41 12 6
                                    


Rüyalarımdan hatırlayabildiğim kadarıyla en son karşılaşmamız üzerinde epeyce bir zaman geçmişti. Belki iki sene? Ya da daha fazla mı? Emin değilim. Beyin travması geçirmemin üstünden birkaç gün geçmişti. Rusların işkencesinden kurtulmamın... İyi yanından bakarsak çocukların hepsi iyiydi, Robin ile platonik ruh eşi olmuştuk ve artık o iğrenç iş formasını giymek zorunda değildim.

Yattığım yerdeki bütün pencerelerin perdeleri kapalıydı. Çünkü dediğim gibi henüz birkaç gün geçmişti ve ben hastaneden resmen kaçmıştım. Normalde daha fazla süre geçirmem için ısrar etseler de umurumda değildi. O beyazlarla kaplı yerde durmak içimdeki omegamın tutsak ediliyormuş hissini şiddetlendiriyordu. Ayrıca bu kadar temiz, boş, cansız bir evde yaşamış olmak steril ortamda nefes almamı zorlaştırıyordu.

Kendimi sefil hissediyordum. Kaç tane ilaç içtiğimi tam olarak hatırlamasam bile gözümün arkasının aralıksız şekilde bir kalp gibi çarpıp durması işe yaramadığını gösteriyordu. Dişlerimi sıktığımda bunun bana olan tek faydası beynime giden damarları sızlatmasıydı. Acılar içinde kıvranırken ağzımdan çıkan kesik nefeslere, şiddeti yüksek olmayan iniltilere engel olamıyordum.

Dilimi ısırıp susacak, kendime iyiyi oynayacak vaktim bile yoktu. Gözümden bir iki damla aşağıya akarken bunları hak ettiğimi düşünmekten başka hiçbir şey hissetmiyordum. Ha bir de Rusların tutsaklığı altında başka odaya götürüldüğümde ne olduğunu hatırlamama olayım vardı.  Hırpalandıktan kısa süre  sonra verilen uyuşturucu aklımı buğulandırırken hatırladığım bir takım elde tutulmayacak kısımlar vardı.

Rusların en yüksek rütbedeki adamının, yaşlı bir alfa, saçlarımı okşayıp çenemi tuttuktan sonra kendi dilinde bir şeyler mırıldanmasıydı. Hiçbir şey anlamıyordum ama Robin'in olduğu yerde beni bırakmalarını söylediğini, askerlerin onu dinlemeden bana geldiklerini hatırlıyordum. Diğer her şey karmaşık kısa anlardı ve ne zaman bir araya getirmeye çalışsam boş bir senaryo oluşuyordu.

Bu yüzden bundan vazgeçmiştim. Kimseye bahsetmemek gibi bir sözüm vardı. Evet, kesinlikle saçmalıktı. Ama zaten kimse beni umursamıyorken buna gerek duymuyordum. Ellerim alnımı ovalamak için yukarı çıkarken her yerim ağrıyordu. Zedelenmiş kaslarım her hareket ettiğimde acı dolu sesler çıkarmama sebep oluyordu. Yine de her zamanki migren ağrılarımı rahatlatma şeklimi yapmak istiyordum.

Soğuk parmaklarımla ovalarken aklımda benimle ilgilenecek bir alfam olsaydı hayatımda ne gibi değişiklikler olacağını düşünüyordum. Beni o işkenceden kurtarmak için dayak yer miydi? Ya da incinmiş ruhuma yardım eder miydi? Zavallının teki olarak ilgiye, beden dili ya da sözlü olarak sevginin ifade edilmesine ihtiyacım olduğunu biliyordum. 

O kadar uzun süre kötülük yaptıktan sonra birileri tarafından iyi olduğumu sözlü olarak duymak istiyordum. İlgiyi ve sevgiyi hak ettiğimi... Daha şiddetli ağladığımın farkında değildim ya da uykuya daldığımın. Bir an için sadece çok fazla düşüncelerimde sallandığımı, somut bir elin zihnimdekileri karıştırdığını hissedene kadar anlamamıştım.

"Yapma." Fısıldamam bana bile kırılmış gelirken gözlerimi açabilmeyi çok istiyordum. Bunu yapanın kim olduğunu bilmeyi... Henry olsaydı onun kokusundan veya kötü bir anımın oynamasından fark ederdim. Bu sefer çok sessizdi. Beni rahatsız etmeyecek kadar ince, onu hissetmemi istemeyecek kadar sinsiydi. Çıkardığım sesle durup şaşkınlık içinde nefes aldığını hissedebiliyordum.

"Uyu omega, sana bir zarar vermek istemiyorum. Sadece emin olmam gereken bir şey var." Farklı bir ses tonu kulağıma geldiğinde titrememe engel olamamıştım. Bu Henry değildi. Her kimse tanımıyordum ve anılarıma dokunmasını istemiyordum. Ayrıca bir alfa olduğunu fark edebildiğim için bana emir verme ses tonunu kullanması rahatsız ediciydi. Zonklayan başımı hissettiğimde sadece oraya odaklandım.

Sadece bana onu itmemi söyleyen belirsiz bir histen başka hiçbir şey yoktu.

Tedirginlik hissi beni tüketirken kafamda büyük bir patlamanın olduğunu hissediyordum.

Sanki artık tek bir güç değil iki kişi varmış gibi hissederken daha fazla acımaya başlamıştı. Kaybolan görüntülerin hepsi flaş patlamış gibi tek tek geçerken bana görünen sadece çok fazla beyazdı. Artık sadece gözlerimin arkası değil, kafamın her tarafı zonkluyordu. Zihnimdeki acıyla bunaldığımda sızlanarak uyanmaya çalıştığımı hissediyordum.

"H..ır, ne ol.....u bilmiy... o.. rahat... ..... kardeşim."

"N..yin i...nde o..... bi...meli, Hen... ..........."

Kelimeler, bütün sesler zihnimde bulanırken terler içinde uyanmıştım. Her tarafıma sarınan yorgandan kurtulduğumda ayağa kalkıp etrafıma bakmıştım. Bu panik atak yaşadığımda düşünceli olan doktordan aldığım bir tavsiyeydi. Kim olduğunu hatırla...

"Steve. S-steve Harrington."

Neredesin, ne yapıyorsun, kendin hakkında ne biliyorsan tekrar et.

"Evdeyim, kabus görüyordum ve birden uyandım. B-ben... Ben yalnız bir omegayım." Nefesimi kontrol etmek için etrafıma bakmaya devam ederken başka şeyler düşünmeye çaba gösteriyordum. 

≿━━━━༺ ♕ × ⚚ ༻━━━━≾

hayran kurgu olduğunu düşünen varsa, olmadığını belirtmek isterim.

evet, içim parçalanarak yazdım, hayır ağlamayacağım...

evet, içim parçalanarak yazdım, hayır ağlamayacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ağlcwm tipe bakar mısın...

just...;, steve harringtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin