"Gözler anlatır herşeyi, kalbine güven bilir o gerçeği"
15 Aralık 2022
"Sırtımızda taşıdığımız yükler mi daha ağırdır, ruhumuzdakiler mi?" Ruhumda taşıdığım onca yük ile uyandığım bir başka gün işte.. Hava çok güzel annelerinden yiyecek bekleyen kuşların cıvıltıları,otobüse yetişmeye çalışan insanların sesleri, araba kornaları.. ve henüz yataktan çıkmayı beceremeyen ben.. Kafamı yastığımdan kaldırır kaldırmaz komidinde duran karanfil desenli saatime baktım, 6:45'i gösteriyordu. Okul ise 7:55de başlıyordu, evet uyandığım saat okul saatine uzaktı ve muhtemelen tekrar uyumak için yastığıma sarılacaktım ama telefonum susmayacak gibi ısrarla çalıyordu arayan kim ise sanırım baya acelesi vardı ya da biri tarafından kaçırılmış ve rastgele numara falan arıyordu rehberden hahaha neyse panik atağım konuştu yine.. Yataktan doğrulup telefonumu elime aldım 8 cevapsız arama ve 7 yeni mesaj vardı bütün bildirimleri yok saydım ve o sürekli arayanın kim olduğunu bulmak için cevapsız aramalar kısmına girdim;
05** *** ** ** ( 3 cevapsız arama *)
Ekrana yaklaşık yarım saat boyunca baktım ama yok numarayı tanımıyordum hatta hiç görmemiştim bile, telefonu kapatıp yatağa attım ve banyoya ilerledim okul için şimdiden hazırlanmaktan zarar gelmezdi değil mi?
"Abi bu su niye soğuk Sibirya'da yaşıyoruz sanki!" Su ile kısa bir kavgadan sonra elimi yüzümü yıkadım ve sıra kıyafetteydi, geçen hafta uyku sersemi ilk önce makyajımı yapıp sonra kıyafet giymeye çalıştığımda üniformamla nasıl kavga ettiğimi bir ben bilirim birde köpeğim lucy, dehşetti. O yüzden ilk olarak giyinmeyi tercih ediyorum artık hahaha neyse kıyafet seçimi benim için en zor şeylerden biri sanki galaya çıkıyor gibi hissediyorum, sonra giyecek birşey bulamıyorum,oturup sinirden ağlarken en arkalardan siyah birşeyler buluyorum ve giyiyorum.. amaaa okulumuz bu imdadıma yetişti ve üniformayı geri getirdi en azından akşamları 3 saatimi ne giyeceğim diye düşünüp harcayarak ve sabahlarıda onları giymeyip başka birsey arayıp çıldırmıyorum hahaha. Banyodan çıkıp kırmızı dolabımın önünde durdum ve askıda olan üniformamı alıp yatağa geçtim üstümdekilerden kurtulup formamı üzerime geçirdim en azından diğer okullar gibi çirkin iğrenç renkleri yoktu içi beyaz gömlekki siyah bir ceket formaydı altı ise zorunlu siyah etekti. Giyindikten sonra saate tekrar baktım; 7:28
"Siktir! Ne çabuk geçti saat! Kesin yine geç kalıcam ve bu sefer merve hoca beni öldürecek!" Koştururcasına banyoya koştum ve makyaja başladım.. Nemlendirici+güneş kremi+kapatıcı+az fondöten+allık+eyeliner+ hafif bir ruj ya da lip gloss. Yüzüme sıktığım sabitleyici ile makyajımı bitirmiş oldum "öhö öhö- ööhöm !!" Evet bu konuda biraz salağım çünkü sürekli ağzıma falan kaçıyor sprey. Tekrardan koştururcasına yatağa koşarken benim oyun oynadığımı sanan lucy'de zıplayarak koşuyor,havlıyordu.. ona ters ters bakıp; "ya oyun oynamıyoruz! Aloo! Koşup durma okula gitmem lazım!" "Havhav!" "Heh aferin oğluma ya! Anne okula gidip gelsin tamam mı? Gelince karanfil parka gideriz!" "Havhav!" Lucy'i başından öpüp yatağın üzerindeki çantamı ve telefonumu alıp koşarak aşağıya indim ve tabii evet lucy'de arkamdan son hız koşuyordu hahaha. Son merdivenide indiğimde gözlerim lucy'i aradı, o çoktan mama kabının önüne varmış su içiyordu "afiyet olsun bebeğim " lucy ölmüş gibi su içmeye devam ederken ben montumu aldım ve dış kapıya yöneldim "yetişirsen ne mutlu sana nida! Makyajmış, formaymış! Geç kalıcam kesin!" Botlarımı hızla giyerek kapıyı çektim ve kitledim "mirayı arasam mı? Çıkmış mıdır acaba evden?" Ev ile okul arası 15 dakika falandı ama okul yolu çok kalabalık olduğu için ıssız bir yoldan gidiyordum ben, genelde mira ile birlikte gidiyorduk ve aradaki bir kafede saat gelene kadar oturup dedikodu yapıyorduk hahaha. Evin önüne gelmediğine göre okul yoluna çoktan çıkmış demektir hatta belki okul sırasında falandır 12.sınıf olduğumuz için dersleri çok umursuyor aslında umursamıyor gibi de ama hep dakika dakikasına okulda oluyor hatta bazen beni beklemiyor bile. 4-5 dakikalık yürüyüşten sonra kafenin olduğu yere gelip içeriye baktım her zaman oturduğumuz masa boştu muhtemelen mira okuldaydı ama yine de ne olur olmaz onu aramak için telefonumu açtım ve rehbere girdim;
~Mirooo💜🫶🏻 aranıyor...
"Lan beni aradın amk bunu notlar kısmına kaydedicem dur!" Sanki mira görecekmiş gibi gözlerimi devirdim " ya he tamam sonra yaparsın nerdesin kızım sen neden beni beklemedin?!" "Yaa kızımm okula 3 tane yeni çocuk gelmiş haberi duyunca hemen koştum ben sabah 6dan beri okuldayım!!" "Gerizekalı! Bana neden söylemedin?!" " oha lan çocuklara bu kadar aç mısın bilsem sabah kapına dikilirdim hahahah!" "Ha ha baya komik! Ben gittiğini neden söylemedin ondan bahsediyorum!" "6 da kalksaydın ben gider emir ile çıkardım nido!" " emire laf atıp durma çocuk seni seviyor ama tipsiz diye yemekhanede üstüne limon sıkarak reddetmemiş miydin?!" Evet cidden böyle bir mallık yapmıştı ve rezil olmuştuk.. "ya orayı karıstırma 3 yıl oldu amk unutmuşlardır bile olayı". "Aptal! çocuğu neden limon diye çağırıyorlar o zaman?!" " ya ooof ne bileyim- oha dur lan çabuk gel çocuklar bizim sınıfta ohaaa!!!" Çığlıkları kulağımı delerken telefonu gökyüzüne doğru kaldırdım karşıdan gelen teyze bana deli gözüyle baktığında yeniden kulağıma götürdüm "kapat geliyorum ben salak!" Telefonu kapattıktan 10 dakika sonra okulun kapısına varmıştım ve dışarıda kimse yoktu dersin başlamasına 1 dk hala nida kanmaz olarak bahçeden sınıfa yürüyen derse yetişmeye çalışan pusuladaki tek öğrenci bendim, hızlı yürümekten bacaklarım yanarken bir yanım ağlamak isterken, sınıf kapısını gören yanım sevinçten çığlık atıyordu. Sınıfın kapısını tıklattım ve açtım içeride öğrenciler vardı " oh be gelmemis hoca!" Diyerek derin bir nefes verdim. okulum kolej olduğu için sınıfımız yaklaşık 18 kişiydi yaklaşık diyorum çünkü 3 kişi yeni geldi ve belki mira çocuklardan hariç gelenleri görmemiş bile olabilir hahaha. Kimseyle göz teması kurmayarak miranın yanına geçtim en arka sırada oturan 3 çocuk ile konuşuyordu, yani şey daha doğrusu konuşmaya çalışıyordu... çocuklardan biri kıvırcık sarışın mavi gözlüydü ve elindeki telefona bakıyordu, bir yandan da başını onaylar gibi miraya sallıyordu. Gözlerimi ortanca olana çevirdim, o ise kumral düz saçlı ve yeşil gözlüydü elindeki stres çarkı ile oynuyordu "haha hala kaldı mı onlardan ya son üretim falan mı!" Söylediğim gerizekalıca söz ile 3ününde gözü üstüme döndü. Mira sevinçle koluma vurdu " oha kızım yarım saattir konuşuyorum sadece baş sallıyorlar hatta şu en sağdaki robot gibi kitap okuyor bir ara öldü sandım hiç göz falan kırpmıyordu ama bir sözünle nasıl çevirdin gözleri üzerine!" "Hahhaha" sarışın olan güldü dişleri çok güzeldi bembeyaz ve inci gibi, bende karşılık olarak beceriksizce gülümsedim ve önüme döndüm en sağdaki çocuğu net görememiştim çünkü rezil olduğumla kalmadı bir de miranın sözleri ile sanki erkek aşığıymışım gibi bir duruma düşmüştüm... önümdeki kitaba bakarken arkadan omuzuma bir el dokundu "baksana bi" omuzumun üstünden bakmaya çalıştım ama olmadı mecburen dönmek zorundaydım " efendim?" Simsiyah dalgalı saçları vardı gözleri ise açık kahverengiydi muhtemelen güneş vurduğunda kehribar oluyordu rengi. "Ayracın var mı yanında?" Ayraç? He su kitabın arasına koyulan ve nerede olduğunu bilmene yardımcı olan şey, yutkunarak önüme döndüm bu çocukta garip bir vibe vardı nasıl desem.. ürkütücü. Eğilip çantamı karıştırmaya başladım ve kitabımı masaya koydum romeo ve Juliet ~william shakespeare~. Arasında duran karanfil çiçeği desenli ayracı arkaya doğru uzattım kehribar gözler yesilliklerime değdi ve elimden hızlıca çekip aldı "saol" ellerini ensesinde birleştirip arkaya doğru uzandı ve gözlerini kapattı, ne yani? Uyuyor muydu? Ve ben hala salak gibi izliyordum? Sarışın olan kafasını kaldırdı bana baktı sonra ise uyuyan çocuğa ve ayağıyla ona vurdu, a hayır hayır resmen tekme attı " napıyorsun lan piç!" Bağırmasıyla ben yerimden sıçrarken sarışın gülmeye başladı "hahahhaah abi ya senin sayende bilimsel bir açıklamanın yalan olduğunu fark ettim" siyah saçlı çocukla bu ne diyo amk? Dercesine ona bakarken sarışın gülmesine ara verip konuşmasına devam etti " bir bilimsel açıklamaya göre beyin gözler kapalıyken bile birisi sizi ilerse onu fark eder ve sizi uyandırır diyordu şu fıstık yarım saattir seni izliyor ama senin gözlerde tık yok" sıçtım. Toprak gözler yesilliklerime bakarken yüzümün yandığını hissediyordum, ben bu kadar utanmışken o kafasını sıraya koydu ve uyumaya devam etti. Ben şarışına ölümcül bakışlar atarken bir ses sinir ve alayla "fıstık he!? Güzelmis" dedi. Ben ağzım açık olanları izlerken ve gerizekalı mira uyurken ki kesin kalktığında hepsini ince ayrıntısına kadar anlattıracaktı tabi ben söylersem hahahaha. Yaklaşık 20 dakika olmasına rağmen merve hoca ortalıkta yoktu demek ki gelmedi diye düşünürken sınıfa bir çocuk daldı ve haykırırcasına "abiii merve hoca 3 gün yokmuş izinliymis!!" Çocuğun söylemesiyle sınıfın çığlık çığlığa kitapları fırlatması ve bir kitabın benim kafama isabet etmesi ile arka grup ve miray hepsi uyanmıştı ve ben kuyu canavarını andıran saçlarım ile onlara bakıyordum.. kumral olan çocuk bana görünce bağırarak "amk bu ne lan!" "Korkma damacana çekimlerine burada devam edeceklermiş" diye eşlik etti sarışın olan, siyah saçlı olan bana bakıyor ve hafiften gülümsüyordu.. hafiften ama yoksa o bunun kahkahası falan mıydı? Bu düşünceler beynime veda ettiğinde saçlarımı düzeltip önüme döndüm, nefesim dönme dolap misali sanki hep aynı nefesi alıyormuşum gibi hissettiriyordu. Sanırım.. evet.. panik atak.. geliyordu.. mira benim 12 senelik arkadaşım olduğu için bunun küçüklüğümden kalma travmatik olduğunu biliyordu ve gözümden anlayıp hemen beni dışarı çıkarıyordu şuan izin alacak kimse olmadığına göre sınıftan çıkabilirdim ama tek çıkmak zorundaydım eğer miraya söyleyecek olursam "hemen dışarı çıkalım!" Diye bağırır herkesi paniğe sokar ve herkes öğrenirdi o yüzden en iyisi tek çıkma fikriydi. Ellerimi masaya koyarak kalktım tam ayağımı sıradan çıkaracaktım ki arkadan gelen naif ama aynı zamanda otoriter olan ses " bana lavaboyu göstersene" dedi. "Tamam nida sakin ol tuvaletler zaten yan yana gösterir hemen geçersin kızlar tuvaletine" diye geçiştirdim kendimi. " benimle gel" dedim ve sınıfın kapısına yürümeye başladım, arkamdan geldiğini hissediyordum camdan vuran güneş ile yerdeki gölgemize baktım benden uzundu ben 160 falandım, evet herkes benden uzundu ama o daha fazla uzundu boyu yaklaşık 190 vardı. Arkamda yürümeyi bırakıp yanıma geçti artık yan yana yürüyorduk. Sessizlik hakimdi ikimizde konuşmuyorduk sadece yürüyor ve merdivenlerden çıkıyorduk. Okulun büyükleri biz olduğumuz için en alt katta biz vardık, en üst katta 9,10 ve 11'ler vardı. 1 hafta önce gerizekalı öğrenciler tuvalette kavga edip heryeri kırıp döktükleri ve kullanılamaz hale getirdikleri için bizim katımızdaki tuvaletler kullanılmıyordu bu yüzden en üst kata çıkmak zorunda kalıyorduk. Tuvaletlerin önüne vardığımızda "işte burası" dedim bana yan bir bakış atarak " saol" dedi. Bu çocuğun ilk kelimesinin saol olduğuna yemin edebilirim şuan. Tam tuvalete girecekken bana döndü " solgun gibisin yüzünü falan yıka bence sen" elim direkt yüzüme gitti soğuktu panik atak. Panik atak sırasında kalbiniz yuvasından çıkmak istercesine deli gibi atar,nefesiniz kesilir, aldığınız oksijen ciğerlerinizi yakar ve yetersiz gelir,başınız döner ve soğuk soğuk terlersiniz.. Ellerimi yüzümden çektim " yok birsey üşütmüşümdür belki" inanmadı. " panik atağın mı var ?" Ne? Nasıl? Nasıl bildi?? "Yok yani şey of kim söyledi? Mira mı? Geberticem onu" kahverengiler acıyla bana döndü " hayır, mira falan değil annem.. annemde panik atak hastasıydı oradan biliyorum". Hastasıydı? Ölmüş müydü yoksa panik atağı mı geçmişti? Boğazımı saran acıyla elimi boğazıma götürüp öksürmeye başladım ya kusacaktım ya da nefesim kesilecekti. "Noldu??! Hey tamam bak bana bana bak! Sakinles! Kendine gel! Ağlayabilirsin rahatlatır! Ağla!" Bir yandan ağlıyor bir yandan nefes almaya çalışıyordum elimi yere koyup destek alana kadar yerde olduğumuzun farkında değildim daha doğrusu onun kollarında.. "bana bak! Sakinles tamam mı geçti geçecek korkma sakın!" Ağlayarak bağırdım o an " deniyorum- deniyorum ama olmuyor! Sakinlesemiyorum! Neden yaşıyorum ki ben! Neden!" Son cümlemden sonra beni kendine çevirip yüzümü ellerine aldı " SAKIN! SAKIN BİRDAHA ÖLÜMDEN BAHSETME DUYDUN MU!" Panik atak mı hani nerde? Onun o bağırışından sonra donup kalmıştım ve öylece ona bakıyordum o ise çok öfkeliydi.. "özür dilerim.." yüzümdeki elleri kollarıma indi ve beni yerden kaldırdı ikimizde ayaktaydık artık ve biliyor musunuz ben ataklarımı hep tek başıma atlattım kimse bana bu şekilde davranmadı daha çok "abartıyorsun!" Gibi kelimelerle karşılaştım ve bu yüzden ona teşekkür etmek için bir anda sarılıverdim "teşekkür ederim.." ince uzun parmakları zarif ve büyük elleri belimi sardı " karanfil kokuyorsun" gülümsedim ve geri çekildim, " ımm olabilir çünkü her gün karanfil parkına gidiyorum" gülümsedi! "Karanfiller saflığı ve temizliği simgelerler tıpkı senin gibi" bu söze gülsem mi kızsam mı bilemeden cevabı nidaca yapıştırdım " saf olduğumu da nereden çıkardın?" Ben kendinden emin bir şekilde gülümseyip beklerken kaleye bir şut yedik " berkin sözünden sonra gül gibi kızarmandan çıkardım oldu mu?"
GOLL!!
Berk mi? O kim? Diye sormak için can atsam da berk diye bahsettiği kişinin sarışın çocuk olduğunu anladım. Bozuntuya vermeyerek "o yanlış anlaşıldı hava baya sıcaktı ondan"dedim. evet baya saçmaladın nida aferin sana! Devam et böyle sakın bozma! Kendi içsel tebriğim bittiğinde real hayata dönüş sırasında 3. Derse giriş saatinin olduğunu fark edip yerimde kıpırdandım " gitsek iyi olacak ders saati baya geçti" banane dercesine omuzlarını silkti ve elini uzattı " memnun oldum karanfil kokan kız" uzattığı eline karşılık elini sıktım "memnun oldum toprak kokan çocuk nida ben" gülümsedi "nida? Güzel isim, toprak mı kokuyorum cidden?" Kahkaha atmama ramak kala cevap vermeye çalıştım çünkü bunu söylerken üstünü kokluyordu " evet toprak kokuyorsun, yağmurdan sonraki toprak kokusu.." kendinden emin bir şekilde üstünü düzeltti "iris, ismim iris" iris.. hüzün çiçeği bir diğer adıyla ölüm çiçeği.... "İsmin.. çok güzel.." "öyledir hadi derse gidelim" "Gidelim"Gider misin gerçekten? hayır, dersten bahsetmiyorum onunla her yere gider misin nida? Mesela.. ölüme..?
"Karanfiller ile iris çicekleri aynı mezara dikilir mi anne?"
"Evet bi'tanem dikilirler hatta çok uyumlu olurlar çünkü neydi?"
"Çünkü karanfiller saflığı,irisler ise ölümü temsil ederdi ve ölü birisi saf ve temiz sayılırdı!"
"Evet! Benim güzel sarışınım ne çabuk öğreniyor!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP MUCİZE
Ficção AdolescenteBazen bir insan hayatımıza bir anda girer ve bir anda çıkar... ne olduğunu bile anlayamadan, zamanımızı, kelimelerimizi onun için harcamış, bunun için pişmanlık bile duymamışızdır.. kendimizi hep arka plana atıp sevdiklerimizi canımızı verecek kadar...