2

448 47 27
                                    

Anahtarı cebime atıp sessizce odama doğru ilerledim. Bu gece eve gelmeyeceğimi söylesem de gelmiştim işte. İçim rahat etmemişti aslında. Benim 'arkadaş değil miyiz?' soruma bir şey dememesi beni kırmıştı. Çünkü o evet hayır cevaplı olan bir soruya sessiz kalıyorsa ona hayır demek istiyordur. Onun hakkında çokça bildiğim ve çokça bilmediğim şeyler vardı.

Mesela;
Sürekli sigara içer, ama nedenini bilmiyorum. Sıcağı sever, ama sıcak içecek-yiyecekleri mi, sıcak havayı mı, yoksa bir ailenin veya sevgilinin hissettirdiği sevgi sıcaklığını mı sever bilmiyorum. Uyumayı sever, ama gerçek dünyadan kaçınmak için mi, yoksa sadece bedenini dinlendirmeyi mi seviyor bilmiyorum.

Her bildiğim şeyin ardında bir bilmediğim şey ortaya çıkıyordu ve bu benim oldukça canımı sıkıyordu.

Gözüm benim odamın karşısında ki Felix'in odasına takıldı. Kontrol etmek istiyorum. En azından yüzünü görsem rahatlayacağımı düşünüyorum. Onu uyandırmadan bir bakıp çıksam bir sorun olmaz değil mi?

Kapı kolunu yavaşça indirip açılan kapıdan içeriye girdim. Camdan içeriye sızan sokak lambalarının ışıkları odayı az da olsa aydınlatıyordu. En azından Felix'in yüzünü görebilecek kadar. Yatağında yatan Felix'e baktım. Yüzünde bir ifade daha görüyorum; rahatlık. Belki de huzur denebilir. Örtüyü kulaklarına kadar çekmiş uyuyordu. Gözlerimi birkaç tür yüzünde gezdirdikten sonra odadan çıkmak için dönmüştüm ki, masanın üzerinde ki çerçeveye gözüm takıldı. Bizdik. Yanımızda birkaç arkadaşımız daha vardı.

İlk tanıştığımız zamandan kalma bir fotoğraftı. Oradaki Felix ile şuan uyuyan Felix çok farklı gözüküyor. Çerçeveyi elime alıp daha net bakabilmek için cama yaklaştım. Dışarıdan gelen ışık fotoğrafı aydınlatınca daha net görmeye başladım. Felix'in pembe saçları, benim şuanki sarının tam tersi siyah saçlarım..

Ama fotoğrafta eksik vardı. Toplam 5 kişi olması gerekirken, 4 kişi vardı. O diğer kişi aramızda en sevilen kişilerden biri olan Seungjun'du. Felix ile çok yakın olsalarda geçen sene araları bozulmuştu. Onların araları bozulunca otomatikmen grup dağılmıştı. Onları barıştırmak için bir araya getirmeye çalışsakta Felix her zaman buna karşı çıkıyordu. Biz de bir süre sonra vazgeçmiş, grup olarak buluşmamaya başlamıştık. Felix bana ne kadar 'İstersen Seungjun'un yanında olabilirsin, kötü hissetmem veya alınmam' dese de kabul etmemiştim. Eğer Felix gerçekten de konuşmak istemiyorsa, gerçekten de haklı sebepleri vardır.

"Gelmeyeceğini söylemiştin?"

Bakışlarımı çerçeveden çekip Felix'e baktım. İfadesiz bir şekilde bakıyordu yine. Bir şey demeden elimde ki çerçeveyi masanın üzerine geri bıraktım. Ben kalçamı masaya yaslarken Felix ifadesisce beni izliyordu. Aalında açıkçası ifadesiz dediğim şey; yüzünde hangi ifade olduğu belli olmuyor anlamında oluyor genellikle. Ama bu sefer gerçekten de yüzünde hiçbir ifade yoktu. Belki biraz uykusuzluk?

"Seni kontrol etmem gerektiğini hissettim."

Yatağında oturur pozisyona gelip gözlerini ovuşturdu. Şirin.

"Gidecek bir yerin yoktu değil mi?"

Kaşlarımı çatıp yatağına yaklaştım.

"Benim hiç arkadaşım yok mu sanıyorsun?"

"Kime gidecektin ki?"

"Seungjun'un yanına gidecektim."

Kaşlarını çatıp bakışlarını çattığında yatağına oturdum. Aslında yalan söylemiştim ama verdiği tepki tuhafıma gitmişti. Bir eli örtüyü sıkıyordu. O ikisi arasında ne olduğunu gerçekten de merak ediyorum.

"İkinizin arasında ne oldu gerçekten merak ediyorum."

"Önemli bir şey değildi."

Sürekli aynısını söylüyor. Derin nefes alıp dışarıya verdim. Böyle yapmasından bıktım.

"Hep aynı şeyi söylüyorsun! Görüyoruz ki konuşuyoruz Felix!"

"Olmayan bir şey için ne dememi bekliyorsun Hyunjin?! Sen de her zaman aynısını yapıyorsun, sana bir şey yok diyorum!"

"Yalan söylüyorsun! Anlamıyor muyum sence?!"

Sinirden yumruklarımı sıktım.

"Beni ne kadar tanıyorsun ki böyle konuşuyorsun?! Siktir git başımdan, uyuyacağım."

İki bacağımo da yatağa alarak Felix'e yaklaştım ve çenesinden tuttum.

"Bırak beni!"

"Böyle yapmayı bırak! Sen benim arkadaşımsın bilmeye hakkım var!"

"Ben senin arkadaşın falan değilim!"

Yutkunup yavaşça elimi çenesinden çektim. Biz bunca zaman neydik o zaman? Ben hep kendi kendime mi oynuyordum? Geçirdiğimiz onca zamanlar neydi?
Yataktan kalkıp iki elim yumruk şeklinde kapıya ilerledim. Arkadaşlığımız -değilmişiz- böyle mi bitecek gerçekten?

Elimi tuttuğum kapı kolundan çekip hızla sigarasını yakmaya hazırlanan Felix'e ilerledim. Bana şaşkınca bakarken yumruk yaptığım ellerimi açıp, birisiyle daha yanmamış olan sigarasını alıp yere fırlattım, diğer elimleyse çenesinden tutup dudaklarımızı birleştirdim. Bitecekse böyle bitsin!




Helülüşüşüzortt

Sanırım bu ficim de kısa olcak amaaan salla bakım bu gece yazmayı bitirirsem yarın yayınlarım

Neyse

Hadi eyw

𝘾𝙖𝙣𝙙𝙮 HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin