Sandalyeden hızla kalkıp kütüphaneden çıktım. Dediklerinin tek bir kelimesi umrumda değildi. Hemen şimdi eve gitmek istiyordum. Sarmaşığın üstüne çıkıp hareket etmesini bekledim neden çalışmıyordu tuşları nerede bu asansörün? Delirmek üzereydim. Feza'nın yaptığı gibi sarmaşığın üstünde zıplamaya başladım. "Çalışsana aptal şey! Sarmaşıktan asansör mü olur hiç?" Kıkırdama sesleriyle arkama döndüm. Feza duvara yaslanmış gülüyordu. Onun gülmesi bardağı taşıran son damlaydı. Sarmaşıklı yapının üstünden inip karşımdaki oduna tüm cazgırlığımı ortaya çıkaracak şekilde "HEMEN BENİ BURDAN ÇIKARIYORSUN. BU SAÇMA YERDE DAHA FAZLA DURMAYACAĞIM." Umarım etkili bir bağırış olmuştur.
Sinirden kabaran boyun damarlarım her an patlamaya hazırdı. Feza yaslandığı duvardan ağır adımlarla yanıma gelerek "Seni buraya ben getirmedim. Benim sarayımda, benim dünyamda bana sesini yükseltemezsin." Harika. Birde üste çıkmaya çalışıyordu, yaptığı yetmezmiş gibi. Aramızdaki kalan son bir adımı da atıp yüzlerimizi birbirine daha da yakınlaştırdım. Görüş açımda Feza'nın ela gözlerine meydan okuyan mavilerim gardını aldı. "Kafana estiği gibi beni öpemezsin anladın mı beni Kral bozuntusu. Neyin kralıysan artık. Ortada bir halk bile yok. Hatta koca sarayda senden başka canlı bile yok.""Sana bunun açıklamasını yapmak zorunda değilim Dünyalı. İşine gelirse."
"İşime falan gelmiyor. Beni durduk yere öpemezsin. Anladın mı beni?"
"Seni durduk yere öpmedim. Onun henüz zamanı var güzelim. Tamamen senin iyiliğin içindi. Ben de dudaklarındaki kiraz tadının meraklısı değilim yoksa."
Ne saçmalıyordu bu öküz? Dudaklarımın tadından mı bahsediyordu yoksa ben mi yanlış duymuştum? Rezil herif.
"Senin saçmalıklarını daha fazla duymak istemiyorum, gidiyorum ben."
"Hayırdır yavrum yolculuk nereye?"
"Odama?"
"Bensiz gidebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Odandan fazlasıyla uzaktayız. Ancak benimle beraber bu sarmaşıkla inebilirsin odana. Bana ihtiyacın var her türlü."
"Her işten kazançlı çıkmayı bil zaten. Bu sarmaşık mekanizmasını acilen çözmem gerekli."
"Çözebilirsen bana da haber ver Dünyalı. Önünde saygıyla eğileyim."
"Önümde eğileyeceğin günlerde gelecek."
"Ne şekilde?"
Feza muzipçe gülümseyip göz kırptıktan sonra ağzımı açmama fırsat bile vermeyip beni sırtına alıp sarmaşığa bindik.
"Bıraksana beni manyak mısın sen? İndir beni."
"Eğer biraz daha susmazsan susturmak zorunda kalacağım. Ama bu sefer öyle kısa değil. Uzuun uzun."
"Rezilsin Feza. Sakın aklından bile geçirme bunu. Yoksa çok kötü olur."
"Ne olur anlatsana biraz."
"Sırıtma öyle çarparım ağzına bir tane görürsün ne olacağını."
"Çarpsana ya lütfen."
"Sen önce indir beni de ondan sonra çarparım sana ben."
Feza nihayet indirmişti beni. Zaten gelmiştik de.
"Ben odama geçip dinlenmek istiyorum izninle."
"İzin sizin Dünyalı."
Pis pis sırıtmaya devam ediyordu. Ama çok güzel gülüyordu vicdansız. Tabii bunu ona söylemeyecektim.
Sonunda odama gelebilmiştim. Geçenlerde merak edip okumaya başladığım kitabı okuyacaktım. Yatağa geçtim ve kitabı okumaya başladım. Kitabın konusu Parapsikoloji ile ilgiliydi. İçinde bazı ruhsal güçleri geliştirme teknikleri bulunuyordu. Örneğin telekinezi, telepati, duru görü ve buna benzer şeylerdi.