İki elimi de saçımdan geçirip odada volta atmaya başladım. Felix'e kim olduğunu sorsam da bir türlü cevap vermiyordu. İlla ağzından lalfı cımbızla mı alacağız biz bu çocuğun?! Yatağında oturmuş Felix'e dönüp hızla ayak dibine çöktüm ve ellerimi dizlerine koydum. Acıdan inlememek için dudaklarını ısırdığında sinirden bağırdım.
"Her tarafın aynı şekilde Felix! O küçük ağzını açıp bir cevap ver bana! Kim seni bu hale getirdi?!"
"Önemli bir şey-"
"Şunu diyip durma bana! Kafamı duvara vuracağım sonunda! Senin ağzından laf almak neden bu kadar zor?! Peki o zaman şunu söyle bana; eve neden gelmedin? Bununla ilgili değil mi?" bir şey demeyince yumruk yaptığım elimi yere vurdum.
"Elini yere vurursan incitirsin."
Ciddi mi bu çocuk?!
Derin nefes alıp verdikten sonra daha sakın bir şekilde konuşmaya çalıştım.
"Bak Felix. Bana söylemelisin tamam mı? Bu yaralar normal değil. Telefonunu bile kaybetmişsin. Polise de gitmedin değil mi?"
Nefesini dışarıya verip Felix'in önünden kalktım.
"Soyun."
"Ne?" şaşkınca başını kaldırınca göz devirdim. Sanki taciz edicez amınakoyayım.
"Yaralarına bakacağım. İtiraz istemiyorum, sorun. Ben ne diyorum Felix? İtiraz istemiyorum, soyun."
Üzerini çıkarmaya çalışıyordu ama yaralarından tam hareket edemiyordu.
"Yardım etmemi ister misin?"
"Lütfen." diyince üzerindekileri çıkarmasına yardım ettim. Sonunda bitince üst vücudu çıplak kalınca, sanki yaralar bendeymiş gibi içim acıdı. Felix'in suratında hangi ifadenin olduğunu bilmeyi isterdim her zaman. Ama o ifade bu acı ifade değildi. Gözlerim dolunca Felix'e arkamı döndüm. Demek bunun yüzünden gelmemiş eve. Benim Felix'im.
Neden hep yaralarını kendin sarmaya çalışıyorsun? Eğer birisinden, diğerlerini geçtim benden yardım istemezsen nasıl dayanırsın bu kötü hayata? Çillerini seviyorum, ama sararmış yüzünden dolayı ortaya çıkan çillerinden değil. Güneş vurunca, kızarınca veya mutlu olduğunda çıkan çillerini seviyorum. İfadeli yüzünü seviyorum. Ama acı dolu ifadeni değil.
"Ağlama." ağlama diyorsun ama ben bu şeye nasıl dayanayım? Kim bilir alt kısımlarında da ne yaralar vardı... Felix arkamdan sarılınca gözyaşlarımı sildim.
"Neden sana destek olmama izin vermiyorsun? Birinden yardım istemen, senin güçsüz olduğun anlamına gelmiyor ki.." kollarını benden çekince ona döndüm. "En azından bu konuda yardım etmeme izin ver, hm?" Felixte benim gibi ağlamaya başlayınca iki elimle yanaklarını tuttum ve gözyaşlarını sildim.
"Banyo yapmama yardım et." başımla onaylayıp yanaklarını bıraktım. Hızla odasında ki fazla büyük olmayan dolabı açtım ve giyecek eşyaları çıkardım ve yatağın üzerine bıraktım. Daha sonra mutfağa gidip taburelerden birini alıp banyoya götürdüm. Banyonun ışığını açtığım gibi ılık suyu ayarladım. Eğer çoksa ocak olursa yaraları daha çok acır, soğuk olursa da üşür. Suyu ayarladıktan sonra Felix'i çağırdım.
Üst bedeni hâlâ içimi acıtırken pantolonunu da çıkarmasına yardım ettim. Bacaklarında ki morluklar içimi öyle acıtmıştı ki, orada oturup hıçkırarak ağlayasım geldi. İç çamaşırı hariç her şeyi çıkartıp tabureye oturttum. Ben de daha rahat yıkayabilmek için sweatshirtü çıkarıp üst bedenimi çıplak bıraktım.
"Yine atlet giymemişsin."
"Hâlâ benim için endişeleniyorsun!" dedim sırtında ki yaralar ve morluklara içim acırken. "Biraz acıyacak." dedim açtığım su başlığını elime alırken. "Bunlar olurken daha da acımıştır.." dedim burnumu çekerken.
Suyu yavaş yavaş sırtına tuttum ve boş kalan elimle acıtmamaya çalışarak kurumuş kanları çıkarmaya başladım. Arada Felix'in acıdan inleyen sesini duyup dursam da, Felix devam etmemi söylüyordu. Suyu başı hariç her yerine tutuyordum. En son baş çevresini yıkayacağım.
Biraz daha yıkamaya devam ettim yıkamaya. Sırtını, kollarını, bacaklarını ve ayaklarını yıkarken Felix hiç sesini çıkarmadı. Sıra başına geldiğinde onu bilgilendirip suyu yavaşça başına tuttum. Yine şampuan sıkmıyorum ki yaralarına gelip yakmasın. Belki daha sonra sadece saçını yıkarken şampuan sıkarım.
Bir süre sonra Felix'in omuzları sarsılmaya, banyoda kısık kısık hıçkırıkları duyulmaya başladı.
"Acıdı mı?"
Başını iki yana sallayınca eğilip kulağının arkasına ve boynuna öpücük bıraktım.
"Ağlayabilirsin."
Daha sesli ağlamaya başlayınca ben de sessiz bir şekilde ona eşlik ettim. Bazı yaraları tekrar biraz kanasa da hemen durmuştu kanamalar. En son bornozu açıp içine girmesini bekledim. İçine girdiğinde iç çamaşırını çıkarmasını söyledim. Utansa da çıkarınca alıp diğer kıyafetlerinin yanına, çöp poşetine attım. Cebinde ki önemli şeyleri almıştım.
Banyonun ışığını kapatıp Felix'in odasına gittik.
"Saçını kurutmalıyız." eğer hasta olursa kötü olur. Baş ağrısı olmasın. Tekrar banyoya dönüp saç kurutma makinesi ve saç havlusu alıp odaya döndüm. Felix yatağında oturmuş yeri izliyordu. Sanki küçük bir çocukmuşta annesini bekliyor gibi bir hali vardı. Yatağın yanında ki prize fişi sokup saç kurutma makinesini yatağın üzerine bıraktım.
"İlk ıslaklıkları alalım." saç havlusuyla kurulamaya başladığımda Felix gözlerini kapatmıştı. Daha sonra prize biraz daha yaklaşmasını söyleyip kurutma makinesini elime aldım ve yatağa oturdum. O da tam önüne geldiğinde makineyi çalıştırıp kurutmaya başladım.
"Bana kızgın değil misin?"
Nefesimi dışarıya verip saçını karıştırdım.
"Kızgınım, ama onunla sonra ilgilenirim. İlk seninle ilgilenmeliyim."
"Sana yük oluyorum."
Makineyi saç diplerine tutup elimle saçını karıştırdım.
"Hiçte bile. Emin ol, eğer istemeseydim yapmazdım. Ve kendini yük gibi görmeyi bırak! Yoksa öperim." son kısmı sessizce söylemiştim. Hâlâ o öpücüğü hakkında hiç konuşmamıştık ve bir süre de konuşmayı düşünmüyorum açıkçası.
"Öp."
En güzel yerde kestim zort alzmanzmsnzms
Zaten bütün bölümleri peşpeşe attığım için beklemenize de gerek yok ama neyse almzöanzms
Fazla bölge yapmayı düşünmüyorum, bu olaya bi açıklık getirip, birkaç güzel an yazıp bitireceğim işte
Neyse
Hadi eyw
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘾𝙖𝙣𝙙𝙮 Hyunlix
FanfictionTamamlandı. "Böyle yapmayı bırak! Sen benim arkadaşımsın bilmeye hakkım var!" "Ben senin arkadaşın falan değilim!"