Evet sayın seyirciler benim nasıl bir duruma düştüğümü görüyorsunuz değil mi? Kader diyeceğim de oda değil. Adam resmen her gün karşıma çıkıyor ya.
"Leyla hanım?" dedi tanıdık ses. Şok olmuş vaziyette karşımdaki adamın aslında alt komşumun 'Aren' olduğunu anlamam... bilsem daha iyi davranırdım. Ben nerden bileyim üst müdürün yeğeni olacağını?
"Ş-şey... Aren bey?" diyerek gözlerimi kıpıştırdım.
"Siz birbirinizi tanıyor musunuz?" dedi üst müdür.
Arkamdaki adama dönerek gülümsedim, "Benim alt komşum olur da kendisi." dedim açıklama yaparak.
Gözleri yavaşça açıldı ve Arene bakarak kaşlarını kaldırdı. Artık Aren ne yaptıysa adamda kocaman gülümseme yerleşti ve bana baktıktan sonra, "Hani anlatmayı bitiremediğin Leyla?" diyerek gülümsedi.
Kaşlarımı çatarak Arene doğru döndüm ve bir kaşımı kaldırdım. Dayısına kaş göz yapıyordu benim ona baktığımı anladığında kendine çeki düzen verdi ve boğazını temizleyerek bana gülümsedi. "Y-ya bak ya. Dayıcığım çok şaka yapmayı sever. Aldırmayın onu." diyerek gülmeye çalıştı. Bu durumun saçmalığını durdurmaya çalışıyor gibiydi. Tabiki saçmaydı daha iki gün tanıdığı kıza aşık olacak değil ya.
Bütün dosyaları ve planları konuştuktan sonra dosyalarımı toplayarak Arenle beraber müdür odasının dışına çıktık. Aren az önceki durumu telafi etmek ister gibi önümde durarak bana baktı ve sorgulayan bakışlarla ona baktım. "Şeyi soracaktım."
"Neyi?" dedim ona ifadesizce bakarken.
"Şeyi ya. Seninle bir bardak kahve içmek isterim. Seni daha çok tanımak istiyorum. Yanlış anlama! Sadece komşu olduğumuz için öyle. Yani kendi komşumu daha yakından tanımak isterim. Sen istemez misin? Ay yine çok konuştum." diyince şaşırarak gözlerimi kıpıştırdım.
Açıkçası şunu söylemem gerekiyordu ki hiç bir erkek beni kahve içmek için beni davet etmemişti. Bunu garip karşılamıştım ama tek sorun bu değildi ki, ben kahveden nefret ediyordum. Onu reddetsem üzülmezdi değil mi? Aman bana ne. Off! Hiç kimseyi kıramıyorum, kafamı sikim! Ama bu hali bana nedense tatlı geliyordu. Leyla! Kendine gel!
"Seni üzmek istemem ama kahve içmiyorum. Ama başka zaman belki şirket dışında başka şeyler içebiliriz." diyerek gülümsedim. Saate bakarak Semaya geç kaldığımı anladım bu kız benim beynimi yiyecekti! "Benim gitmem gerek, görüşürüz!" diyecekken tekrar önümde durdu ve bir şey daha söylemek istercesice bana baktı. "Bu 'siz' yerine 'sen' kulanabilir miyiz? Beni çok geriyorda. Yani isterseniz." diyerek küçük bir açıklama yaptı. Bu düşünecek yada açıklayacak vaktim yoktu o yüzden kafamı sallayıp kabul ettim ve bizim olan beş kişilik ofisime koştum. Bu sefer kesin Sema beni gömecekti.
Ofise girdiğimde Önder ile Ender bilgisayarda bir kaç işlemler hallediyorlardı. Önde Enderin masasına yaslanmıştı. Yağmur ise pembe saçlarını tarıyordu. Gözlerimi kıpıştırarak Semayı aradım. Yoktu.
Yavaşça masama doğru yürüdüm ve dosyaları masaya bıraktım. Ellerimi belime koyarak, "Sema nerde, Önder? Burada beni beklediğini söylemişti." dedim.
Benim burda olduğumu haberi yokmuş gibi şaşkınlıkla bana baktı, "Haberin yok mu?" dedi.
İçimde bir korku oluştu. "Neyden haberim yok?" diyerek yutkundum.
"Sema iki gün izin almış. Aliyle bügün ayrıldılar, Ali onu artık istemediğini ve ailesinin onun gibi biriyle olmasına izin veremezmiş. He, bir de Ali çoktan başka biriyle zaten nişanlıymış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leylam
HumorNediyim 'abimin arkadaşı, iş arkadaşı, komşu ve yalandan sevgili rölü.' Hepsi bir arada toplanmış bu hikayede yer alıyor. Yakışıklı iki abide biriyle oluyorlar onların hikayesi de olacak zaten. Yabancılardan, arkadaşa. Arkadaştan, anlaşmalı evlilik...