İnsanları anlayan birisi olmamıştım hiçbir zaman. Çünkü kimle konuşmak istesem hep bir menfaat peşindelerdi. Abim iki yıl öncesi demesiyle anılar beynimde birer birer canlandı.
"Okan, bi' bakar mısın?"
"Geliyorum. Hah buyur ne oldu yine."
"Bir şey olduğu yok sadece sana bir şey vermek istedim onun için dışarı çıkalım mı?"
"Çıkmamızı gerektirecek kadar değerli bir şey mi ki de bu dışarı çıkalım diyorsun."
"O kadar da önemli değil ama ikimizin arasında olan bir şey istemiştim. Ve sadece ikimiz olalım istedim. Ha eğer istemezsen vermem."
"Yok yok merak ettim. Gidelim de ver bakalım o kadar özel olsun dediğin şeyi." O kadar iğneleyici tarzda konuşmuştu ki gidip vermeyi hiç istemedim. Ama söz ağızdan çıkmıştı artık.
Arka bahçeye doğru ilerlemeye başlamıştık. Heyecandan ellerim titriyordu. Okan'ı durdurup;
"Okan."
"Eee artık versen mi. İşim var acele et."
Mors alfabesine karşı ayrı bir zaafım olduğu için isimlerimizin yazılı olduğu bileklik yapmıştım yine. Ve ne yaptı dersiniz, arkadaşlarına videoya almalarını söylemiş ama en çok zoruma giden söyledikleri oldu.
"Ya özel dediğin şey bu muydu senin geri zekalı. Sence seninle gerçekten çıktığımıza inandın mı? ben senin seviyene düşecek kadar salak mı görünüyorum. Siktir git." deyip bilekliği bir hışımla yere atıp kopmasını sağladı.
O anlar bir bir gözümün önünden akıp geçti. Hala aynı okuldaydık ama pek görmüyordum. Ne olduğunu bilmiyorum gerçi umurum da bile değil ama neyse boş verin.
Edis'e verdiğim hediyeden aramız biraz daha iyi olmaya başlamıştı ve verdiğim hediyeyi bileğinden hiç çıkarmamıştı. Arada bir Okan ortaya çıkıyordu. Hele ki son zamanlar da daha da ben daha buralardayım diyordu.
Artık bu durum canımı daha da sıkmaya başlamıştı. Bu durumdan rahatsızlığımı gidip Edise söyledim.
"Edis sana bir şey söylemek istiyorum ama tepkinden de çok korkuyorum.
"Sen önce söyle bakalım. Ona göre bakarsın tepkime."
"Ozan, ne zaman lavaboya gitsem ya da okuldan eve gitsem hep karşıma çıkıyor ve bu durum beni rahatsız ediyor."
"Daha önce neden söylemedin peki?"
"Hiçbir fikrim yok. Bir iki güne geçer sandım ama geçmedi."
"Okul çıkışı görelim hesabımızı bi'"
"Edis kavga falan çıkarma sakın."
"Ne o? Yoksa onu mu koruyorsun sen?"
"Ya Edis ne saçmalıyorsun sen? Sana bir şey olursa ne yapacağım ben onu düşünüyor musun hiç?"
"Güzelim benim korkacak bir şey yok. Sadece küçük bir hesaplaşmamız olacak o kadar."
"Yine de dikkat et."
"Korkma bir şey olmaz bana."
"Of acayip özgüvenlisiniz beyefendi."
"Sağ olun hanımefendi. Teşekkür ederim."
İçimi öyle bir rahatlattı ki anlatamam size. Sanki sanırsınız aşağı mahallede ki bakkala gidip gelecek.
1 saat sonra;
Sınıfta oturmuş ders zilinin çalmasını bekliyordum. Edis'le konuşmamım üzerinden 1 saat geçmişti. Sıramda oturmuş kafamı masaya gömdüğüm sıra telefonum titremeye başladı. Sınıfımızda telefon serbestti. Bu yönden şanslıydık. Titreyen telefonum aklıma gelip ekrana baktığımda arayan kişinin Elif olduğunu gördüm. Kapanmak üzere olan telefonu hemen açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lahanalı Turşum ~ Yarı Texting (✓)
Teen FictionLahanalı Turşu sever misiniz? Belki sen sevmiyor olabilirsin. Amaaa içerdeki kişi çok seviyor. Hatta sevdiğine bile öyle sesleniyor. Neyse daha fazla şey yapmayın. İçerde gülmekten kırıp geçeceğiniz çoook yer var. E hadi daha ne duruyorsun. Girsene...