AŞKIN ÇEKİMİ

467 26 36
                                    

Sadece görüp gideceğim.

Araz, akşamın bir vakti Aylin'in evinin karşısında dikilmiş pencereyi gözlerken aklından geçen buydu.

Bir kere pencereden baksın, yüzünü görüp gideceğim.

Bunun ne kadar delice bir şey olduğunu düşünmemeye çalışıyordu. Sadece ve sadece bir kere görebilmek için, saatlerce Aylin'in evinin önünde bekleme fikrinin manyaklık olduğunu aklından geçirmemek için uğraşıyordu.

Buraya nasıl geldiğini bile fark etmemişti zaten. Tamirhanede öylece otururken, yine Aylin'i düşünüyordu ve onu görme isteği o kadar baskın çıkmıştı ki, bir anda kalkmış, ayakları onu doğrudan buraya getirmişti.

"İyice aklını kaçırdın oğlum Araz," diye söylendi. Sonra güldü haline. "Harika. Kendi kendime konuşmaya da başladım, tam oldu."

Pencereye bakarak iç geçirdi. "Sen de bak artık şu pencereden be güzelim!"

Dalgın halinden apartmanın kapısının aniden açılmasıyla uyandı. İrkilerek iyice gölgelerin arasına çekildi, kendini arkasındaki evin kapı boşluğuna gizledi ve karşıya dikti yine gözlerini.

Apartmanın kapısından çıkan kişi Aylin'di.

Araz gözlerine inanamadı, sanki hayal görüyormuşçasına başını sağa sola sallayarak tekrar baktı karşıya.

Hayal değildi. O pencereden bakmasına bile razıyken, Aylin dışarı çıkıvermişti işte.

Üzerinde siyah bir eşofman ve kırmızı bir sweatshirt vardı. Ayağında peluş ev ayakkabıları... O güzelim saçları yine siyah bir şelale gibi dökülüyordu omuzlarından aşağı. Elinde plastik bir kap vardı.

Aylin'i görünce miyavlayarak ona doğru yürüyen kedileri gören Araz güldü kendi kendine. Tam Aylin'e göre bir davranıştı bu, onca sıkıntının içinde sokağın kedilerini beslemek.

Kediler yanına gelince Aylin gülümsedi, elindeki kabı yere bırakarak apartmanın girişine oturdu. Neşeli bir sesle kedilerle konuşuyor, bir yandan da başlarını okşuyordu.

Orada, sokak lambasının ışığı saçlarına vururken, o sade, duru, doğal haliyle o kadar güzel görünüyordu ki... Doğrudan güneşe bakıyormuş gibi hissediyordu Araz. Gözleri kamaşıyor, ama bakmaktan kendini alamıyordu.

Ve gerçek, yıldırım gibi çarptı Araz'a o anda.

Bu kıza aşıktı.

Hem de öyle böyle değil... Bütün hücreleriyle, bütün duyularıyla, kendini kaybedecek, adını bile unutacak kadar aşıktı.

Gözlerini Aylin'e dikmiş bakarken, kalbi göğüs kafesini kırıp çıkmak istercesine çarparken, yavaşça saklandığı yerden çıktı Araz. Ne yaptığının farkında değildi, vücudu adeta kendinden bağımsız hareket ediyordu. Ateşe çekilen bir pervane gibi, Aylin'e doğru çekiliyordu.

Düşünerek hareket etme, planlı davranma, Aylin'e ağır adımlarla yaklaşma kararı tamamen çıkmıştı aklından.

Beyni komple devreden çıkmıştı aslında. O an tek istediği Aylin'e yakın olmak, sesini duymak, kendisine gülümsediğini görmekti. 

Aylin, ona doğru yaklaşan gölgeyi fark ederek başını kaldırdı, karşısındaki kişiyi gördüğünde gözleri şaşkınlıkla irileşti.

"Araz?"

Araz elleri cebinde, Aylin'in karşısında durdu.

"Naber prenses?"

"İyiyim de," dedi Aylin yavaşça ayağa kalkarak. "Senin ne işin var burda bu saatte?"

Araz hiç lafı dolandırmadı. "Seni görmek istedim."

Aylin hafifçe kaşlarını çattı. "Beni mi görmek istedin? Niye ki?"

"Seni görmek için illa bir sebebe mi ihtiyacım var prenses?" dedi Araz bir adım daha yaklaşarak Aylin'e. 

"Yok da, yani..."

"Bir nevi iade-i ziyaret olarak düşün," dedi Araz sırıtarak. "Geçen akşam sen tamirhaneye gelmiştin ya. Gerçi ben eli boş geldim ama... Zaten senin gibi marifetlerim olmadığından bir şey yapmamam senin açından daha hayırlı aslında."

Aylin kendini tutamayıp güldü. Araz içine dolan sıcaklığın keyfini çıkardı bu gülüşle. İşte bunun için soğukta saatlerce beklemeye değerdi. Bütün gününü bu gülüşü özleyerek geçirmişti, o yüzden şimdi doya doya bakıyor, her anını aklına kazıyordu.

"Çok güzel gülüyorsun... Geceyi aydınlattın," dedi kendini tutamayarak. 

Aylin hafifçe kızararak baktı Araz'a. Gözleri birbirini bulduğunda aralarındaki hava ağırlaşmıştı yine. Araz, sanki manyetik bir alanın içine girmiş gibi hissediyordu kendini, nefesleri sıklaşmış, gözleri Aylin'in dudaklarına sabitlenmişti.

Aylin birden derin bir nefes alarak geri çekildi. "B-ben... Ben de kedilere yemek vermek için çıkmıştım öyle." Aralarındaki yoğun havayı dağıtmak istercesine elini salladı.

Araz onun sevimli utangaçlığına bakıp güldü. "Anladım."

Aylin Araz'ın az önce yaşadıkları anla ilgili bir şey söylemesini engellemek istercesine hızlı hızlı konuştu. "Ben seni içeri davet etmek isterdim ama, Melek içerde, yani...biliyorsun..."

Araz buruk bir şekilde güldü. "Biliyorum. Olay çıkar. Yeni bir Kelebekler-Gelincikler meydan muharebesine ihtiyacımız yok cidden."

Aylin hafifçe gülümseyerek baktı Araz'a. "Evet, haklısın. Yok."

Araz aralarında yaşanacak olası bir yakınlığın nelere yol açacağının hatırlatıcısı olan bu sözleri unutmak istercesine gözlerini yumup tekrar açtı.

"E ama bana borçların birikti prenses," dedi daha neşeli bir sesle. Aylin anlamamış gibi baktı. "Daha önce de kahve borcun vardı. Bence şimdi de içeri girebilsem bir kahveni içerdim, etti iki." 

İki parmağını kaldırıp zafer işareti yapar gibi salladı Aylin'e doğru. 

Aylin başını sallayarak güldü. "Ee, ne yapacağız peki?"

"Valla ben bilmem," dedi Araz dudaklarını büzerek. "Hiç beklemediğin bir anda alacaklarımı tahsil etmeye gelebilirim ona göre."

Aylin gözlerini kırpıştırarak omuz silkti. "Ne yapalım, başa gelen çekilir. Borcumuz borç." Sonra arkasını dönüp evin penceresine tedirgin bir bakış attı. "Ben artık içeri gireyim. Melek merak edip bakar birazdan."

"Anlaşıldı," diye söylendi Araz. "Ne yapalım, alışacağız bunlara."

Aylin son cümleyi duyunca şaşkın bir ifadeyle baktı Araz'a. Araz son cümleyi sesli söylediğini fark edince sövdü kendi kendine içinden. Aylin'in bir şey sormasını engellemek için  "görüşürüz" diye mırıldandı ve hızlı adımlarla uzaklaştı evden. Ancak köşeyi dönüp Aylin'in görüş alanından çıkınca durdu, derin bir nefes alarak duvara yaslandı. Güldü sonra kendi kendine.

"Şu düştüğümüz hale bak." Son konuştuklarını hatırlayınca neşesi yerine geldi birden. "Ama randevuyu kopardık, sen ona bak. İlk fırsatta kahve borcunu hatırlatalım prensese."

Sonra elleri cebinde, ıslık çalarak tamirhaneye doğru yürüdü...


SEN AYDINLATIRSIN GECEYİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin