/üç/

122 29 6
                                    

Yoongi jimini duyduğu an anlamazca suratına bakmış dalga geçercesine kahkaha atmıştı. Jiminin böyle bir şey için geleceğini düşünmüyordu. Jiminin ciddi suratını görünce kahkahasını kesmiş jiminin suratına bakmıştı ciddi bir ifadeyle.

"Ciddi olamazsın"

"Çok ciddiyim"

"Randevu bile almadın!"

"Bana randevu verirmiydin?" Diye sordu Jimin.

"Hiç şansın olmazdı."

"Bende öyle düşünmüştüm. Bu yüzden ilana P.J smith adıyla başvurdum."

Yoongi bir an gözlerini kapadı. Bütün ümidini P.J'ye bağlamıştı. Park Jimin bir şövalye değildi. O eski sevgilisi, eskiden babasının çiftliğinde çalışan bir işçi ve kalbini çaldıktan sonra ortadan kaybolan bir hırsızdı. Ama bir şövalye değildi.

Jimin ilanı tekrar cebine koyarak yoongiyi dirseğinden tuttu.

"Içeri yoongi, konuşacağımız çok şey var"

"Hayır!"

Diye itiraz eden yoongi kolunu çekerek onun elinden kurtuldu.

"Seninle konuşacak hiç bir şeyim Yok."

Jimin eğilip yerden tüfeği alarak içindeki mermileri boşalttı. Önce elindeki mermilere sonra yoongiye baktı. "Bunu bir kez daha düşünmeni tavsiye ederim." Yoongi ellerini kalçasına dayayarak Jimine baktı.
"Burada istenmiyorsun bunu şimdiye kadar anlamış olman gerekiyordu."
"Son şansın yoongi. Bana karşı koymamak senin için daha iyi olur."
Onun öfkeli gözlerine bakarken, birden, ona haksızlık yaptığını ve Jiminin şimdi skoru eşitlemek için dönmüş olduğunu anladı. Beynini uyuşturan panik hissinden kurtulmaya çalıştı. Eğer paniğe kapılırsa ona karşı hiç şansı kalmayacaktı.

Zaten onu çok iyi tanıdığı için söyleyeceklerini söylemeden gitmeyeceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden bu işi sükûnetle ve zekice halletmesi gerekiyordu. Onu dinleyecekti. Zaten başka şansı da yoktu. Onu dinleyecek ve sonra onu kovacaktı. "Pekala Jimin" dedi kendini zorlayarak. Jimin şapkasını düzelterek yoongiyi dirseğinden sıkıca tuttu. "Gidelim"
Yoongi onunla tek başına savaşacaktı. Ve bunu yapabilirdi. Çalışma odasına girdiklerinde, Jimin kapıyı kapatmış yoonginin kolunu bırakmıştı. Bakışlarını bir süre odanın her tarafında dolaştırmış ardından kitaplığın yanındaki duvarda asılı duran aile fotoğraflarının yanına gitti. Fotoğraflardan birinde Yoongi mavi bir parmaklığa oturmuş soluk renkli kot pantolonu çocuksu ince bacaklarını sarmış, dış etleriyle gülümsüyordu.

"Saçlarının koyulaşmış olacağını düşünmüştüm."
Jimin bakışlarını fotoğraftan ayırarak yoongiye döndü.
"Ama koyulaşmamış. Hâlâ eskisi gibi,  hatırladığım kadarıyla parmaklarım arasından ipek gibi kayardı. Acaba hala öylemi merak ediyorum."

"Yeter artık Jimin!"

Jimin bakışlarını yoongiden çekmiş tekrar fotoğrafa bakmıştı. Derin bir nefes alarak fotoğrafı daha dikkatli incelemeye başlamıştı. Yoongi ise meşe ağacından yapılmış büyük masanın arkasına geçtiğinde daha güçlü, daha otoriter bir konumda olacağını sanıyordu. Bu yüzden yavaş adımlarla masanın arkasına geçmişti.
Ama ümitleri boşa çıktı.
Jimin baktığı fotoğraftan gözlerini ayırmış geriye dönmüş şapkasını çıkarıp masanın ortasına atmıştı. Ve yoongiye en yakın köşeye ilerlemiş duvara yaslanmıştı.

"Gazetedeki ilanı benim verdiğimi biliyordun değil mi?"

Diye söze başladı Yoongi. Bu yüzleşmeyi mümkün olduğunca çabuk bitirmek istiyordu. "Ama nasıl"

Last Candidate \yoonmin\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin