermeyecektim.
Cüzdanımdan çıkardığım bin lirayı üstüne attığımda irkildi. Göremediği için üstüne düşen şeyin ne olduğunu da anlayamamıştı tabii. Kabanımı ve çizmelerimi de giyip ayna karşısına geçtim. Makyajım bozulmamıştı. "Noluyor?" Dediğinde bunu çizmemden çıkan sesten dolayı söylemişti. Sesi biraz tedirgin ve sinirli gibiydi. Tam da istediğim gibi yani. Uzanıp göz bandını çıkardım. Kafasını üstüne ve yatağa saçılmış paralara çevirince zaten çatık kaşları iyice çatıldı. Tekrar bana döndüğünde "bin lira" dedim. Olayı anladığı gibi çenesi sinirden kasılınca gülümseyerek "senin için çok bile" diyerek sinirlerini bozmaya devam ettim. Tam da bana yaptığı gibi. "Aslında komodinin üstüne bırakacaktım ama seni çözecek kişinin seni bu şekilde bulması daha aşaĝlayıcı olur diye düşündüm" dediğimde şoka girmiş gibiydi. Işte şimdi o, benim ona ne cevap vereceğimi bilemeyen halime sahipti. Tek farkla o bana aptalmışım gibi bakamıyordu. Bakışları daha çok beni öldürmek istiyor gibiydi. Onu kendi mekanında bu şekilde aşağlayacağımı tabii ki de tahmin etmemişti."çabuk çöz beni" dediğinde resmen tıslar gibi konuşmuştu. "Cık, artık kim çözer bilemiyorum ama umarım o kişi çalışanlarından biri olur. Dua et de birileri seni merak edip kontrol etmeye gelsin yoksa uzun bir süre bu şekilde kalacaksın" diyerek üzülmüş gibi dudaklarımı büzdüm. "Sence bunu senin yanına bırakır mıyım?" Dediğinde şuan bağlı olmasa beni boğazlarmış gibi bir his veriyordu. "Birazcık aklın varsa evet" "adın ne?" Dediğinde onu duymamış gibi yaparak odadan çıkıp gittim. Alkolün etkisi neredeyse geçmişti. Bar kalabalıklaşmıştı ve barmen beni fark etmemişti. Hızlıca mekandan çıkıp evin yolunu tuttuğumda düşünebildiğim tek şey uykumun yine kaçmış olduğuydu.Bu duruma düşen kişi siz olsaydınız ne yapardınız?
Yeni bölüm yorumlarınız ve beğeniye bağlı olarak gelecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rus Kızı (+18)
General Fiction"Buz gibisin ama beni yakıyorsun" "Soğuğa fazla maruz kalır veya buzu bir süre elinde tutarsan yanarsın. Soğuk da pekala yakabilir" "Peki ya sen buz değil ateşsen?" "O halde bana olması gereğinden fazla yaklaştın demektir. Durman gereken yeri bilirs...