Nagi, siyah çöp torbalarını sıkı sıkı tutup sürükleyerek Bluelock kliniğinden içeri adım attığında öğlen vakitleriydi. İçerisi kalabalıktı ve herkesin kucağında çöp poşeti ya da kutu vardı. Chigiri de her zamanki gibi telefon görüşmesi yapıyordu. Bir insan nasıl bu kadar fazla konuşabilirdi? Kendisi bütün hayatı boyunca Chigiri'nin on dakikada sarf ettiği kadar kelime kullanmamıştı.Bir köşeye otururken diğerlerine nazaran daha ağır ve daha çok poşet taşımasını görmezden gelmek istedi. Onun gibi birisi , Nagi gibi nefes almayı bile külfet bulan birisi diğerlerinden daha fazla anıya sahipti. Doğrusu bunu Reo'ya borçlu olduğunu biliyordu. İki gün öncesine kadar Reo ile her günlerini birlikte geçirmişlerdi. Normaldi bu kadar anı.
"Bugün daha iyi misiniz Bay Nagi?" Chigiri, telefon konuşmasına bir süre ara verip Nagi'ye seslendi. Nagi onun bu sorusuna "Bilmem iyiyimdir herhalde." derken yalan söylediğini saklama gereği hissetmedi. Hala ona bütün bu olanlar rüyaymış gibi geliyordu. Reo'nun onu hiç tanımamış gibi davranması, doğrusu artık tanımıyor olması ve kendisinin de artık onu tanımamak istemesi rüya gibiydi.
Tanıştıkları zaman bunu öngörebilmiş olmayı dilerdi.
Nagi, parmaklarının arasında sıkı sıkı tuttuğu çöp poşetlerine bakmaya döndü. Birkaç dakikanın ardından Ego'nun sesini duydu. Ego, hala telefon konuşması yapıyor olan Chigiri'nin yanından uzanıp "Bay Nagi, gelebilirsiniz." dedi. Nagi, koltuktan kalkıp elindeki poşetleri bir yerlere çarpa çarpa -uzun kollarının olmasından bu yüzden nefret ediyordu- Ego'nun peşinden gitti.
"14 Şubat'tan dolayı bugünlerde fazla yoğunuz gördüğünüz üzere. Neyse öncelikle odama gidelim." Ego, elini önlüğünün ceplerine koydu, çok rahat bir tavırla bir odanın kapısına gelmeden önce yürüdü. Kapıyı açtı. Minimal tarzda bir oda ikisini karşıladı. Nagi, eğer düşünmesi gereken daha önemli işleri olmasaydı birisinin kendisinden bile daha sade tarzının olmasına az da olsa şaşırabilirdi.
Ego büyük beyaz masanın arkasındaki koltuğa oturdu, Nagi'de onu takip edip masanın diğer tarafındaki koltuğa oturdu. Ego, çekmeceden kahverengi kapaklı bir defter ve dışı parlak siyah kaplamalı dolma kalem çıkardığında Nagi bir dirseğini masaya yasladı ve kayıt cihazını gördü. Kayıt cihazının anlamını merak ettiğinden gözleri makineden bir an olsun ayrılmadı. Ego makinenin açma tuşuna basana kadar.
"Bay Nagi şimdi bana kim olduğunuzdan ve buraya neden gelmek istediğinizden bahsedin."
Nagi, parmaklarıyla oynadı. 'Ben kimim?' sorusuna Nagi'nin vereceği net bir cevap vardı. "Ben Nagi Seishiro buraya Mikage Reo'yu hafızamdan sildirmek için geldim." derken Reo'nun bu soruya ne cevap verdiğini merak etti. Nagi için bu tarz soruların cevabı çok basitken Reo için fazla soyut kalıyordu.
"Pekala Bay Nagi şimdi bana Bay Mikage'den bahsedin. Onunla nasıl tanıştığınızdan onun hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın benimle."
Nagi, geriye yaslandı. Gözlerini tavana dikti. Bu sorunun cevabı da basitti. Nagi'yi hüzünlendirecek kadar basitti hatta. Dilini şaklattı.
"İki sene önce Saigoyama parkının yakınlarında oturuyordum. Arkadaşlarım parkta piknik yapmak istediler ve ben de onlara katıldım. Reo'yla o gün orada tanıştık."
Reo'nun adını söylemesinin ardından patırtı sesi geldi. İkisi de dikkatlerini o yöne verdiklerinde uzun boylu kare model gözlük takan bir çocuk şok olmuş bir ifadeyle onlara bakıyordu. Çocuk durumu uzatmadı ve "Pardon." diyip yanlarından ayrıldı. Nagi durumu ciddiye almadı ve anlatmaya devam etti. Keşke ciddiye alsaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of memories| nagireo
Fanfiction"Mikage Reo, Nagi Seishiro'yu hafızasından sildirdi. Lütfen ilişkilerini ona tekrardan anmayın." Mikage Reo x Nagi Seishiro [Bluelock evreninden bağımsızdır]