4. "İlk Heyecan:)"

53 9 22
                                    

Seher gördüğü manzara karşısında hiç bir tepki vermeden masanın altındaki yumrukları sıkıca yumdu. Sahi neden böyle hissetmişti ki? Yıllar sonra karşısına çıkan adamı sahiplenmismiydi yoksa?

"Şey bana müsaade" deyip hafif bir tebessüm sunmaya çalışarak kalktı masadan ve mutfak bölümüne girdi.

"Buda kim şimdi, ne bu samimiyet?" Dedi bulunduğu yerde olta atarak. Sonra ne yaptığının farkına varıp " Seher sen ne yaptığının farkında mısın? Sanane kimse kim?" Deyip yanlarına geri döndü ve üçünün birlikte muhabbet ettiklerini gördü.

"Gerçekten beni tanımadın mı Şafak? Geçen yıl ortak bir arkadaşımız aracılığı ile tanışmıştık. Hatta bir kaç gün güzel de bir arkadaşlığımız olmuştu!"

Adam Seher'in yanında ona yapılan bu hareketten rahatsız olup bunu da serçe dile getirmişti. " Kusura bakmayın ama hatırlasam, hatırladım derdim ve hatırlamadım." dedi. Seher duyduklarıyla bir nebze rahatlarken Güler hanım içeri giren kıza çaktırmadan kaş göz işareti yaptı. Kız usulca kalkıp " neyse sen beni hatırlamadın ama ben yine de seni gördüğüme sevindim. Hoşçakal umarım yine görüşürüz" deyip usulca çıktı dışarı.

Güler hanım gözlerini önce Şafak ve Seher üzeri de gezdirerek ardından yere baktı. " Ben alacağımı aldım gençler" dedi belli belirsiz gülerek. Çünkü güler hanımın harekete geçmesi için bir şeylerden emin olması gerekiyordu. Tanıdığı ve bu oyun için rica ettiği bu kız sayesin de herşeyi net şekilde görüp emin olmuştu da. Anlamıştı Şafak ve Seher'in arasında birşeylerin yeşerdiğini.

"Bana müsade artık. Hazırlıklarımı yapıp çok geç olmadan yola çıkmam gerekiyor. İlk görev yerime geç kalmak istemem" dedi ve ayaklandı Şafak. Dışarıya kadar ona eşlik eden Seher ve Güler hanım vedalaşıp iyi şanslar dilediler. Güler hanım içeri girdi ama birşeyler Seher'in içeri girmesini engelliyordu sanki. Tam arkasını dönecekti ki Şafak konuştu: " Seher, bana söylemek istediğin bir şey var mı?"

"Şey, Ben. Ne gibi?"

"Evet sen Seher?"

Seher diline gelenleri karşısındaki adama söyleyemedi ve sadece " kendine dikakt et olur mu?" Dedi.

" Ne yani bu mu? Yıllar sonra birbirimizi bulduk, senin tek diyecegin "kendine dikakt et mi yani? Benim senden duymak istediğim cevap bu değil Seher.
Daha da açık konuşmam gerek sanırım he?" Dedi Şafak Seher'e bakarak. Çünkü zamanı kalmamıştı. Gitmeden önce Seher'i hayatının bir parçası yapmak istiyordu. Onu hayatına dahil etmek istiyordu. Evet biliyordu da, aynı zamanda istediğinin bencillik olduğunu ama yıllardır zaten bu anı beklememiş miydi? Şimdi neden geçmişine arkasını dönüp gitsindi. Bunu tabi ki de yapmayacaktı. Şimdi şuan bir cevap almadan gitmeyecekti. İyi yada kötü, ama bir cevap.

"Seher? Bana beş dakika ayırır mısın? Seninle konuşmak istediğim şeyler var ve önemli! Burada yada bir cafe de hiç fark etmez ama beni dinlemelisin! Eğer böyle gidersem, eğer beni böyle yollarsan ya ben birdaha sana geri gelemem ya da sen benden gideceksin. O yüzden şimdi şuan gel benimle!" Dedi ve kafasıyla ileride ki kapalı çay bahçesini gösterdi. İçeri girip oturduklarında iki çay söyleyip ikisi de masanın üzerinde duran ellerini incelemeye başladılar. Birbirlerine attıkları kaçamak bakışları ne kadar fark etseler de Seher hala çok ama çok utanıyordu. Çaylar geldikten sonra birer yudum alıp Şafak lafa girdi...

"Bak Seher, buraya seni hiç bir konuda zorlamak için getirmedim ama yıllardır içimdeki boşluk bugün seni görünce doldu sanki. Bu yüzden karşına geçip konuşma ihtiyacı hissettim. Anladım ki o zamanlarda sen sadece benim çocukluk arkadaşım değilmişsin. O zaman da farklıymış herşey ama ben bilememişim. Öyle olmasaydı yılardır senin karşıma çıkma hayalinle yaşamazdım öyle değil mi?"

Bir Mucize Olsun " Tek Hece"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin