Bölüm IV : İhtiyar

38 1 0
                                    


Eren'e sırasıyla olayları anlatmaya başladım, önce Mina'ya yapılan ihanetten başladım. Deniz'in yaptığı ihaneti anlatıyorken Eren bir anda lafa atladı.

"Deniz Erdem'den bahsediyor olamazsın değil mi?" diye sordu şaşkın olan bakışlarıyla.

'E-evet.' dedim, şaşkınlığımdan kekelemeye başlamıştım. Eren'in Deniz hakkında bir şey bileceği pek aklıma gelmemişti.

"Ah ah" dedi iç çeker gibi ve devam etti anlatmaya. "Siyah saçlı mavi gözlü olan o kızı nasıl unutabilirim ki?" dedi, boş bakışlarla tam karşıdaki duvara bakıyordu,  Deniz'le olan anıları gözünün önünden film şeridi gibi geçtiğini anlayabiliyordum. O film şeridini bozarak lafa girdim.

'Deniz'le bir geçmişiniz olabilir mi?' diye sordum şaşkın olarak.

"Deniz benim eski kız arkadaşımdı, 6 ay gibi bir süre birliktelik yaşadık fakat bu öldü olarak gösterilen mafya babasını hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu, onaylarcasına kafamı salladım ve sözlerine devam etti. "Ferdi Canyurt, onun dayısıydı ve bizi hiçbir zaman onaylamazdı. Bana en son zulüm yapmaya kalkıştı ve Ferdi'nin elinden Deniz sayesinde kurtuldum. Ferdi'yi bulamasam bile bulabilecek bir ihtiyar tanıyorum, pardon tanıyoruz." Şaşkın bir ifade ile ona bakıyordum. Benim bu gibi meselelerde tek tanıdığım Eren diye biliyordum ama sanırım yanlış hatırlıyorum. Eren şaşkın bakışlarım arasında biraz bekledikten sonra anlattıklarına geri döndü.

"O kişinin yanına ziyarete gideceğiz ama hikayenin geri kalanı da önemli." Anlatımıma devam etmemi bekler gibi bir bakışla bana bakıyordu.

Deniz'in ihanetinden sonra mahkemede verilen kararı ve şuan ki Mina'nın durumunu anlattım. Ben anlattıkça biraz daha kötü oluyor sanki nefes almakta zorluk yaşıyor gibiydi. Benim anlatımım bittikten sonra lafa girdi hemen.

"Sen anlattıkça boğuluyor gibi hissediyorum. Balkonda biraz hava alsak sorun olur mu?" diye sordu. Bende bir şey söylemeden onaylarcasına başımı salladım ve balkonuna çıktık. Balkonuna geldiğimizde yerde kırmızı bir halı, sallanan koltuklar ve muhteşem gözüken yıldızlar bizi karşıladı. Yerlerimizi aldıktan sonra yıldızlara bakarken dalmışım Eren'in lafa girmesiyle kendimi toparladım.

"Sen sürekli bir yerlere dalmazsın Dedektif. Bir şeyleri düşünüyor olmalısın." sorgulayıcı bakışlarla süzüyordu beni.

'Mina'nın hapisteki o harap halini aklımdan çıkaramıyorum.' diyerek başladım anlatmaya. 'Dağılmış vaziyetteki kızıl saçlarını, ağlamaya dayalı kan çanağı gibi olmuş ve ışığı sönmüş o yeşil gözlerini, bir umut arıyor gibi bakan  o çaresiz bakışları.' Eren atladı hemen.

"Seni uzun zamandır birine bu kadar tutulmuş görmemiştim." dedi sırıtırken.

'Bu benim işim biliyorsun, her harap gördüğüm insana tutulsam.' Derken lafımı böldü Eren

"Mert bana yalan okumayı bırak, Mina'nın gözünün ışığı sönmüş olabilir ama seninkiler ışıl ışıl." Sanki doğru olan bir şeyi yanlış diyormuşum gibi sinirli bir halde bana bakıyordu Eren.

'Neyse' dedim Erene doğru dönüp. 'İhtiyar dediğin kimse gidip bir görüşelim bakalım,' dememle beraber koltuklardan kalkıp çıkışa doğru yöneldik. Tam arabama doğru giderken Eren eliyle bekle işareti yapıp daha sonrasında lükse kaçan bir arabayla yanıma geldi.

"Atla da gözün biraz lüks görsün, külüstürden sıkılmışsındır." Külüstür derken kafasıyla da benim arabamı işaret etti. Gülmeye başladım ve arabasına bindim, İhtiyar dediği adamın yanına gidiyorduk ve halen ihtiyar dediği kişinin kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyordum.

***

Villa gibi bir yere geldik Eren güvenliğe yaklaştı haberi var, dedi ve güvenliklerin ufak bir kontrolü sonrası içeriye girdik. Özellikle sadeliğe dikkat edilmiş bir dizaynı olan beyaz duvarlar ve siyah halı eşliğinde tarif edilen odaya girdik. Karşımda duran kişiyle beraber kas katı kesildim, gözlerimden akan yaşları engelleyemiyordum. Nasıl halen karşımda olabildiğini bile bilmeden ona bakıyordum. Boğazımda olan acıyla beraber anca tek bir kelime söyleyebildim, Baba.



İhanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin