Günlerden cumartesi. Wade'in en sevdiği gün. Cumartesi günleri canı istediği saatte uyanır, canı ne çekiyorsa onu yerdi (mesela canı cips çekerse gider kahvaltıda cips yiyip kola içerdi) ardından saatlerce elinde ucuz içkisiyle koltuğun önünde pinekler saatlarce saçma sapan şeyler izler ve günün sonunda istediği saatte yatardı.
Ama bu sefer durum farklıydı işte. Geceleyin merakına yenik düşüp yaptığı keşif şu anda boğazında bir yumruydu. Peter ile karşılaştığı zaman saçmalamaktan korkuyordu. Çenesini kapalı tutmayı hiç beceremezdi, ya eğer ağzından kaçırsaydı nolurdu? Peter eşyalarını karıştırdığı için kendisini sapık ilan etseydi nolurdu? Hem Peter'ın eşcinsel olması kendisi ile bir şansı olduğu anlamına gelmezdi ki. Peter yakışıklı, kaslı ve üstelik okul birincisi olabilecek kadar zekiydi. Kendisi ise para karşılığında milleti doğrayan ve kafası gram derslere basmayan birisiydi. Her şeyi geçelim, bir kere görüntüsü söz konusuydu. Derisi erimiş tereyağına benziyordu ve kırmızıydı. Kaşları ve kirpikleri yoktu. Peter neden kendisinden daha yakışıklı ve zeki birisiyle çıkmak yerine kendisiyle çıksındı?
Bu düşünce aklına gelince Francis'e uzun zamandır ettiği en büyük küfürleri etti. Derisi uzun zamandır böyleydi ve görüntüsüne öyle alışmıştı ki. Gözleri zamanla yanmış tenini benimsemiş ve kabullenmişti. Bu öyle bir kabullenişti ki, bazen aynada kendisini yakışıklı bulmayı bile becerebiliyordu, aynaya baktığında kendisini avutacak bir şeyler illaki buluyordu. Bu aslında bir nevi Wade'in psikolojik olarak ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. Yürüyen bir kıymaya döndükten sonra yinede kendini sevebilmek her yiğidin harcı değildi.
Ama şimdi işler değişmişti. Aşık olmuştu bir kere. Hemde sular seller gibi. Ve tabiki her insan gibi o da sevdiği kişiye güzel gözükmek istiyordu. Ama bu durum onda pek mümkün değildi. Görüntüsünden utandı. Peter ile empati kurmaya çalıştı, dahi denilebilecek kadar zeki, muhteşem derecede yakışıklı, Tony Stark'ın üvey oğlu olduğunu, harika bir geleceği ve harika fırsatlarla dolu bir hayatı olduğunu hayal etti. Dünyadaki en yakışıklı modellerle yatıp kalkma imkanı varken erimiş kaşar peyniri kıvamında derisi olan bir adamı seçme olasılığı yüzde kaçtı ki?
Neredeyse imkansız.
Ama Wade umutsuzluğa kapılmadı. Hemencecik pes etmek onun lugatında yoktu. Hırsla konuştu,
"Değil böbreğimi, çükümü satmam gerekse bile estetik olur, Peter'ın karşısına delikanlı gibi çıkarım."
Ardından hızlı bir şekilde döşekten zıpladı ve aşağı koşturdu. Sonra yarısını indiği merdivenden gerisin geri döndü ve yukarı çıktı.
"Ama önce yatağımı toplayıp üstüme çeki düzen vermeliyim."
Eğer son dakikada aklına gelmeseydi Peter'ın karşısına örümcek adamlı donuyla çıkacaktı.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
"Yaşasın cumartesi"Peter elinde kahvaltılıklarla masaya yaklaşırken neşe ve huzurla söylemişti bu cümleyi. En sevdiği gündü. Bay Stark hala evde değildi. Eğer son dakika bir kötü ortaya çıkmazsa bu gün mükemmel geçicekti.
Saat on bire çeyrek vardı. Kahvaltıyı hallettikten sonra Wade'i uyandıracaktı. Bir an bu haliyle ev hanımlarına benzediğini düşünüp utandı.
"Aptallaşma" dedi kendine. Hala Wade'e olan hislerini içinde öldürmeye çalışıyordu.
Tam o anda Wade'in karizmatik bir şekilde merdivenlerden inip amerikan mutfağa girmesi hiç yardımcı olmadı. Sabah yeni uyanmış haliyle bile çok güzeldi.
"Günaydın Pete."
Peter içinden güldü. Sadece kısacık iki gün geçirmişlerdi beraber ve Peter bu süreçte Wade için ilk başta "Bay Parker" ardından "Peter" ve en sonunda "Pete" olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Money Bitch- Spideypool
FanfictionWade parasız bir puşt olduğu için, hiç istemediği halde Avengers ile çalışmayı kabul eder, acaba örümcek çocukla anlaşabilecek midir?