Tang Yin, annesine ve babası ile özlem giderdikten sonra Shrek Akademisine birlikte döndü. Onu bekleyen kardeşinin saçını okşadı ve dalga geçti "Hala büyümemişsin Tang San." dedi. Tang San şakacı bir şekilde sırıtarak "Sadece birkaç hafta oldu kardeşim." dedi.
Tang Yin bunun üstüne gökyüzüne baktı "Sadece birkaç hafta... lakin bir çok şey olabilir kardeşim." dedi. Ardından ise fazla söz etmeden kendi eğitimine başladı. Her gün istikrarlı eğitim sayesinde güçlüydü.
Güneş kızıllığında kaybolurken Tang Yin'in iki ruhu yanında belirdi. Ölüm Tırpanı "Tanrılar seni fark etti. Özellikle Shura Tanrısı. Kişiliğine bakılırsa kendisinden bir kişinin daha olması hoşuna gidecektir lakin bu seni öldürmeyeceği anlamına gelmez. Tanrısal bir güç hissettim büyük ihtimalle yakında savaş çıkabilir." dedi.
Tang Yin bunun üstüne sadece gülümsedi ve Shrek Akademisinden çıktı. Uzaklara doğru giderken dağlık bir alana vardı. Ruh canavarlarının bölgesiydi lakin güçlü öldürme niyeti sayesinde hiçbir ruh canavarı yaklaşmadı.
Tang Yin hava karardığında ön tarafında koşan yüzlerce insan gördü. Hepsi garip bir tarikat giysisi giymişti.
(Arkadaşlar bundan sonra orjinal kitaptan çıkacağız. Kendi mantığımla birkaç tarikat ekleyeceğim. Bence Tanrı Alemindeki, Tanrıların kendi güçleri olmaması biraz saçma.. Melek Tanrısının var, diğerlerinin niye yok? Qian Ailesi gibi..)
Shura adı yazan tarikat giysilerine bakan Tang Yin eğlenceli bir sırıtış attı. Ardından oturduğu yerden kalkarak Ölüm Tırpanını eline alırken, Kara Ejderha Mızrağının pasif buff'ını kullandı.
Vücudunun her bir köşesinde dövmeler oluşurken yüzünde bir sırıtma yerleşti "Eğlence başlasın." dedi.
Uçurum gibi görünen yere baktı ve bir adımla aşağı atladı. (God Of War GIF ahaha)
Ayağı zemine çarptığı sırada büyük bir sesle birlikte yeryüzünde çatlaklar oluştu. Hiç durmaksızın ilerledi ve önüne gelen ilk düşmana saldırdı. Karşısındakine ruh becerisini kullanma şansı vermeden öldürdü. Ardından başka birini hedef alırken bir cümle söyledi.
"Ölüm size ne sağken kötülük eder, ne ölüyken; Sağken etmez, çünkü hayattasınız, ölüyken etmez, çünkü hayatta değilsiniz."
Ruh becerisinden kaçarken kadının karnına elini sapladı ve yutma gücünü kullanarak onu öldürdü. Ardından arkasından gelen pençeden kaçarken tekrar konuştu.
"Gerçekte kimse bilmiyor ölümün ne olduğunu, insana verilen en büyük iyiliktir belki ölüm; ama en büyük kötülükmüş gibi korkuluyor ondan."
Pençeyi savuşturduktan sonra tırpanıyla adamın kolunu kesti. Ardından dengesi kaybolan adamın boğazını yakalayarak tekrardan yutma gücünü kullandı.
Üstüne gelen dört bir yandan saldırılara bakarken dördündü ruh beceresini kullandı.
[Ölümün Tırpanı : 4.Ruh Yüzüğü - Işığın Yok olması]
Bir sonraki saniye üstüne gelmekte olan saldırılar saptı ve onun bedenine çarpmadan sıyırdı. Ardından hafifçe eğildi ve uçan iki ruh ustasına doğru zıpladı. İkisinin arasına vardığında tekrar konuştu.
"Hayatta her şey belirsiz, kesin olan mukadder bir şekilde kesin olan tek şey var: Ölüm."
Tırpanıyla özdeş şekilde döndü ve iki ruh ustanın kafasını kesti. Ruh ustasının cesedine ruh gücüyle desteklerken cesede basarak havada tekrardan zıpladı ve yerdeki ruh ustasının üzerine indiği sırada ayağıyla kafasına vurdu. Güçlü güç adamın kafasını patlattı.
Gözleri başka düşman ararken etrafının sarıldığını gördü. Şeytani bir kıkırdamayla birlikte ruh imparatorlar tarafından çevrelenmesiyle "Ruh Salonunda birkaç ruh yeteneği geliştirdim. Bunlardan birisi bu şekilde etrafım sarıldığını düşünerek geliştirildi." dedi. Tırpanıyla avucunu kesti ve damla damla akan kan toprağa çarparken etraftaki her şey yavaş yavaş yavaşladı. En sonunda garip bir güç etrafa yayıldı. Topraktan kanlı dikenler ortaya çıktı ve her bir ruh imparatorunun arkasında belirdi.
Hazırlıksız yakalanmalarıyla dikenler vücutlarına sapladı. Tang Yin bu sahneye baktı ve avucunu yavaşça kapattığında ruh imparatorlarının vücutlarındaki kan emilmeye başladı. Hızlı bir şekilde emildiğinde dikenler tekrar toprağa karıştı ve yerdeki kan damlaları tekrar avucunun içine geri döndü.
Yutma gücüyle birleştirilmiş bir yetenekti. Ruh imparatorlarının bütün gücünü özümsedi ve gücü güç katarken, az önce harcadığı ruh gücü yenilendi "Bazen düşünüyorum... Kötü Ruh Ustası olarak ne zaman ilan edileceğim." sözleri bittikten sonra şeytani bir kıkırdama atmayı ihmal etmedi.
Geriye kalan onlarca kişiye baktı. Hepsinin yüzünde korku vardı. Bunun üstüne Tang Yin tekrar konuştu.
"Ölümden korkmayan ölmez, ölüm kendine koşanları hiçbir zaman vurmaz."
Ruh ustalarına doğru koştu ve tırpanıyla iki kişiyi daha öldürdükten sonra cesedi sağ eline aldı ve ruh ustalarının üstüne fırlattı. Yeterli menzile girdiğinde gülümsedi "Ceset Patlaması!!" diye haykırdı.
Cesedin patlamasıyla içindeki ruh gücü de ardından patladı ve büyük bir kara bulut eşliğinde kahkahalar dünyayı sardı. Tang Yin sağ elini yüzüne koyarak kahkaha atarken sol eliyle tırpanını tutuyordu.
Geriye kalan birkaç ruh ustası gizlice yaklaştı ve saldırdı. Bunu fark eden Tang Yin gökyüzüne baktı. Sanki Tanrı Shura'yı görmüş gibiydi. Ardından bir gülümsemeyle konuştu.
"Ölüm nefesi ne zaman yüzüne vurursa sahte ölümsüzlüğünden değil, seni sen yapan ölümlülüğünden kork Tanrı Shura."
Sırtından iki garip siyah renkte buhar çıktı ve bir mızrak gibi arkasından saldıran iki kişiyi toz haline getirdi. Bu gücün ismi TANRI ÖLDÜRME GÜCÜYDÜ! Bir insana kullanıldığında etki ettiği güç gözle görülürdü.
Okuduğunuz için teşekkürler (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Douluo Dalu : Ölümün Oğlu
FanfictionDouluo Dalu serisine yazılmış bir hayran kurgudur. Ana karakterimiz Tang Yin'dir. Kendisi mızrak ve tırpan kullanan bir ana karakter olacaktır. Tang Yin kötücül bir karaktere ve kibirli bir kişiliğe sahiptir. Ancak onu korkutucu yapan asıl özelliği...