Peter pencereye ulaştığında kendine olan siniri henüz dinmemişti. Maskesini, sanki kumaş parçasıyla boğuşur gibi çıkardı ve rastgele bir yere fırlattı. İron Man'in yaptığı kostümü çok seviyor ve gözü gibi bakıyordu, bir tarafında küçük bir yırtılma olsa (Tony'nin onu 5 dakikada onaracağını bildiği halde) kahroluyordu. Fakat şu anda bunu unutmuştu, kafasının içinde nasıl bu kadar salak olabildiğini sorguluyordu. Kendini koltuğa fırlattıp ayaklarını uzattı, başı çatlıyordu. Octapus tarafından boğazlanıp Venom tarafından neredeyse 3 kilometre kovalandıktan sonra bu gayet normaldi, dinlenmesi gerekiyordu.
Gözlerini kapatıp kendini hasret olduğu uykunun kollarına bırakacakken, adım sesleri duydu. Sırtınızda eşek taşıyormuş gibi yorgun, saçınız dağınık, üstünüz kirli, leş gibi kokarken kimi görmek isterdiniz? Tabii ki hoşlandığınız adamı(!) Wade karşısında üzerinde vücudunu saran beyaz bir tişört ve bol bir gri eşofmanla duruyordu. Tereddüt ederek Peter'a yaklaştı.
"üzgünüm rahatsız etmek istemezdim"
"Ne rahatsızı, sadece yorgunum!"
İşte bunda samimiydi. Tek derdi leş gibi görünmesiydi, onun dışında Wade istediği zaman yanına gelebilirdi, rahatsız olmak aklından geçmezdi. Ona karşı olan duyguları yeni olabilirdi, ama oldukça güçlüydü, hiç bir insana bu kadar çekildiğini hissetmemişti. Hiç kimse hakkında hayal kurmamıştı. O her ne kadar zihnini susturmaya çalışsa da, Wade kadrajına girdiğinde aklına çeşitli senaryolar geliyordu. Aynı evde kaldıkları, aynı yatakta sarılarak uyudukları, uyanınca beraber kahvaltı hazırladıkları, bahçede beraber çiçekleri suladıkları, yorganın altında sarmaş dolaş film izledikleri güzel mi güzel hayaller...
Gülerek Wade'in tişörtünün yakasını gösterdi,"Buraya bir şey dökmüşsün"
Parmağını kırmızı noktaya bastırdı. Wade, dokunmasını beklemediği için ilk başta şaşırdı, sonrasında kayıtsız tutmaya çalıştığı ses tonuyla cevap verdi.
"Vişne suyu döktüm, onun lekesi"
Peter'ın kaşları çatıldı.
"Vişne suyu mu? Bay Stark vişneye alerjisi olduğu için dolapta vişneli hiç bir şey bulundurmaz. Tuhaf..."
Wade soğuk terler döktü. Tanrım, bu çocuk süper kahraman değil dedektif olmalıymış! Başka bir yalan daha söyledi, en azından bu yalan gerçeğe yakındı.
"Evde tek kalınca sıkıldım bu yüzden dışarı çıktım. Bir şeyler içerken sokaktaki şu kocaman ekranlarda senin Octapus ile dövüşürken çekilen canlı yayını gördüm. Hemen sana ilk yardım yapmak için eve geldim, umarım kötü bir şeyin yoktur."
Kötü bir şeyi olmadığını bilmesine rağmen sesini endişeli çıkarmaya çalışmıştı. Peter Wade'in kalbinin teklemesine sebep olarak gülümsedi.
"Hayır, hayır! Kötü bir şeyim yok! Sadece bir iki küçük sıyrık. Yine de endişelendiğin için teşekkür ederim."
Wade yalanı inandırıcı olduğu için sevinirken Peter tekrardan onu gerecek bir cümle kurdu, ses tonu kayıtsızdı.
"Bir saniye, bizim kapıda şifre vardı, evde kimse yoksa eve nasıl girdin?"
İşte yine endişeyle kalbi çarpmaya başlamıştı. Wade beş dakika içerisinde bu kadar çok duygu değişimi yaşadığı başka bir zamanı hatırlamıyordu. Bir dakika önce kalbi aşkla pır pır çarpıyordu, şimdi ise korkuyla. Bu belirsizlik Wade'e hiç iyi gelmiyordu. Neyse ki Peter kıkırdadı.
"Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Normalde kapıda sadece rakam tuşlama şifresi vardı, ben en az 20 defa şifreyi unutup, bahçe duvarından atlayıp pencereden eve girince Bay Stark ses tanıma programı eklemek zorunda kaldı. Bahçe duvarındaki lazerler sana isabet etti mi bari?"
![](https://img.wattpad.com/cover/323279926-288-k218654.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Money Bitch- Spideypool
FanficWade parasız bir puşt olduğu için, hiç istemediği halde Avengers ile çalışmayı kabul eder, acaba örümcek çocukla anlaşabilecek midir?