◆Özel Bölüm◆ Lara&Çağrı

1.7K 75 16
                                    

"Ya aptal! Bıraksana beni!"
"Seni en tepeye çıkaracağım prensesim. En tepede birlikte!"
Evet, dediği gibi en tepeye çıkardı ama çıkışımız gibi inişimizde hızlı oldu.
Parçalandık.
-
1 yıl önce

Oflayarak çantamı sıranın üzerine koydum ve kafamı çantamla gizleyerek uyumaya başladım. Tarih dersi bu kadar sıkıcı olmak zorunda mıydı?

En arka sırada oturduğum için öğretmen görmüyordu. Kulaklığımı çıkarıp bir müzik açtım. Tarihçinin sesini bastıracak kadar açtım sesini.

Zil çaldığında rahatlıkla kafamı kaldırdım ve sırama yayıldım. Önceden hazırladığım, hatta hiç bozmadığım çantamı sırtıma atıp nefret ettiğim insanlarla dolu yerden hızla kendimi attım. Okulumdaki insanlardan nefret ediyorum. Hepsinden. Her birinden. Atarlı bir ergen değilim ben. Yalnızca bu insanları tanıyorum. İnsanları tanımak belki de yapabileceğiniz en tehlikeli şeydir. Çünkü insanları tanımak sizi en iç tarafa yönlendirir. Her şeyin derinine. Etapları vardır.

1- Yalnızca adını bilmek.

2- Neleri sevdiğini bilerek onu tanıdığını zannetmek.

3- Neleri sevmediğini bilerek onu tanıdığını zannetmek.

4- Her şey hakkında yalan söylediğini anlayıp onları gerçekten tanımaya başlamak.

5- Yalan söylediğinde ve doğruyu söylediğinde bunu gözlerinden anlamak.

Her şey gözlerde değil midir zaten? Büyük romanların en anlamlı kısmıdır gözler. Her kitapta gözlerden bahsedilir. Gözlerin anlamından. Dünyada ki her farklı gözde bambaşka hayaller, hayatlar, nefretler, sevgiler...

Eğer gözleri tanırsanız, o gözlerin içine işlenen duyguları benimserseniz zaten koskoca Dünya da her insanı anlarsınız. Bu organ için ne çok söz söylenmiş ama. Bir kol, bacak ya da burun değil. Gözler. O iki yuvarlak şeylerin bu kadar önemli oluğunu bilmek...

Ben gözlerin şifresini çözmüş kişilerdendim. Bakıyor, bir işlem gibi çözüyor ve anlıyordum. Ama herkesin içini görebilmek o kadar güzel değildi kimi zaman, bu yüzden gözlerimi kaçırıyordum herkesten. Bu yüzden sevmiyordum kimseyi.

Bu okuldan da kurtuluyorum bugün. Çözmem gerekecek bambaşka gözler bulacağım kendime.

Çantamdan zorlukla bulduğum ev anahtarını çıkardım ve kapıya soktum. Asansöre binip 3 numaraya bastım. Asansör müziği bana işkence etmeye devam ederken asansör 2. katta durdu. Bir amca binip 1 numaraya bastı. Hafifçe gülümsedim o yorulmuş gözlere. Adam kibarca şapkasını çıkardı selam vermek niyetiyle. Asansörden inmeden önce "İyi günler." deyip son kez selamımı verdim. Sonra koridorun sonuna doğru ilerledim. Kapının önünde durdum anahtarımla kapıyı açtım. İçeri girer girmez saate baktım. Bugünde geç kalacaktım anlaşılan.
Hızlı hareketlerle bir taytı ve tişörtü üstüme geçirdim. Spor çantamı da hazırlayıp evden çıktım. Annem her zaman ki gibi evde yoktu. Malum yanlışlıkla doğan bir çocuğu kim severdi ki? Evet, doğru. Annemle babam evli değillerdi. Annem beni hiçbir zaman doğurmak istememiş. Babam annemi doğurması için zorlamış. Okulum yüzünden onunla kalmak zorundaydım. Ne iş yaptığını bilmiyordum, babam biliyordu ama söylemiyordu işte.

Spor salonuna girdim ve kartımı okutup spora başladım.

-

Duştan çıkıp görevlilere selam verdim ve salondan çıktım. Hava kararmıştı, bugün daha uzun sürmüştü diğer günlere göre.

Bugünlük bu kadar spor yeterdi, taksi durağına doğru ilerledim. Görünürde hiç taksi yoktu. Bir banka oturup taksilerin gelmesini bekledim.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin