8

5 1 0
                                    

Beren: Edis. Müsait misin? (20:04)

Edis: Uyuyordum görmemişim. (23:40)

Beren: Ha önemli değil. Nasılsın diye sormak istemiştim.

Edis: Sence iyi görünür gibi bir halim var mı?

Beren: Özür dilerim.

Edis: Ne için?

Beren: O gün sana öyle dememeliydim. Sadece eğlenmek istemiştim senle ama bu kadar ciddiye alacağını düşünememiştim.

Edis: Eğlenmek? Beren senin böyle biri olabileceğini düşünmek çok kötü biliyor musun? Senden beklenmeyen cümleler söyleyip duruyorsun. İki buçuk aydır birisiyle takılıyorsun ve eve dönüşte sıkıldım senden diyorsun. Derdin sadece benimle eğlenip sonradan arkanda bir enkaz bırakmak mı?

Beren: Edis ne diyorsun ya. Bazen seni anlamak çok zor. Kapalı kutu gibisin. Kendine bana açmayacaksan derdini anlatmayacaksan neden arkadaşız? (İletilemedi) (01:09)

Beren: Ne yani engellendim mi şimdi? (İletilemedi) (01:13)

2 ay sonra,
Edisten;

O kadar zaman geçmişti ki Beren'e neden sinir olduğumu bile unutmuştum. Onunla konuşmayı çok istiyorum ama elim boş gidip konuşamazdım. Nedenine gelecek olursak evde turşu yoktu. İki ay boyunca onunla atışamamak o kadar kötüydü ki...

Evet bütün derdim bu :)

Kafamı kaldırdığımda gelen kişiyle gözlerim parladı ama pas vermeyince aklıma ilk gün geldi. Ona laf atışım ve bize dalmaları... Çok iyiydi. O zamanlardan güç alarak ona seslendim.

"Bak bak sen bücüre. Büyümüşte pas bile vermeden ilerlermiş." Ellerim ceplerimde yanına doğru yaklaştım.

"Aaa! Sırık bey siz benimle konuşur muydunuz? Hani iki ay boyunca küstük ya. Kafana taş falan mı düştü de benimle konuşuyorsun."

Kulağına eğilip,

"Yok taş demeyelim de özlemin düştü desek daha doğru olur." Uzaklaştığım da yüzünün hali görülmeye değerdi.

Gözleri pörtlemiş yanakları kızarmış şekilde bana bakıyordu. Bağırarak içimden geçenleri söyledim.

"İşte böyle Beren Hanım. İşte insan böyle şaşırtılıp şok edilir! Ve ben daha yeni başlıyorum!"

Beren'den;

Kaç ay öncesinde Edis'in benden istediği bileklik tarzı bir şey vardı. Ama vermek hiç nasip olmadı. Şu anda onu vermek için parka gidiyorum. Oraya çağırdım. Evet doğru okudunuz onu vermek için oraya çağırdım. Artık aramızdaki buzların çözülmesini istiyorum. Küslük gereksiz yere çok uzadı. Gelmişken bunu da bitirirsek güzel olur.

Parka geldiğim de o da gelmişti. Onunla ilgili düşüncelerim çok farklıydı. Küs olduğumuz süre boyunca yaptıklarımız, tek başımızayken eğlendiğimiz hep aklıma gelip durdu. Hoşlanıyor muyum diye düşünmedim değil şimdi. Neyse bunları sonra düşünürüm.

Edis'in yanına gittiğimde sırtına hafif hafif vurarak geldiğimi belli ettim. Arkasını dönüp;

"Geldin mi? Çok önemli olan konu neymiş bakalım küçük?"

"Hala küs müyüz Edis?"

"Hayır. Neden sordun?"

"Sabah okulda hiçbir şey yokmuş gibi konuştun şimdi ise kötü bir şey yapmışım gibi konuşuyorsun. İkilemde kalmak istemiyorum."

"Beren ailemi biliyorsun annemi biliyorsun. Okul çıkışı hastanedeydim. Sırf sen çağırdın diye geldim. Aklım annemde kaldığı için başka bir şeye odaklanmak zor oluyo."

"Özellikle sevdiğim kadın yanımdayken..." Bunu söylerken sessizce söylemişti ama duymuştum.

Sevdiğim kadın...

Sevdiğim kadın...

Bunu duymamış gibi yaparak normal konuşmaya devam ettim.

"Annenin durumu içim çok üzgünüm. Benden istediğin bilekliği yapmıştım ama vermek için uygun zaman yoktu. Küsmüştük. Onu vermeye gelmiştim. Umarım hoşuna gider. Kim için istediğini bilmediğimden ortaya karışık hem kadının hem de erkeğin takabileceği bir şey yapmıştım." Deyip yaptığım bilekliği hediye paketiyle birlikte eline verdim.

Bileklikte mors alfabesiyle isimler vardı. Ama sadece iki kişinin isimlerini yapmıştım. Suzan ve Edis. Suzan kim derseniz Edis'in annesi olur kendisi. Çok tatlı bir kadın ama hastalıkla uğraştığı için çökmüş durumda... Neyse...

"Beğendin mi?" Cevap vermek yerine sarılmayı tercih etmişti. Ben de ayıp olmasın diye karşılık verdim ama sarılmamız çok kısa sürdü çünkü hıyar birisi tarafından sarılmamız bölünmüştü.

"BEREN!"

"Abi?"

"Hayırdır koçum sarılmalar falan?"

"Abi!"

"Ne abisi Beren ne abisi! Resmen sevgililer gibi sarılmışsınız. Allah'ım bu günleri görecek miydim ben!"

"Abi! Ne yaşıyorsun kendi içinde bilmiyorum ama gördüklerin senin sandığın şeylerden değil."

"Evde görüşeceğiz küçük hanım. Anlatacaksın! Ya da dur şimdi açıkla bekliyorum." Uzatmadan hemen söyledim.

"Abi benden kaç ay önce istediği bir hediye vardı onu verdim ne abarttın ya."

"Sen. Hediye. Vermek. Yan yana gelmez bu kelimeler Beren." Edis aramıza katılarak";

"Abi neden olduğunu söyler misin?"

"İki yıl önce vermeye kalktı gerizekalının tekine beğenmediğini çirkin olduğunu söyledi ve çöpe attı. O günden beri ben bile istesem yapmaz hediye. O yüzden şaşırdım."

"Haa... Neden öyle demiş anlamadım." Diyerek bilekliği koluna taktı ve ekledi.

"Güzelimin elinden ne gelirse takarım. Yeter ki o yapsın."

Eveeeeet ben geldim. Hediye saçma gelmiş olabilir ama böyle bir hediye bence çok özel.

Biraz kısa olmuş diğer bölümlere nazaran ama o kadar uzatmaya elim gitmiyor :(

Neyse yeni bölümde görüşürüz...

Lahanalı Turşum ~ Yarı Texting (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin