3. SAHTEKÂR

8 2 0
                                    

Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın. Sevgiler 🖤

-Keyifli okumalar-

Bölüm şarkısı: Burak Akyol - Nida

------------------------------------------

Bir insan kaç kere kırılır?

Kaç kere kanar aynı yaraları?

Daha yerden kalkamazken kaç kez tekmelenir?

Siz hiç ben bu hayata neden geldim diye sordunuz mu?

Ben sordum. Hem de defalarca. Defalarca isyan ettim, defalarca intihar etmek istedim ama yapamadım. Çünkü korkaktım. İçimdeki küçük kız çocuğu öyle sıkı sarılmıştı ki hayata onu birde ben yüz üstü bırakmak istemedim. Bir tek bana sığınmışken bir de benden darbe alsın istemedim.

Yirmi yedi yıl, dokuz ay, on beş gün geçti benden.

Yirmi yedi yıl bekledim sevilmeyi. Koskoca yirmi yedi yıl. Ama olmadı. Bir insan bu hayatta en çok neyi isterse ondan mahrum kalır derlerdi inanmazdım.

Beni sadece ailem değil, beni kimse sevmedi.

Okula gittim arkadaşlarım sevmedi.

Parka gittim yaşıtlarım sevmedi.

İş hayatına atıldım meslektaşlarım sevmedi.

Sonra büyüdüm koskoca kadın oldum beni ben bile sevmedi.

Hep garip bir insandım. Hep enlerde yaşayan, hep aklına eseni yapan.

Her şeyi abartarak yapardım. Sevmeyi, nefret etmeyi, gülmeyi ağlamayı.

Hep abartırdım hayatı. Büyüdükçe neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya başladım. Dönüp bağırmak istedim herkese.

'Ben buyum' diye.

Geç oldu ama fark ettim.

İnsan kendini bilmeye başladığı yaşlarda, içinde yaşamak zorunda kaldığı hayatın baş edilmesi güç bir nefes darlığına ve kopkoyu bir iç sıkıntısı yarattığını derin bir acıyla fark ettim.

Sadece fark etmek yetmedi en ağır haliyle yüzleştim acının.

Eskiden derdim ki; insanın başına gelebilecek en kötü şey bir gün yapayalnız kalmasıdır. Öğrendim ki hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey yapayalnız hissetmesine neden olan insanlarla yaşamakmış. Zaten hayat buydu. İnsanın aklıya oynayan bir çeşit savaş.

Yavaş yavaş uyanan zihnim beni yaşadığım ana döndürürken soğuk bir yatakta uzandığımı fark ettim. Baş ucumda kalp atışlarımı, nabzımı takip eden cihazın sesiyle hastanede olduğumu anlamıştım. Başımda şiddetli bir ağrı vardı. Odaya yayılan farklı parfüm kokusu, birinin daha burada olduğunu anlamama neden olurken içerideki her kimse dikkatli bakışları kapalı gözlerimden içeriye kadar süzülüyordu. Gözlerimi aralamak istedim. Başımda beni bekleyenin kim olduğunu öyle merak ettim ki ağırlaşan göz kapaklarımı açmak için birkaç kez didendim. Tam o sırada odanın kapısı açılırken gözlerimi açmadan uyuyor gibi yapmaya devam ettim.

"Ateş bey hoşgeldiniz kusura bakmayın toplantıdaydım" dedi yıllardır aşina olduğum ses.

Hastanemizin başhekimi Turgut beydi gelen. Çalıştığım hastaneye bu şekilde gelmiş olmak benim için oldukça utandırıcı bir durum değilmiş gibi başhekim kalkıp odaya kadar gelmişti. Kendisi beni her zaman kızı gibi sevse de ben hiçbir zaman baba şefkatini hissedememiştim. Sorun bendeydi ve oda bunu bildiği için asla üzerime gelmez hep anlayış gösterirdi. Defalarca keşke benim babam olsaydı demiştim. Keşke bana böyle destek çıkan bu adam benim babam olsaydı. Kapalı gözlerime biriken yaşlar yanaklarımdan süzülürken kirpiklerimi aralayarak sohbet eden iki adama baktım.

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin