Çiftlik
Faruk şiddetli bir baş ağrısı ile
"Ne oldu? Burası neresi böyle!"
-Ali "Başım patlayacak dostum. Bu ağrı ne böyle!"
Mehmet "Beyler uyanın. Alo! Millet uyanın!."
Mert, Faruk ve Müdür uyandılar.
-Müdür "Ellerimiz niye bağlı?"
Mert "Ben ne olduğunu hatırlıyorum. Üç dört tane puşt, bizi bayıltıp buraya getirdi."
Faruk "Ayaklarımızı da bağlamış ibneler!"
Mert "Beyler her an gelebilirler. Hazır olun!"Müdür "Kolumuz, bacağımız bağlı ne yapabiliriz ki?"
Derken birileri hızlı bir şekilde tahta kapıdan içeri girdi. Çiftçi şapkalı, çirkef yüzlü, cildi esmer fakat saçları sarı, bir altmış boyların da bir adam;
"Vay, vay hoş geldiniz millet. İşçiler artmış." Diyerek gülümsedi. Sözler ağızından o kadar yavaş çıkıyordu sırf bu sebepten o adamı öldürmek isteyebilirdiniz.
Faruk "Ne diyorsun ulan sen puşt! Açık konuş ulan"
"Hah, siz ayvayı yediniz bilader!" Diyerek sert bir bakış attı.
Mert "kimsiniz siz kardeşim? Bizden ne istiyorsunuz!"
"Çalışmanızı istiyoruz! Bak bilader benim adım Hüseyin sizlerle tanışırız daha çok zamanımız var." Diyerek elini havaya kaldırdı. İşaret parmağı ile müdürü işaret etti.Hüseyin "Sen! Gel buraya."
-Müdür "Ben mi?""Yok eben! Sen lan, sen tabi gel buraya!"
Hüseyin, Müdürün bağlı olan ellerinden tuttu, kaldırarak kapıya doğru fırlattı. Müdür kafasına kapıya vurarak yere düştü.
Mehmet "Ulan şerefsiz eli bağlı adamdan ne istiyorsun da, eziyet ediyorsun piç!"
Hüseyin cebinden bir bıçak çıkardı ve
"Çok konuşma bilader." Diyerek tehditkar bir şekil bıçağı Mehmet 'e doğru savurdu.Müdürün ellinde ki ve bacağındaki ipleri bıçak ile çözdü. Ellerinin çözülmesi ile birlikte Müdür yerde ki gözlüğünü işaret ederek, yere düşen çamura bulanmış kıpkırmızı gözlüklerini alıp taktı.
"Hadi, hadi oyalanma daha çift kazacaksın!" diyerek kocaman siyah kalın kaşları ile tehditkar bir şekil de tekrardan elindeki bıçağı işaret etti.
Daha sonra Hüseyin, müdürü ite kalka kapıdan dışarı çıkardı. 5 kapıyı arkalarından kilitlendi.Mert "Beyler biz nasıl bir yere düştük böyle! Nasıl kurtulacağız? Bir plan yapmalıyız."
Mehmet "Buradan nasıl kurtulacağız abi!."
Faruk "Ben bu şerefsizlerin ne yapma ya çalıştıklarını anladım."
Mert "Maksatları ne bunların Faruk!"
Faruk "Kemirgeni ile uğraştığımız yetmiyormuş gibi bir de bu şerefsizlerle uğraşacağız. Bak abi bunlar kendi işlerini bize yaptırmak istiyor gibiler. Malum şehir de millet sokağa çıkmaya korktuklarından ve evlerinin etrafı kemirgenler ile çevrili olduğundan evlerin de açlıktan ölüyorlar, en azından sonları öyle olacak gibi, bunlar da korktukları için bizi bedava amele olarak görüyorlar herhalde."
Ali "Sikerim böyle işi. Kıyamet kopuyor gene de kapitalizm ölmüyor bu nasıl iş ya. Orası o kadar kolay değil!"
Mert "Hele bir durun, sabaha kadar bir çözüm, bir yol arayın. Sabah ola hayır ola."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLERİN DÜNYASI
Fantasy🄵🄰🄽🅃🄰🅂🅃i🄺 🅅🄴 🄶🄴🅁i🄻i🄼 🅂🄴🅅🄴🄽🄻🄴🅁🄴 Öʟüʟᴇʀ ᴠᴇ ʏᴀşᴀᴅığıɴı ꜱᴀɴᴀɴʟᴀʀ ᴀʀᴀꜱıɴᴅᴀ ᴋi ᴍüᴄᴀᴅᴇʟᴇ...