Çağırma büyüsü, şimdiye kadar deneyimlediği büyüler içerisinde Kino'nun en çok ilgisini çekendi. Katherine'in anlattığına göre büyüyü gerçekleştirmeden önce yapması gereken bir ritüel vardı ve bu bilinmeyen yenilik onu heyecanlandırıyordu.
Büyünün temeli; sizinle sözleşmesi olan bir canlı, eşya veya ruhu, ihtiyacınız olduğu bir anda çağırmaya dayanıyordu. Canlılar ile olan sözleşmeler; iki tarafın ortak rızası ile yapılan bir durumken, cansız varlıklar söz konusu olunca anlaşmayı yapacak kişi için önem arz eden bir şey olması büyünün olumlu sonuç verme ihtimalini yükseltiyordu.
Beklendiği üzere Kino'nun yapmış olduğu herhangi bir sözleşme yokken Katherine'in halihazırda ona gündelik işlerinde yardımcı olacak ateş ve su ruhu gibi temel ruhlarla sözleşmeleri vardı.
Tıpkı lisan büyüsü gibi bu temel ruhlarla olan sözleşmeler de daha çocuk yaşta yapılır ve zaman ilerleyip yetişkinliğe eriştikçe; çeşitli ruhlarla ihtiyaca ve kişinin büyü gücünün yeterliliğine bağlı sözleşmeler yapılabilirdi.
Katherine'in durumunda ise şimdiye kadar tapınaktan asla ayrılmadığı için daha güçlü ruhlar ile anlaşma yapma ihtiyacı duymamıştı. Yani kendisi de çocukluğundan beri ilk kez bu büyüyü tekrar yapmış olacaktı. Bu yüzden anlatırken bir kitaptan yardım alıyordu.
Kino, büyüye dair tüm aşamaları deneyimlemek istediği için ritüeli ilk adımından itibaren uygulayacak, çağırma büyüsünden önce kendisi için değerli olan bir eşya ile sözleşme yapacaktı.
Annesinin anlattığına göre soyları; zamanında yay yapımı ve kullanımı ile nam kazanan bir aileye dayanıyordu. Bu yüzden sözleşme için seçtiği şey anne tarafından bir aile yadigarı olan ve annesi vefat ettikten sonra ona kalan bir yay olmuştu.
Simsiyah ve diğer yaylardan çok daha büyük olan bu yadigar, Kino'nun geçmişe duyduğu saygı ve hürmet nedeniye evde bir duvarda sergileniyor, taşınmadığı ve bakım yapmadığı sürece ona pek dokunmuyordu. Yıllardır duvarda olan bu yayı seçmenin, sevdiği herhangi bir şeyi seçmekten daha doğru ve prosedüre uygun olacağını düşünmüştü.
Annesi aileden gelen geleneği kendi zamanında sürdürmüş ve daha çocukluğunda ileri derecede ok ve yay kullanır hale gelmişti ama annesi yetişkinliğe erirken artık şehirlere taşınan yaşam ve bu yaşamla gelen hayat tarzları yüzünden bu tarz gelenekler her yerde unutulmuştu.
Yine de annesi küçükken bu konuda Kino'nun üzerinde durmuş ve bir noktaya kadar ilerlemesini sağlamıştı. Hatta bir süre bununla ilgili bir kulübe bile gitmişti. Kulüpteki çocuklardan çok daha iyi olsa da çocukken her şeyini buna veren annesinin yanında kendisi hiçbir şeydi ve annesinin vefatının üzerinden geçen on senedir tek bir ok atmışlığı yoktu.
Sözleşme yapacağı eşyayı da seçtiğine göre artık hazır sayılırdı ama ilk önce tamamlanması gereken bir adım daha vardı, seçtiği eşya için bir isim belirlemek. Eşyanın içine; çağrıya cevap verebileceği miktarda bilinç eklemek için ona karakter katacak bir isim koymak gerekiyordu.
Kısa bir an düşündükten sonra Kino, yaya vereceği en uygun ismin vefat eden annesinin ismi olacağına karar vermişti. Böylece geriye Katherine'in rehberliğine göre hareket etmek kalıyordu.
Katherine, avcunun içine ve eşyanın üzerine bir daire çizip, dairenin içineyse daha küçük çember ve çizgilerden oluşan bazı şekiller çizmesini tarif etmişti. Çizim bitince ortasında kalan boş kısmı ise; kendi avcunun içindekini ruh, yayın üzerindekini ise kabuk yazacak şekilde doldurmasını istedi.
Bu adımı bilmeyen Kino, ilk başta aile yadigarına bir şeyler çizme konusunda isteksiz davranıp başka bir şey seçmeyi düşündü ama en sonunda yayın üzerinde kalıcı bir iz bırakmadan uçup gidecek bir boya seçmeye karar verdi. En nihayetinde yaya hiçbir şey değdirmiyor değildi. Bakımını yaparken ağacını beslemek için bazı yağlar sürmesi gerekiyordu.