Bölüm VI : İlk Görev Tamam

39 2 0
                                    


Mina'nın gözünden.

Tek kişilik koğuştan normal koğuşa geçmiş ve kaynaşmaya başlamıştım. Fatma ablam koğuşun ağası konumunda olup, bize hem ablalık ediyor hem dert ortağımız oluyordu. Başımdan geçenleri anlattığımda herkes sinirlenirken, Fatma abla sadece gülüyor oluşu dikkatimi çekti. 'Abla neden gülüyorsun anlayamadım?' diye bir soru yönelttim ona.

"Senin yaşadığın acıya güler miyim ablam?" diye içimi rahatlatıp devam etti konuşmaya, "Gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir alışkanlığı var Mina bacım. Sana bunları yapanın geleceği yer tabi ki burası, ona gülüyorum." içimi rahatlatmakta birebirdi Fatma ablam. Dayanamayıp sordum Fatma ablama, 'neden buradasın?' dedim sorgulayıcı bakışlarımla.

"Ah ablası ah, iftira dediğin şey söylerken zor değil zaten. Söyledikten sonra atılan kişiye zor, bana yaptıkları çok büyük bir plan olmasa da, hem sonuçları ağır oldu hem de bana bunu yapanlar paçayı yırttı." 'Ah ablam' dedim ve devam ettim, 'Bende bir adama güvendim beni çıkartacak diye ama. Belli ki her gelip söz verene güvenilmiyor,' dememle yatağına yayılmış olan Fatma ablam dikeldi ve söze girdi.

"Ben o adamı gördüm Mina. Ben bir insanın gözüne bakınca arkasındaki düşündüklerini görürüm, o adam seni buradan çıkaramazsa eğer muhtemelen bir şansı kalmamıştır. Şansı varsa zaten onu ne yapıp edip çıkartır merak etme." Şaşkınlığımdan dilim düğümlenmiş ses edemeden kafamı sallayabildim sadece.

Mert'in gözünden.

'Evet,' dedim Ferdi'ye dönüp. 'Konuşuyor musun?' yoksa, derken hemen lafa atladı.

"Ya sen bir şey yapabilecek kapasitede biri misin sence?" diyerek başladı gülmeye. Bilmediği şey ise benim artık ciddileşmeye başladığımdı. 'Demek o kapasitede değilim öyle mi?' diye söylendim ve penseyi elime aldım, ardından bağlı olan ellerine yaklaşıp başladım konuşmaya. Şimdi ilk soru, 'Matematiğin iyidir değil mi?' anlamayarak lafa girdi.

"Matematik işlemleri ile mi korkutacaksın beni?" daha çok kahkaha atmaya başladı. ve bende önce sol elindeki baş parmağına pense ile tutup başladım sorulara. '1000 - 9 kaç eder?' "991" dedi ve gülmesini yarıda kesilip baş parmağını kırmamla bağırması bir oldu ve bağırmasının arasında lafa girdi hızlıca. "Parmaklarım senden değerliler salak! çek ellerini parmaklarımdan" demesiyle işaret parmağına geçtim. 'Peki 991-9 kaç eder?' "982, dur" bağırmasıyla beraber kalın bir inleme daha geldi işaret parmağının kırılmasıyla. Orta parmağına geçip devam ettim, 'Senfonimiz güzel gidiyor gibi değil mi Ferdi?' diye sordum. Acısının verdiği hınçla bağırdı "Benim buradan çıkamayacağımı mı düşünüyorsun. Çıkacağım" 'Vaay,' diye söze girdim, 'Çıkacaksın öyle mi? iyi peki 982-9 kaç eder.' "Seninle oynama.." sözünü bitirmeden bir inleme daha geldi ve atıldım hemen. 'Yanlış! cevap 973'tü', lafımı bitirip yüzük parmağına geçtim. Parmağını pensin arasına alıp sordum tekrardan. '973'ten 9 çıkarsa kaç yapar.' Atıldı hemen "964 yapar dur anlatacağım ne olur dur!" bağırışının ardından bir inleme sesi daha yükseldi boş depo içerisinde. 'Kaldı tek sol elde tek parmak,' diyerek serçe parmağına geçtim. Babama dönüp, baba buraya bir doktor gönderebilir misin? ihtiyacı olacak gibi duruyor.

"Tabi" dedi şaşkın bakışları arasında ve hemen telefonuna sarıldı.

Babamdan geri Ferdiye dönmüştüm bağırıyordu hem acının verdiği etki hem de beni durdurma isteğiyle. "Anlatacağım ne olur dur diyorum, duysana!" 'Demek anlatacaksın,' dedim şaşırmış biçimde ve devam ettim, 'buda son üzdüğün Mina için, 964-9 kaç eder?' hemen atladı cevaba "955 dur artık yalvarırım diyorum dur." Ardından son inleme sesiyle beraber penseyi dibimdeki masaya bıraktım. Ardından girdim lafa, anlat Ferdi ne oldu ne bitti. "Ben bir mafya babasından kaçmaya çalışıyor yer altındaki yerlerimde saklanıyordum. Bir kız geldi yanıma, Sarı saçlı kahverengi gözlü genç bir kızdı. Birilerinden kaçtığını biliyorum, gel bir antlaşma yapalım dedi. Senle ne antlaşma yapılabilir genç bayan dedim onu hafife alarak. Sana kadın lafını iyice beynine kazırdım ama yeri değil bu yüzden direkt antlaşmaya geçiyorum dedi. 50 Bin Türk Lirası karşılığında o beni öldü olarak göstereceğini, suçu başkasının üstüne atacağını anlattı. Aklıma da yatmıştı o zaman ve birinin gidip bunu araştıracağı aklıma gelmedi. Ardından planı uygulamaya başladık, önce beni yerleştim, ardından deliller yerleştirildi. bunun üzerine polisler Mina dediğiniz kızı içeriye aldı. Bense kendimi öldü olarak göstertip sıvıştım aradan. Sonuçta beni bulamaz diyerek te kıza vermedim parasını. Sonrası beni arayıp buluşunuz ve yaptıkların işte. Yok başka bir şey." Lafını bitirdikten sonra biraz düşünüp lafa girdim. 'Sana güvenebiliriz değil mi.' "O kadar acıdan sonra yalan söylemek geçer mi aklımdan."  Ardından babam araya girdi.

"Mert doktor hazır." 'Tamam baba,' diyerek gelip tedavi etmeleri için işaret ettim. Sonra babama dönüp, 'kayıt aldın değil mi?' diye sordum. "Evet oğlum harfi harfine her şey kayıt edildi." Tamam dercesine kafamı salladım ve oradan çıkıp yola koyulduk. Arabamı en son Erenlerin orda bıraktığım aklıma gelmesi ile beraber oraya gittik. Arabama doğru yürürken başladım kendi kendime söylenmeye, 'evet Ferdi'nin yaşayıp yaşamadığını öğrenmeyi geç, çok ta güzel bilgiler aldım. Bunu Mina ile görüşmem gerek,' diyerek arabamla akşam olmasının verdiği uykuyla eve gittim önce. Sıcak bir duşa girip üstümdeki bütün acımasızlığı attım üzerimden, normal olan bütün insanlara yardımcı olmayı seçen Mert'e dönüşüp kurulandım. Yatarken giydiğim mavi kareli pijamalarımla yatağıma geçip uykuya bıraktım kendimi.

***

Sabah kalkıp güzelce giyindim, ardından arabama binip Mina'nın yolunu tuttum. Cezaevine geldiğimde arabamı park ettim, cezaevine doğru yürüyüp girdim içeriye. Görüşme salonunda oturdum bekliyordum. Dalmış olmalıyım ki karşıma birinin oturması ile irkildim. Mina o yitik halinden biraz daha toparlamış gibi duruyordu. Şaşkınlığımı toparlayıp lafa girdim. 'Mina davanla ilgili çok iyi gelişmeler var, uzun uzun mu anlatayım?  yoksa özet mi geçeyim?' dememle Mina girdi söze. "Dolandırma lafı Mert!" tepkisi ile anladım ki konuya çok hızlı bir giriş yapmışım. 'Öncelikle olayı toparlamalıyım sanırım,' dedim karışıklığı gidermek için ve ardından devam ettim. 'Şimdi ilk haberim şu, Ferdi yaşıyor.' "Nasıl? gerçekten yaşıyor mu?" Şaşkınlığına yardımcı olmak amacıyla devam ettim. 'Evet videolu kaydı da var, fakat bunun yanında farklı bir şey daha var. Siyah saçlı kahverengi gözlü bir kız arıyoruz, aklına kim geliyorsa.' "Yani aklıma gelen şuan sadece Kübra geliyor ama oda yapmaz tabi ki." Emin miyiz? bakışı attım Mina ya ardından devam etti. "Mahkeme salonunda çok göz yaşı döktü o olamaz. Gerçi bir dakika, ben onu mahkeme salonunda sanki hatırlamıyorum." 'Yani bunu ne kadar demek istemesem de. Şüpheliler arasında Kübra'da var, birde Ferdi'nin söylediğine göre 50 bin gibi bir ücret için antlaşma yapmışlar. Fakat Ferdi kız beni bulamaz diyerek parasını vermemiş.' "Yani ne diyeceğimi bilemiyorum. Peki şimdi ne yapacaksın?" 'İlk görev tamamlandı,' diye girdim söze. 'Şimdi Denizle iletişime geçmem gerek ve sonrasında kamera kaydına ulaşmalıyım. Sildiklerinden bahsetmedi, sadece saklı bir yerde tutuluyor.' Cümlemin bitmesiyle Mina gülümseyerek ağlamaya başladı. "Çok teşekkür ederim Mert. Gerçekten çok teşekkür ederim." 'Benim şimdi gitmem gerek, geri kalan işleri tamamlamalıyım.' Diyerek yanından ayrılıp evime doğru yol aldım.

Mina'nın gözünden.

Fatma ablanın yanına geldim, bir yandan gülümsüyor bir yandan ağlıyordum. "Ne oldu sana ablacım gene" diyerek açtı kollarını sarılmak istercesine. 'Abla gelişme var yakında çıkacağım muhtemelen. Dediğin doğruymuş, Mert bütün şansını kullanıyor.' "Bu ablanın bilgilerini hafife alıyorsun. Bir daha olmasın kızarım bak." diyerek sarıldı bana sıkıca. Çıkacak sonuçları beklemekten başka hiçbir şey yapamıyorum. Bekleyeceğim.

İhanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin