-Oh... Bu...bu daha garip!
Dedi Amane. İşte bu bir yenilik. Tsukasa, fotoğraf eleme konusunda Amane'den yardım istemişti. İkisi de yere oturmuştu ve Amane, elindeki fotoğrafı Tsukasa'ya gösteriyordu. Eğik yüzlü, tuhaf görünümlü bir adamın fotoğrafıydı.
-Ah! At şunu, at! Yok et! Gözlerim!
Amane biraz kıkırdadı. Tsukasa'nın fotoğrafı görünce başını çevirmesini sevimli bulmadan edemedi. Yüzündeki iğrenme ifadesi ve omuzlarını tutmasına bakılırsa, gerçekten tiksinmişti. Tsukasa en son göründüğünden farklı davransa da, Amane bu agresif halini de sevimli buluyordu. Ve eski günleri düşününce... Oh, artık duramaz. Ani bir şekilde fazla dürtü hissetti ve bu yüzden, fotoğrafı bıraktı ve Tsukasa'ya sımsıkı sarıldı. Başını göğsüne koyarak, bedeninin sıcaklığının tadını çıkarmaya çalışıyordu.
Gözleri yarı açıktı ve yavaşça rahatladığını hissedince yanakları biraz kızardı, pembeleşti. Kardeşine biraz daha sıkı sarılırken gözlerinin içine baktı. Tsukasa'nın kafa karışıklığıyla bakan gözlerine. Amane, Tsukasa'nın kızdığını görmeyince bu anı değerlendirdi, kısık bir sesle konuştu:
-Tsukasa... Kekik çayı içebilir miyim?
Tsukasa, bunu duyunca Amane'nin beline sarıldı. Amane çenesini Tsukasa'nın göğsüne yaslarken, gözlerinin içine bakıyordu. Bir şey söylemedi Tsukasa. Amane'ye bakıyordu. İkili şu an gözlerinin içine bakarken...
-Reverdi kim?
Tsukasa bu soruyu duyunca biraz şaşırdı. Amane... Reverdi'yi nereden biliyordu? Aklına Natsuhiko geldi. En son Amane ile konuşmaya çalışmıştı ve...şüphelendi. Müsait bir zamanda kesinlikle hesap soracaktı. Natsuhiko'dan şüphelendiği için o kadar sinirlenmişti ki... Yüzüne eğildi ve alnına bir öpücük kondurdu. Ses tonuna sinirini katmamaya çalışıyordu.
-Bir önemi yok. Sana kekik çayı yaptıracağım.
-Ben senin yapmanı istiyorum, Tsukasa... Lütfen..?
Tsukasa iç çekti. Amane'nin saçlarını okşarken, yüz ifadesinden şu an rahatladığı belliydi. Ve bu rahatı bozmak...pahalıya patlayacaktı. Cevap olarak başını salladı. Yüzünü tutup kaldırdı kendi göğsünden. Yüzüne yaklaşırken...dudaklarını aralıyordu ve... Amane hemen başını çevirdi.
-Yapma... Çok tuhaf...
Bunu duyan Tsukasa'nın yüzü soldu, sinirli bakmaya başladı. Amane'nin yüzünü kendine çevirdi, saçını sıkıca tutarak yüzünü sabitledi.
-Bana itaat edeceksin dedim. Hatırlamıyor musun, ha?
Amane bunu duyduğunda sakin ifadesi, birden korkuya dönüştü. Yapmak istemiyordu. Ve istemediği şeyin zorla yaptırılmasını sevmiyordu. Gözlerini kıstı: dolmaya başlamıştı. Dudakları da titrerken, Tsukasa bu duruma şaşırdı, ama pek de değil. Amane ağlamaya başlamıştı. İşte o an, sinirinin yarısının uçtuğunu hissetti. Havaya, gökyüzündeki bulutlara karışıp aniden yok oldu sanki. Tıpkı bir buhar gibi.
-Hey... Tamam, sorun yok...
Dedi, ama hala vazgeçmedi. Amane'nin yanağını okşamaya başladı; gözyaşları yüzünden yanakları sırılsıklam olmuştu. Arada bir burnunu çekiyordu. Yaklaştı...yaklaştı ve yaklaştı. Dudakları değecek kadar. Amane ise sadece ağlarken izliyordu Tsukasa'yı. Sessizce ağlarken. Sessizce hıçkırırken. Tsukasa biraz daha yaklaştı. Dudaklarını nazikçe Amane'ninkiyle birleştirdi. Amane'nin yanaklarını tutarken, korkutmamak için elinden geldiğinde nazik davranıyordu. Aslında burada onu dinlemesi gereken kişi Amane'ydi, ama Amane'yi az da olsa huzurlu görmek güzel olurdu...değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ KAN 『Tʂυɱαɳҽ』
Gizem / GerilimArdı kesilmeyen cinayetler, mağdurlar, fakirler... Hepsi bir kişinin eseri miydi? Hayır. Binlerce kişinin? Gördüğü tek şey o kandı. Merak ediyordu. Onu görmek istiyordu. Kanın kaynağını, geldiği yeri. Yarı karanlığın içindeki kişiyi. Belki psikoloj...