Tang Yin gece boyunca ruh canavarlarını katletti. Ah Yin kaç defa onu engellemek istedi ancak Tang Hao bunu engelledi. Sabaha karşı Tang Yin çılgınlık durumundan çıktı. Gözleri yeniden maviye döndüğünde bir ağacın dibine oturdu ve gözlerini kapattı.
Şu anki bedeni gücünü kaldırmıyordu ve vücudunun çeşitli yerlerinde siyah çizgiler oluşmuştu. Aşırı derecede güç bedenine yük bindiriyordu. Ah Yin hemen oğlunun yanında belirdi ve bayılmak üzere olan Tang Yin'i yakaladı. Tang Hao'ya baktı ve ikili geri döndüğünde Tang Yin bayılmıştı.
Şu anda Tang Yin tamamen çıplak halde taşın üstünde yatıyordu. Ah Yin sıkıntılı bir ifadeyle oğluna baktı "Vücudu gücünü kaldırmıyor. Bu gidişte... ölebilir." zorla söyledi. Mavi gümüş çimen sayesinde oğlunun sağlığını hissetmişti. Tang Hao yumruğunu sıktı ve oğluna baktı. Ellerinden hiçbir şey gelmiyordu.
Tang Yin ruh gücünü boşalttığında bu şekilde çılgınlık durumuna girecekti. Bu da onun için hem büyük bir avantaj hem de büyük bir dezavantajdı. Tang Hao ve Ah Yin oğullarının uyanmasını beklediler.
Tang Yin birkaç saat sonra gözlerini açtı. Uyandığında ruhu kendiliğinden aktifleşti ve vücudunu bir pelerin sardı. Ardından ise boynunda ejderha pulları oluşmaya başladı. Çeşitli dövmeler vücudunda tekrardan belirmişti. Dövmelere baktığınızda içine çekiliyordunuz. Çünkü her biri ejderha ilahisiydi!
Tang Hao ve Ah Yin hemen Tang Yin'in yanına vardılar "Oğlum, iyi misin?" ikisi aynı anda sordu. Tang Yin sadece kafasını salladı ve başka bir şey söylemedi. Ah Yin oğlunun yanına oturdu ve sırtını sıvazladı. Tang Hao sadece baktı. Değişti. Bakışları değişti!
İkili de o sırada Tang Yin'in durumunu çözmüştü. Ruh ve beden ilişkisinin ilk adımını atmıştı. Normalde yetmişinci seviye olan bu olay oğullarında çok erken olmuştu. Bütün ruhların ruh yüzüklerinde yedinci ruhun, Ruh Avatarı olmasının bir sebebi vardı!
Tang Yin, annesine baktı ve gülümsemeye çalıştı ancak gülümsemeyi unuttuğunu fark etti. Bir süre dondu kaldı ve en sonunda "Ben biraz hava alacağım." dedikten sonra ayağa kalktı ve mağaranın çıkışına ilerledi. Ah Yin bir şey diyecekken Tang Hao durmasını işaret etti. Tang Hao "Akşam yemeğinde burada ol oğlum." dedi. Tang Yin kafasını salladı "Tamam baba." dedi ve mağaradan çıktı. Bütün ormanı görebildiği yüksek bir yere çıktı ve tepenin üstünde güzel bir yere oturduktan sonra iki ruhunu ortaya çıkardı.
İki ruhunu ortaya çıkardığında ikisinin de değişikliğini gördü. Dün gece bayılmasının sebebi de buydu. İki ruhu mutasyona uğradı. Ruhlarını çağırdıktan sonra önünde iki varlık belirdi. İkisi de bir insan bedeni şeklindeydi. Birisi pelerinle örtülmüş ve elinde tırpan tutuyordu. Diğeri ise ejderha pullarıyla çevrilmiş ve elinde mızrak tutan yakışıklı bir adamdı.
Tang Yin ağzını açtı "Ne istiyorsunuz?" dedi. İki ruhta birbirlerine baktılar ve sırıttılar "Yıkım, Kaos." dediler. Tang Yin onlara bakmayı bıraktı ve batan güneşe baktı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu.
Tang Yin gün batımını izledikten sonra iki ruhuna tekrardan baktı "Yaşamak nedir?" diye sordu. İki ruhta durdu. İkisi de böyle bir soru beklememişti. Ölüm Tırpanı konuştu "Özgürlük." dedi. Tang Yin ona baktı "Sence ben şu anda özgür biri miyim?" diye cevapladı.
Kara Ejderha Mızrağı bu sefer konuştu "Yaşamak... güçlü olmak demektir. Her şeyi yapabileceğin ve karar verebileceğin anlamına gelir." dedi. Tang Yin boş gözlerle ruhuna baktı "Emin misin? Şu anda sence güçlü müyüm? Her şeyi yapabilir miyim?" dedi. Tang Yin yavaşça ayağa kalktı ve batan güneşin kayboldu yöne bakarak "Bütün canlıların tek bir ortak yönü var." dedi ve biraz duraksadı. Kara Ejderha Mızrağı bu sırada konuştu "Nedir?" diye sordu. Tang Yin bu sırada arkasını döndü ve solmuş gri renkteki gözleri ortaya çıktı. Kara Ejderha Mızrağı ve Ölüm Tırpanı bu gözleri gördüğünde içten içe heyecanlandılar. Titremeye başladılar!
Tang Yin bu sırada devam etti "Ölüm. O yüzden uslu durun." dedikten sonra gri gözlerinde can çekişen ruhlar göründü. İki ruh kendiliğinden ortadan kayboldular. Tehdit edildikleri hissetmişlerdi. O gözlerde kendi yok oluşlarını görmüşlerdi. O gözler hiçbir varlıkta ortaya çıkmaması gereken acımasız gözlerdi.
Tang Yin ikili kaybolduktan sonra vücudunun hafiflediği hissetti. İki ruhta ona karşı saldırmayı bırakmış görünüyordu. Tang Yin bunu umursamadı ve ayaklarının altındaki ormana baktı "Hadi biraz eğlenelim." dedi ve boşluğa doğru ilk adımını attığında hızla aşağı doğru düştü. Yere çarptığında ise ayaklarının altındaki can çekişen ruh canavarına baktı "Ölüm bir kurtuluştur." dedi. Ruh canavarı ise Tang Yin'in korkunç gözlerine baktığında dondu kaldı ve bir sonraki saniye gözlerinin feri kayboldu.
Okuduğunuz için teşekkürler (:
Artık hikayemiz başlıyor!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Douluo Dalu : Ölümün Oğlu
FanfictionDouluo Dalu serisine yazılmış bir hayran kurgudur. Ana karakterimiz Tang Yin'dir. Kendisi mızrak ve tırpan kullanan bir ana karakter olacaktır. Tang Yin kötücül bir karaktere ve kibirli bir kişiliğe sahiptir. Ancak onu korkutucu yapan asıl özelliği...