15#

426 48 33
                                    

Karakola gittikten sonra babasının ölümü ile ilgili farklı bilgiler edinmeye çalıştı ve otopsinin sonucunu bekledi.

Babası intihar etmemişti, fazla alkolden dolayı kafası iyice bulandığından önünü görememiş ve yola çıkmıştı. Hızla gelen bir araba da çarpınca hem alkolden hemde Arabanın hızla çarpmasından dolayı vücudu kaldıramamış ve ölmüştü.

Cenaze işlemlerini halledip mezarlığa doğru yola çıktı Felix.

Buz gibiydi bütün vücudu. İçi yanıyordu ama vücudu buz tutmuştu. İçinin yanmasının sebebi babasını kaybetmiş olması değildi. Annesi içindi. Bütün hüznü annesi ve kendisi içindi. Vücudunun soğukluğunun sebebi de kış ayında olmalarıydı. Üşüyordu, hem soğuktan hemde bulunduğu yer yüzünden.

İfadesiz ve boş gözlerle izledi babası olacak adamın gömülüşünü. Görevliler işini bitirdikten sonra ayrıldılar oradan.

Tek başına kaldı Felix. O soğukta, mezarların arasında tek başına kaldı.
Annesi ile babasını aynı yere gömdürtmemişti. Annesinin mezardaki ruhunu bile rahatsız edeceğinden korktu ve Seul'un en ıssız mezarlığına gömdürdü babasını.

Daha fazla durmak istemedi ve ayrıldı oradan. Şimdi ne yapacaktı?

Babası ölünce rahat olacağını ve hafifleyeceğini hissediyordu ama öyle olmamıştı. Hala içinde bir yük vardı ve onu rahatsız ediyordu.

Eve gitti, akşam olmuştu ve çok yorgundu, zihinsel olarak.
Odasına çıktı ve banyoya girdi. Sıcak bir duş iyi gelir diye düşündü.

Banyodan çıktı ve siyah eşofman takımını giydi. Mutfağa indi, birkaç atıştırmalık attı ağzına. Bütün iştahı kaçmıştı.

Zayıftı, ve bu şekilde giderse iyice bitkin düşecekti vücudu, ama almıyordu midesi. Bunları şimdi düşünmemeye karar verdi ve odasına çıktı. Hemen uyumak istiyordu.

Kulaklıklarını taktı ve sakin bir müzik seçti. Yatağına girip gözlerini yumdu huzursuz bir uykuya.

***

Şiddetli bir baş ağrısı ile gözlerini açtı Felix. Bir süre durdu ve kendine gelmeye çalıştı. Daha sonra saate baktı, o kadar yorulmuştu ki saat on bire kadar uyumuştu. Yatağından kalkıp banyoya ilerledi.

Aynada baktı kendine önce, rengi gitmişti, gözleri şişmişti ve kıpkırmızıydı, dudakları çatlamıştı.
Kısacası bitik bir durumdaydı. Toparlanmaya çalışmak bile istemiyordu artık. Elini yüzünü yıkadı ve odasına döndü.

Bugün dersi yoktu ve kütüphaneden izin almıştı birkaç günlüğüne. Chan Hyung'unu yoruyordu bu sıralar ama işleri bir türlü yolunda gitmiyordu ki.

Odasından çıktı, mutfağa ilerlerken babasının odasının önünde durdu. İçeri girmek ve girmemek arasında kaldı. Ama bu evde ona ait hiçbir şey barındırmak istemiyordu bu yüzden odaya girerek bütün eşyalarını, çarşaflarını, kullandığı yastığa kadar çöp poşetlerine koyup aşağı indirdi. Uygun bir zamanda çöpe atacaktı.

Bu evdeki iğrenç anıları yüzünden taşınmayı bile istiyordu ama şimdilik - en azından toparlanana kadar - bunu erteledi.

Mutfağa girdi ve kahvaltılık gevrek ile kahve hazırladı kendine. Yiyeceklerini alıp balkona çıktı.
Temiz havada oturup yemeğini yedi ve bulaşıklarını makineye yerleştirdi.

Bugün olabildiğince düşüncelerinden uzak durmak istiyordu bu yüzden kafasını dağıtmak için birşeyler yapmaya karar verdi. Hatta belki Hyunjin'in çalıştığı kafeye bile gidebilirim diye düşündü.

Odasına çıkıp üzerini değiştirdi ve sırt çantasını alarak evden çıktı.

***

Tablosunu süsleyen meleğin yüzüne küçük yıldızları çizmeyi de bitirdiğinde artık resmi tamamlanmıştı.

Deniz kenarına yakın bir yerde, çimlerin üzerinde uzun süredir resim yapıyordu Hyunjin.

Birkaç haftadır özenerek yaptığı resmini de sonunda bitirmişti. Öyle titizlikle çizmişti ki resmi, tablosunu süsleyen meleği her görüşünde daha da dikkatli inceleyerek, her ayrıntısını zihnine kazımaya çalışıyordu. Çünkü çizmeye başladığı bu resmi en güzel şekilde bitirmek istiyordu.

Felix'i çiziyordu çünkü o çok güzeldi.
Tek nedeni bu değildi tabii ki ama bu bile yeterliydi onu çizmesi için. Hyunjin güzel bulduğu her şeyi insan olsun, hayvan olsun, bitki veya çiçek olsun eğer onu güzel bulduysa elinden geldiğince çizmeye çalışıyordu. Bu onun hem işi hemde hobisiydi.

Felix'i ilk gördüğü zaman bile güzelliğinden etkilenmişti. İkinci görüşünde ise resmini çizmeye karar vermişti, ve uzun süredir uğraşıyordu bunun için. Ama sonunda bitirmişti ve beklediğinden güzel bir sonuç almıştı.

Uzun kahverengi saçlarını toplamış, tanıştıkları uçurumda başını hafif kaldırmış ve gözlerini gök yüzüne çevirmiş. Gözleri parlıyor, yüzünde güzel bir gülümseme ve kendi yüzündeki yıldızlar ile çok güzel gözüküyor.

Hyunjin bunu hayal gücü ile çizmişti ama bir gün bu görüntünün gerçek olmasını diledi.

Son kez resmine göz gezdirdi, boyalarını ve diğer eşyalarını toplayıp arabanın bagajına koydu.

Daha sonra uçuruma doğru yola koyuldu.









Assla bu sekilde bitirmek gibi bir fikrim yoktu fakat sabah erken kalkicam ve uyumam lazimm

Bu yuzden kestim boyle

İyi geceler<3

;

Suicide / HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin