özel bölüm: üç kedi, bir han jisung ve çirkin bir bere

2.1K 196 15
                                    

" her şeyin başlangıcı

"evet anne, biliyorum, kendime iyi baktığımı biliyorsunuz. evet hasta oldum ama o benim suçum değil, mevsim geçişlerinde hep hasta oluyorum ben! hayır yemeklerimi kendim yapıyorum sürekli dışarıdan söylemem, JIE ANNEM ÇOK HAKLISIN, eun anne lütfen sorgudan azat edilebilir miyim artık?" lee minho, her zamanki gibi beslediği kedilerin yanına giderken bu sefer telefonda normalde ona eşlik etmeyen birileri vardı: ailesi.

bir kişilik özelliği olarak telefonda konuşmaktan gerçekten hiç hoşlanmayan birisiydi fakagtailesi ondan farklı bir ülkede yaşadığından arada bu tip kaçamaklar yapıyordu, yapmazsa lee haeun'un gazabından kurtulamazdı zaten. gerçi hiçbir şekilde kurtulamıyordu.

"ya anne işlenilen bütün günahlar benim üstüme mi kaldı yine neye sinirlendin de benden çıkarıyorsun ya? işim var benim, kedi besleyeceğim ben! hayır kedi falan sahiplenemem, ya bakamazsam ya bir şey olursa hayvana? kendimi böyle konularda yetersiz hissediyorum hep ben. ne demek benim özgüvensizliklerimi dinlemekle uğraşamazsın annem değil misin? terapistin değilim ne demek ya anne, jie annemi ver bana- oha yüzüme kapattı..."

gerçekten hararetli geçen uzun bir konuşmanın ardından yüzüne kapatılan telefonla yüzünü buruşturdu minho. alışmıştı bu rutine, hep aynısı oluyordu zaten. uzun zamandır ailesinden uzakta yaşıyordu, çok küçükken büyümek zorunda kalmıştı ki kendine bakabilsin. tabii ki anneleri yardımcı oluyordu ona ama aralarında kıtalar varken ne kadar yardımcı olabilirlerdi ki? yine de, hiçbir zaman suçlamamıştı onları. burada yaşamayı denemişlerdi. uzun bir süre her şeye katlanmayı denemişlerdi fakat herkesin bir tahammül sınırı oluyordu. minho, canından daha çok sevdiği annelerinin bu ülkeden kurtulmuş olmasına sevindiği kadar hiçbir şeye sevinmiyordu.

aşklarını bile özgürce yaşayamacaklarsa bağımsızlık ne demekti ki?

elindeki mama poşetiyle beraber lisenin arka bahçesine doğru ilerlerken beynini anılardan ve düşüncelerden kurtarmaya çalışıyordu. bu sıralar her şey hakkında çok düşünmeye başlamıştı. belki de anneleri haklıydı, bir kedi sahiplenmeliydi.

sonunda her zaman beslediği kedilerin yanına geldiğinde her zaman orada olan üç kediden birinin orada olmadığını fark etti. kısa bir süreliğine gerildi ama sonra bunun anlamsızca olduğunu fark etti, kediydi sonuçta bu. oralarda buralarda dolaşıyor olabilirdi, hemen paniklemenin bir anlamı yoktu.

fazla kalmadı, yapması gereken bir market alışverişi ve deadlineı çok az kalan ödevleri vardı. iki kediyi güzelce sevip besledikten ve doyduklarından emin olduktan sonra oradan ayrıldı. lisenin çıkış saatine denk gelmek en çok istemediği şeylerden biriydi çünkü.

şimdi yetişkin olma vaktiydi, market onu bekliyordu.

"neredesin sen ya?" diye sordu kendi kendine sordu minho fark edilebilir bir gerginlikle. lise bahçesindeki kedi kaybolalı dört gün olmuştu ve dört gündür minho hayvanı hiçbir yerde görememişti. endişelenmekten kendini alamıyordu. aklına binbir türlü senaryo gelmişti, hepsi birbirinden kötüydü. hiçbirinin yaşanmadığını umuyordu ama beyninin içindeki hep en kötüyü düşünen tarafı buna hiç yardımcı olmuyordu.

"umarım yarın burada olursun yoksa gerçekten delireceğim..." diye mırıldandı minho ona sürtünen kedileri severken. "sizi sevmeye devam etmek isterdim ama artık gitmem gerek, kendinize iyi bakın, tamam mı?"

freaks and gays, minsung✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin