Bölüm 11 : Kanlı Savaş

50 9 1
                                    

 Tang Yin karşısındaki haydutlara bakarak mızrağını sıkıca kavradı. Bir sonraki saniye etrafındaki aura gözle görülür biçimde değişti ve şeytani bir aura yayıldı.

 Haydutların lideri gibi görünen kişi öne çıktı "Aslında sadece üstündekileri alıp sizi güzelce öldürdükten sonra bırakmayı düşünüyordum ancak adamlarımdan ikisini öldürdün. En acılı ölümü yaşayacaksın velet!" dedi ve arkasındakileri işaret verdi. 

 Tang Yin bir anda çevrelendi. Dairenin ortasında duran Tang Yin'in etrafını saran herkesin hareketlerini dikkatle inceledi. Bu sırada haydut lideri tekrar konuştu "Öldürün şu veledi!" diye bağırdı. O anda herkes bir bütün gibi bağırdı ve Tang Yin'e doğru koşturdular. Tang Yin mızrağını tuttu ve küçük bir açıklık görmesiyle koştu. Önüne çıkan ilk kişiyi mızrağına sapladı ve arka arkaya üç kişiyi mızrağına dizdikten sonra mızrağını salladı ve mızrağına saplanmış üç ceset havada uçuştu. 

 Mızrağını bel hizasına alacağı sırada sırtını kesildi. Acıyla dudağını ısırırken mızrağının arkasıyla arkasındaki adamın nefes borusuna vurduktan sonra mızrağıyla adamı kesmek için dönecekken mızrağının uzun olmasıyla yanındaki adamın beline saplandı. Bu kısa sürelik hata yüzünden karnını deşen bir mızrak gördü. Karnından çıkan mızrağa baktığında gözleri küçüldü ve görüşünün karardığını hissetti. 

 Mızrağını bıraktı ve karnına saplanan mızrağın kafasını kırdıktan sonra bir hançer gibi tuttu ve önündeki kişinin boğazını kesti ve ardından diğer eliyle kestiği yere parmakları soktu ve adamı boğazından tutarak kalabalığa doğru fırlattı. Elinde kalan kafayı ise çöp gibi attı. 

 Zorla nefes aldı ve sol tarafından gelen tehditle kafasını eğdi. Kafasını eğdiği sırada sağ tarafına açık bıraktı ve kolunu son anda siper ettiği sırada kolunun yan tarafı tamamen kesildi. Tang Yin acıyla "Arghh!!" bağırdı. Düşen et parçası ayağının dibindeydi. Kolunun kesilmiş yerinde kemiği görülüyordu. 

 Tang Yin hızla kırık mızrak başını sol eline attı ve yüz seksen derece dönerek onu kesen kişinin bedeninin ikiye ayırdı. Ardından bedenin yarısını bir kalkan gibi tutarak gelen saldırıyı engelledi. Ardından ise doksan derece büküldü ve ileri atıldığında beş kişinin uzuvları uçuştu ve yere serildiler. Tang Yin gitgide başının döndüğü ve vücudunun hissizleştiğini anladı. Ölüme yakın bu durumda bütün vücudu bir kobra gibiydi. Ölmeyi umursamadı ve kalabalığa fırladı.

 Birini öldürdüğünde hemen diğerini kesti ve kestiği kişinin omzundan atlayarak başka birinin kafasını deşti. Bu sırada arkasından gelen saldırıyı fark edemedi ve sırtından ikinci kez derin bir yara aldı. Ardından başka bir yara ve başka bir yara...

 Vücuduna giren beş kılıcı fark etti zorla kendini toparladı "Argghhh!!! Öldür! Öldür!" gözleri kıpkırmızı oldu. Vücudundaki öldürme niyeti kaç kat arttığını kimse bilemiyordu. Vücuduna giren kılıçları umursamadan önündeki rakibe koştu ve parmaklarını ağzına sokmasıyla dört parmağını bir pençe gibi kullanarak kişinin kafasını dört parçaya böldü. 

 Korkutucu aurası her saniye artarken saldırılara hassasiyeti arttı. Üstüne gelen saldırıdan kaçındı ve yakınına gelen adamın boğazını tuttu ve büktüğü sırada kafasını çevirdi ve üstüne saldıran kişiye bir kobra gibi atıldığı sırada gelen kişinin boğazı parçalandı. Tang Yin ağzındaki et parçasını tükürdü ve vahşi bir aura yaydı. Kaotik aurayı hisseden haydutlar bir süre oldukları yere durdular.

 Anlık bir korku onları sardı. Bu sırada haydut lideri hemen konuştu "Ne bekliyorsunuz? O hala tek kişi! Gidin ve öldürün onu ahmaklar!" haykırdı. Herkes kendine geldi ve tekrar atağa geçtiler. Tang Yin kıpkırmızı gözlerle kendisine koşan kalabalığa baktı ve karnına saplanmış bir kılıcı çıkardı ve üstlerine koştu. Kol, bacak, el, ayak ve kelleler havada uçuşuyordu. 

 Gök gürlüyordu ve sağanak yağmur başladı. Yüzden fazla kişiden sadece elli civarı insan kalmıştı. Sadece birkaç dakika geçmişti ancak savaşın seyri Tang Yin'e çevrilmişti. Tang Yin kendisine saldıran adamın kolunu tuttu ve bir güçle kolunu kopartırken ona gizlice yaklaşan başka birinin gözlerine parmağını soktu ve iki küreyi çıkardı ve bir tekmeyle onu attı. 

 Yorgunluk baş gösteriyordu. Her saniye onun için aşırı zordu. Vücuduna saplanmış bıçaklardan sadece birisi kalmıştı ve aşırı kan kaybediyordu. Kalbi durmadan kan sağlasa bile o da yorulmuştu. 

 Tang Yin tam hareket edecekken kalbinin sıyıran bir mızrak vücuduna saplandı. Anlık olarak durdu ve bir ağız dolusu kanı kustu. Vücuduna saplanan mızrağı kırdığı sırada arkasını döndü ve kendine ağır hasar veren kişiye baktığında gözleri delirmişti "Seni öldüreceğim!! Sen yiyeceğim piç kurusu!" o anda mızrağının tahta kısmını tuttu ve kendisine çektiğinde mızrağı saplayan kişinin boynundan bir et parçası aldı ve çiğnedi. Ardından ise yuttuğunda tamamen çıldırdı.

 Daha deminki kişiyi öldürdükten sonra vücudunda bir güç çıktı. Özümseme! Yediği küçük parçadan birazcık güç kazanmıştı! Tang Yin o anda bir şeyleri fark etti ve bir anda haydudun önünde belirdi ve avucunu yüzüne koyduğunda "Yut!" diye fısıldadığında haydut acıyla bağırdı. Vücudu bir anda kupkuru oldu ve öldüğünde Tang Yin dayanıklılığının geri yüklendiğini hissetti. Çok az da olsa yenilenmişti. Bir çıkış yolu bulmuş gibi karşısında ona koşanlara baktı.

 Haydutlardan birisi kılıcını Tang Yin'e sapladı. Tang Yin kulağına fısıldadı "Yut." diye. O sırada haydut tamamen kupkuru bir şekilde yere yığıldı. Küçük yaraları birazcık iyileşti ve kalbinin yorgunluğu dinmişti.

 Tang Yin bir süre daha hayatta kalacağını hissetmişti. Hemen öne atıldı ve çıplak elleriyle haydutları biçti. Birkaç dakika sonra sadece haydut lideri ve birkaç haydut kalmıştı. 

 Tang Yin ise her yeri kan içinde duruyordu. Vücuduna saplanmış iki mızrak, üç kılıç ve göğüs kafesinde sıkışmış bir pala. Zar zor yürüyordu ve gözlerindeki ışık yavaş yavaş soluyordu. Haydut liderinin elindeki kalıntıya baktı. Gözlerindeki şiddet birkaç kaç daha arttı ve son gücüyle koştu ve üçlüyü de öldürdükten sonra kalıntıyı paramparça etti.

 Kalıntı parçalanmasıyla ruh gücü tekrar ortaya çıktı ve iki ruhu onu destekledi. Vücudu yavaşça iyileşmeye başladığında dizlerinin üzerine çöktü ve karnındaki yerdeki duran mızrağı zorla aldıktan sonra yere düşmemek için onu yere sapladı ve ağırlığını mızrağa yükledi. Dizlerinin üstündeydi ama yıkılmamıştı. Vücudu yavaşça iyileşiyordu ancak çok yorgundu. Gözlerini kapatırken kulağına bir sürü ses geldi. Bunların hepsi endişe doluydu...


 Okuduğunuz için teşekkürler (:


Douluo Dalu : Ölümün OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin