Oğlanımız Amane, etrafta dolaşa dolaşa bir radyo bulmuştu. Pili yoktu. Kötü şans. Aslında pil ile çalışmıyordu. Yanındaki kolu sarıyordu çalışması için. Bu iyiydi işte. Pile gerek yok. Yıkılmış bina parçasına yaslanarak oturmuş, radyoyu dinliyordu sessizce. Olan biteni öğrenmek önemliydi sonuçta. Diğer insanlar ne haldeydi acaba..."Lanetli kana sahip olan insanlar giderek artıyor. Evden zorunda olmadığınız sürece çıkmamanız önemle rica edilir. Güvenlik ekipleri lanetli insanları öldürme çalışmasını sürdürüyor. Yüzdesi azalana kadar erzak yardımı yapılacak."
"Kan..." diye düşünüp radyoyu yanına koydu. O adamın da lanetliydi. Kanı üzerine bulaştığı zaman kendisine geçip geçmediğini merak etti. Ayaklanıp arkasına, ayaklarına ve ellerine baktı. Hayır. Hiçbir değişiklik yoktu. Zaten fiziksel olarak değil de psikolojik olarak etkilenmesi gerekiyordu. Bunu fark edince kendi kendine rezil olduğunu hissetti. Utanmıştı. Kime rezil olucaktı ki? Bulduğu küçük radyoya uzanmak için eğiliyorken birden biri, bir adam kolunu boynuna geçirip boğmaya başladı. Hemen belindeki bıçağı çıkarıp kesti adamın kolunu. Ardından koşarak oradan uzaklaştı. Adamdan dolayı alamamıştı radyoyu...
Bir çalılığın önüne kıvrıldı. Böyle nasıl yaşayabilecekti ki? Tam bir saçmalık. Erzağa ihtiyacı vardı. Bir de sıcacık bir yuva. Sanki bulabilirdi de. Tabiki de acıkmıştı! Buna üzüldü bir an. Hangi enerji ile koşturmuş olabilirdi ki zaten? Bıçağını alıp ayağa kalktı. Karar vermişti. Şehire girecek, etrafa göz atacaktı. Belki de elma dızlar falan.
Dikkatleri üstüne çekicekti bu haliyle. Belki gördüğü ilk nehirde banyo yapabilirdi. Hayır. Umurunda değildi. Tek derdi bu muydu sanki? Hızlı adımlarla şehire geldi. Girişinin önünde durdu. Çok... Lüks bir girişti bu. Renklendirilmiş. Tabelada Doku Machi yazıyordu. Demek ki şehirin isimi buydu. Belki de kasabaydı? Ne kadar da süslü, renkli bir tabelaydı bu... Her yandan güzel kıyafetler giyen insanlar giriyor, gidiyordu. O an düşündü; "Ben... Buraya girebilecek kadar şık, güzel değilim. Kolaylıkla bulur, yakalarlar beni.". Gözleri doldu. Elinin tersi ile gözünü sildi. Elini gözünden çektiğinde şaşırdı. Topuzlu, yukata giyen güzel bir bayan eğilmiş ona bakıyordu tebessümle. Girişin renkli ışıkları beyaz tenine yansıyor, gözlerini parıl parıl parlatıyordu.
Bayanın aksine kanlı, birkaç deliği olan okul üniformasıyla duruyordu karşısında. Onun tenine karşın kir ve kan yüzünden belli olmayan teni, bayanın gölgesiyle ışığın arkasında kalan bedeniyle duruyordu. Bayanın bu güzelliğine hayran kaldı. Kendisi bu şehirin yerlilerindendi. Fakat kasabaya da benziyordu. Süslü, ışıklı, lüks bir kasaba...
-Kayıp mısın? Ne oldu sana?
Bayan bunu söyledikten sonra elini tuttu. Bıçağı tuttuğu elini. Bakındı eline. Hafiften kan lekesi kalmıştı bıçakta. Yeni bilendiğini söylemişti. Bu yüzden elinde birkaç çizik varken parçalanmış tırnağının ve kurumuş kanın etrafını sardığı parmak uçları dikkati kendine çekiyordu. Bir yabancıya güvenmek aptalca. Bu nedenle bıçağı sıkıca tutuyordu acıdan sızlayan elleriyle. Kadın bıçağına bakarken konuştu:
-Üstelik bıçak mı kullanıyorsun? Yoksa, birini mi bıçakladın da kaçıyorsun?
İstemeye istemeye yanıtladı titrek sesiyle:
-Sanane.
-Bıçağın bilenme şekli... Yoksa-! Sen o katliamlı şehirden mi geliyorsun?!
- ...İki yıl önce böyle değildi. Bir yıl önce çok şey değişti.
Her şey on bir yaşında başlamış ve on ikide, kardeşi gittiği zaman daha da kötü hale gelmişti. Bu zorlukları atlatmak zor olmuştu Amane için. Bayan "Seni sevdim. Sana bir şey yapmayacağım." deyip yeni aldığı yemeği ona uzattı. Ardından şans dileyip oradan uzaklaştı. Elindeki sıcak yemeğe bakındı. Ne olduğunu bile bilmiyordu yemeğin. "Bir şey..." diye mırıldandı. "O bayan bana zarar mı verecekti?". Tekrar üzerinde kasabanın isimi yazan tabelaya baktı. "Doğru ya..." dedi. Ardından kasabadan uzaklaştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ KAN 『Tʂυɱαɳҽ』
Mistero / ThrillerArdı kesilmeyen cinayetler, mağdurlar, fakirler... Hepsi bir kişinin eseri miydi? Hayır. Binlerce kişinin? Gördüğü tek şey o kandı. Merak ediyordu. Onu görmek istiyordu. Kanın kaynağını, geldiği yeri. Yarı karanlığın içindeki kişiyi. Belki psikoloj...