Bölüm III : Dedektif Kartlarını Göstermeye Başlıyor

55 2 1
                                    




"Tak, tak, tak" çelik kapıdan gelen ses ile beraber irkildim; ama hemen toparlayıp kapıya yaklaştım. "Ziyaretçin var toparlan" demesi üzerine saçımı düzeltip göz yaşlarımı sildim, açılan kapıdan gardiyan eşliğinde görüş odasına doğru ilerledik. Tanımadığım bir adam karşımda duruyordu, 'Kimsiniz?' diye bir soru yönelttim tanımamışlığın verdiği yüz ifadeyle.

"Ben Mert Can, özel dedektifim. Bu yaşananlar için araştırma yapmaya geldim, acaba olayı anlatabilir misiniz?".

'Olaydan önce Mertcan Bey sizle iletişime geçen kimdi?'

"Öncelikle Can benim soy ismim ve Bey diye seslenmenize gerek yok. Mert demeniz yeterli. Ben kardeşiniz Kübra ile görüştüm ve bu olayın size karşı komplo olduğu söylendi. Bana olayı tüm detayları ile artık anlatabilir misiniz?".

Mert'e önce yaşanan olayları anlattım. Sonrasında ise aslında benim neler olduğunu bile mahkemede öğrenip, ceketi aslında Denizlerin evinde gördüğümü, bıçağı masasının üstünde görüp sadece elimde incelediğimi, saç konusunda da Denizin tarağını kullandığımı ve oradan alınabileceğini söyledim; ama ağlamama engel olamadığım için hem anlatıyor hem ağlıyorum.

"Sakin ol Mina, ben seni bu durumdan kurtarmak için buradayım. Öncelikle bu öldürülen adamın kim olduğunu öğreneceğim, sonrasında bu delillerin toplandığı eşyaları koyanı bulmaya çalışacağım. Şimdilik senden tek istediğim sabretmen, elimden geldiğince hızlı olacağıma söz veriyorum." demesi üzerine umutlu bakışlarımla Mert'i süzdüm. Gözlerinde çok ihtiyacım olan güveni görüyordum.

"Ben şimdi gidiyorum araştırmam gereken çok şey var." demesiyle ben hücreme giderken Mert'te dışarı çıkıyordu.

Mert'in gözünden.

Öncelikle maktulün kim olduğunu öğreneceğim bunun içinde önce morga gitmem gerekiyor gibi görünüyor. Hemen yola koyulmalıyım, Mina olabildiğince hızlı bir şekilde verdiğim sözü tutmamı bekliyor.

***

En yakın polis şubesine geldim ve beni bir polis memuruna yönlenirdiler. 'Kolay gelsin' dememle birlikte dedektif kartımı çıkartıp memura gösterdim ve kendimi tanıttım. Tanışma faslı bitimiyle birlikte 10 dakika gibi bir süre içinde dava dosyasını bulduk ama çok büyük sorunlar karşımda kale gibi duruyordu. Birincisi Maktul mafya babası olan Ferdi Canyurt'tu ve cesedi hangi hastaneye gönderildiği özellikle gizlenmişti. Elim boş bir şekilde çıkıp karşıdaki kafeye oturdum. 'Ah be Mina' diyordum kendi kendime, nasıl bu kadar büyük bir bela seni bulabildi ki. İşim daha önce hiç bu hali almamıştı, illegal yollarda olan bir arkadaşım olsa da onunla hiçbir zaman işimle bir araya getirmemiştim, Şimdiye kadar. Ereni aramanın zamanı geldi diyerek Ereni aradım, bir kaç defa çalması sonucunda açtı telefonu.

"Eski dostum Mert! biraz özleştik he?" dedi telefon açılır açılmaz.

'Evet Eren biraz uzun bir süredir görüşemiyoruz. Benim işlerimi biliyorsundur zaten, seni müsait olduğun bir zaman ziyaret edebilir miyim?'

"Tabi ki Dedektif, dostlarıma karşı hep yardım severim bilirsin. Yerimi biliyorsun, yarın akşam 10 da görüşürüz" dedi içtenlikle.

'Orada olacağım.' diyerek kapattım telefonu ve arabama atlayıp evin yolunu tuttum. Eren sağ olsun gittiği yol pek bana uymadı ama arkadaşlığımız hiçbir zaman sarsılmadı. Ne zaman bir sorunla yanına gitsem beni elim boş geri çevirmemek için elinden geleni yapar. Nihayetinde evime ulaştım ve içeri girdim, yakınımda duran krem rengi L koltuğuma attım kendimi. Yavaşça gözlerim kapandı ve uykunun o güzel hissine bıraktım kendimi.

Gözlerimi açtığımda günün çoktan aydığını anlamıştım. Telefonuma doğru dönüp saate baktığımda saatin 12:00 olduğunu gördüm. Zaten acıkmış olmamla beraber yemek alıp ofisteki arkadaşımla yemek için kalktım önce duşa girip üstümdeki kötü enerjiyi atmam gerekiyordu. Çıktığımda direkt gidip üstümü değiştirdim ardından saçımı kurutup arabama doğru ilerledim. Arabama bindikten sonra önce ofisin önüne park edip, genellikle Yeet diye seslendiğim Yiğit'i aradım. Bir çalışta açtı hemen telefonu,

'Alo Yeet nasılsın.' diye seslendim açtığı gibi.

"İyiyiz reis, sen nasılsın?".

'İyidir bende' diyerek ne yapıyorsun faslını hızlıca geçip aç olup olmadığını sordum.

"Sabahta işim vardı yiyemedim, öyle açım ki çok iyi bir fikrin yoksa hemen kapat telefonu". cümlesini bitirmesiyle birlikte hemen atladım lafa.

'Tazmanya Canavarı sakin ol çok iyi bir fikirle geldim.' dememle beraber atladı hemen.

"Ne olur mantı yemeye gidiyoruz de".

'Atla aşağıdayım.' dememle beraber telefonu hiçbir şey söylemeden kapattı.

5 dakika bile geçmeden heyecanlı bir şekilde atladı arabaya, Her zaman yemek yediğimiz yere gidip 1'er porsiyon mantı söyledik ve yemeğe başladık. Bende o ara bütün olayı çok güvendiğim Yiğit'e anlattım.

"Dostum şimdi şöyle, ben bu konuda bir kaç şey duydum, bazen mafya babaları peşinde biri varsa kendini öldü diye gösterip işten yırtıyorlarmış." bu bilgi işime çok büyük katkı sağlayacak.

Hem muhabbet hem bu dava hakkında konuşup yemeğimizi bitirip kalktık saat 14:00'ı gösteriyordu. Önce Yiğit'i ofise bıraktık tan sonra eve geçtim, ve çalışma masamda oturup bir olay örgüsü hazırlamaya çalışıyordum. Bütün ihtimalleri gözden geçirdim ama şuandaki bilgilerle kısıtlı şeyler yazabildim:

Mağdurlar: Mina, Kübra Öner

Hapisteki: Mina Öner

Maktul: Ferdi Canyurt (Ölü olup olmadığı kesinleştirilmedi)

Düşünülen olay: Deniz dedikleri kızın bir takım olaylara karışıp, kendisini hissettiği 2 yıllık arkadaşı Mina Öner'in üstüne dahice bir şekilde İftira atıp ortadan kayboldu.

Gerekenler(Şimdilik): ipuçlarının bırakıldığı görüntüler, Denizle iletişim, Ferdi Canyurt'un durumunun kesinleştirilmesi.

Bilgisayarın başından sonunda kalktım, saat 18:00'ı gösteriyordu ve biz 22:00 da buluşacaktık. Bundan dolayı önce yemek yemek için hazırlanıp arabaya doğru gittim, önce dışarıda yemeğimi yedikten sonra tam uyanık olmak için bir kahve içtim ve artık hazırdım. saat 21:30 da evinin önünde hazırdım. Eren çok dakik olduğundan dolayı yarım saat daha bekledikten sonra içeriye zili çaldım ve içeriye girdim.

'Vay! eski dostum nasılsın?'

"Teşekkürler Mert, seni sormalı asıl?" diye içten bir cevap verdi ve devam etti "Gel de senin meseleni öncelikle halledelim, daha buradayız nasıl olsa muhabbeti her zaman yaparız." demesiyle toplantı salonu gibi bir yere yerleştik.

'Evet Eren artık başlayabilir miyiz?' diye sordum.

"Anlat Dedektif elimden ne geliyorsa yapacağım."

İhanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin