hayati mesaj -14-

12 2 2
                                    

25 Kasım Rose

İçimde bulunduğum durum bana Jisung'un bulunduğu havuzun fotoğraflarını çekmemi hatırlatmıştı.

Odaya ilk girdiğim an kendimi sakinleştirmeye çalışarak fotoğrafları çekmeye başladım.

Oda fotograflardakinden daha küçüktü. İçimde garip bir hisle etrafta dolanıyor, fotoğrafları çekiyordum.

Odadaki parmak izi örnekleri alınmıştı ama odadaki hiçbir şeyin yeri değişmemişti. Yatağın yanına kadar geldiğimde dikkatimi bir şey çekti.

Üzerinde kan lekeleri olan sarı renkli yatağın yanındaki komidinin üzerinde kırık duran bir saat vardı ve yanında bir hardisk. Onunda fotoğrafını çekip Kim Seungmin'in yanına ilerledim.

Saatin kırık olduğuyla ilgili bir şeyler söyledikten sonra Bay Seungmin'de otelin sahibi ile saatin önceden kırık olup olmadığıyla ilgili konuşacağını söyledi. Çok bunalmıştım. Dediklerinin yarısını anlamadığıma eminimdim.

Odadaki işimin bitip bitmediğine bakınıyordum ama Kim Seungmin bunaldığımı anlamış olacak ki işler bitene kadar balkonda durabileceğimi söyledi.

Hyunjin'in ölümüne bile alışamamışken burayı görmek beni daha kötü yapmıştı.

O benim en yakın arkadaşımdı ve onun ölümü beni çok derinden etkilemişti.

Korkuluğa kafamı yasladım. Gözümden yaşlar akmaya başlamıştı. Göz yaşlarıma engel olmadan öylece bekledim. Ağlayıp rahatlamaya çalıştım,olaylar o kadar üst üste geliyordu ki üzüntümü bile atamıyordum.

Kafamı kaldırıp derin bir nefes aldığımda yan taraftan bir ses geldiğini farkettim.

Balkonun yanındaki diğer bitişik balkonda biri vardı ve bana doğru bakıyordu.

"İyi misin?"

Yaslandığım yerden doğrulup göz yaşlarımı sildim. Saçlarımı düzelttikten sonra yan balkondaki çocuğa döndüm.

"İyiyim."

Çocuğun boyu benden biraz daha uzun gibi duruyordu,siyah önüne gelen hafif kıvırcık saçları vardı. Üzerinde beyaz bir tişört ve elinde tuttuğu kahvesiyle bana endişeli bir şekilde bakıyordu.

Bu garip duruma son vermek için içeri girmeye karar verdim ama arkamdan seslenen çocukla yeniden yerimde durdum.

"Adım Kim Tae, ya senin?"

Hiçbir şey demeye gerek duymadan içeri girdim.

Yaklaşık bir saat sonra oradaki işimiz bitmiş,büroya gelmiştik. Büroda yapacak bir işim kalmamıştı ama sırf saat yüzünden gitmek istemiyordum.

Eğer parmak izleriyle ilgili bir şey çıkarsa hemen haber almak istiyordum.

Şuan Bay Kim'le birlikte oturma yerlerinde duruyorduk.

Kim Seungmin geldiğinden beri en az otuz kere yaptığı gibi kolundaki saatine baktı.

Bir anda bir bildirim sesi gelince tüm dikkatimi Kim Seungmin'in telefonuna verdim.

Kim Seungmin ekrana kısık gözleriyle bakıp ne yazdığını okumaya çalıştıktan sonra yüzünde oluşan gülümseme ile bana doğru döndü.

"Rosé, haklıymışsın. Saat önceden kırık değilmiş ve saatin üstünde Hyunjin'in kanı bulunmuş."

"Bu bir işimize yarar mı?"

"Pek değil ama belki savcıyı saatin kavga esnasında düştüğüne ikna edebiliriz. Sonuçta saat Hyunjin'in bulunduğu yerden uzak bir yerde."

Kendimi ilk defe bir işe yaramış hissediyordum. Hyunjin benim arkadaşımdı ve onun için bir şey yapmak beni çok mutlu hissettirmişti.

"Hadi Rosé artık eve git saat geç oldu."

Kafamı sallayıp odadan çıktım. Eve giderken kendimle gurur duyan bir şekilde yürüyordum.

Yürürken sıkıldığım için telefonumu açıp gelen mesajlara bakma kararı verdim.

En üstte Yeji'nin mesajını görünce konuşmaya girdim. Yeji son mesajını bir buçuk saat önce atmıştı. Bir saat ve yarım saat önce de iki kere aramıştı beni. Konuşmak istediğimi söylediğimde kabul etmiş ama ben büroda olduğum için mesajını görememiştim.

Ne yazacağımı bulamadığım için hem de kendimi Yeji'ye karşı mahcup hissettiğim için mesaj atmak yerine onu arama kararı verdim.

Yeji'yi aradığımda ilk çalışta telefonu açmıştı.

"Alo,iyi misin?"

"İyiyim, sadece işte olduğum için açamadım telefonunu. Şimdi buluşmak ister misin?"

"Sen bilirsin."

Sesindeki soğukluğu farketmeme rağmen anlamamazlıktan geldim.

"Tamam her zamanki yerde buluşalım."

"Görüşürüz."

Yeji telefonu kapatınca hızlıca buluşma yerimize doğru yürüdüm. Yeji'nin bana neden soğuk yaptığını anlayamamıştım. Herhalde sadece çalıştığım için trip atmiyordur.

Yaklaşık beş on dakika sonra kafeye gelip bir yerlere oturmuştum. Yeji'de ben oturduktan bir süre sonra gelmişti.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum."

Yeji üzgün bir ifadeyle karşımdaki sandalyeye oturmuştu.

"Yeji sen iyi misin?"

"İyiyim kardeşim öldü. Sen?"

"Yeji,Hyunjin için ben de üzgünüm bunu biliyorsun."

"Cidden üzgün olduğuna emin misin?"

"Ne anlamadım."

Yeji'nin ne demek istediğine bir türlü anlam verememiştim.

"Sabahtan beri seni kaç kere aradım farkında mısın? Sen özellikle de sana bu kadar ihtiyaç duyduğum bir zamanda beni görmezden geliyorsun. Benim kardeşim dün hayatına son verdi."

"Bürodaydım. Hem Hyunjin hakkında çok önemli gelişmeler oldu."

"Bırak da polis ilgilensin Hyunjin'in davasıyla,sen polis değilsin Rosé,bir şey yapamazsın."

Son dediği şeyle birlikte ayağa kalkmıştı Yeji.

"Yarın mahkeme var ve oradan çıkan olumlu veya olumsuz herhangi bir sonuç senin sayende olmayacak. Sen sadece kendini boşu boşuna hırpalamış,arkadaşını yalnız bırakan aptal kız olarak kalacaksın. Seninle konuşmak istemiyorum artık,bir süre beni rahat bırak!"

Ayakta cümlelerini devam ettirirken bir yandan işaret parmağıyla beni gösteriyordu.

Bir süre yüzüme baktıktan sonra cevap vermediğimi görünce çantasını da alıp gitmişti.

Orada yalnız kalmanın bir mantığı yoktu. Yaşadığım şeyin saçmalığını idrak edemeden oradan ayrildim.

Eve geldiğimde çok yorgun hissediyordum. Yarın dava vardı ve benim ne yapıp edip artık Hyunjin'in masumluğunu kanıtlamam lazımdı.

Üzerimi değiştirip mutfağa geçmiştim. Masanın üstüne elimdeki dosyaları koyup su ısıtıcısını çalıştırdım

Bugün defalarca bakmıştım bu dosyalara ama hiçbir şey bulamamıştım. Zaten ne bulabilirdim ki.

Şuan tek bildiğim şey Hyunjin'in on beş dakika içinde  öldüğü ve mesajı 16.32'de gönderdiğiydi.

"MESAJI 16.32'DE GÖNDERMİŞTİ."

Farkettigim şeyle aniden bağırmıştım.

Hyunjin'i 16.30'da bulmuşlardı.

Mesaj 16.32'de gönderildi.

Oyuncu | Katil kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin