6.BÖLÜM

193 26 4
                                    

ELİMİ BIRAKMA 6.BÖLÜM

Feride hanım ve Faruk bey, günün kalanında ileriden beriden işten güçten konuşmuşlardı. Fatih'e dair hiç bir konu açılmamıştı. Vakit epeyce geç oluncada kalkıp gitmişlerdi. Onlar gidince Asuman hanım ortalık toplamaya koyulmuştu. Sanki eli ayağı boşalmış gibi hisseden Gülce ise, oylanmadan yatağına geçip yatmıştı.

O gece sabah olmak bilmemişti Gülce için. Suçluluk duygusu bir türlü yakasını bırakmamıştı. İçinde biriktirdiği tarifsiz pişmanlık hissi uykuyu da Gülce'den alıp gitmişti.

Sabah ezanı okununcaya kadar kâh evin içinde dolandı, kâh yatağında sağına soluna dönüp dönüştürüp durdu. Sabah ezanıyla birlikte kalkıp, bir abdest aldı. Ezan sesi insana huzur veriyordu. Helede sıkıntılı olduğu zamanlarda dahada iyi hissettiriyordu. Ellerini semaya açıp, Fatih için yana yakıla dualar etti
Sonunda uykuya yenik düşünce seccadenin üzerinden kıvrılıp uyuyup kaldı.

Sabah Gürsel'in gür sesiyle uyandı. Güm güm kapıyı vurup onu çağırıyordu.
"Ablaaa! Ablaaa! Kahvaltı hazır haydi kalk!"
Uyku sersemliği ile gözlerini ovuşturarak,
yattığı yerden zorla kalkabilmişti. Sert zeminde uyuyup kaldığı için her yeri tutulmuştu. Kollarını açıp kapatıp, ileriye geriye esnetip ayılmaya çalıştı. Zorla adım atıp, aynanın karşısına geçip, şöyle kendine baktı. Saçlarını karıştırıp, gayri ihtiyari şöyle bir düzeltip odasından çıktı. Elini yüzünü yıkayıp, annesinin yine bahçeye kurduğu kahvaltıya gitti.

Boğazının acıdığını hissediyordu, sanki oraya bir yumru durmuş gibiydi, hiç iştahı yoktu. Tabağına bir kaç  zeytin çok azda peynir aldı. Zeytinler ile savaş halindeydi sanki. Çatalını batırıyor zeytin kaçıyor, tekrar batırıyor yine kaçıyordu.

Asuman hanımın,
"Kızım yesene!" diye ikaz etmesi ile bir parça attı ağzına, zorla çayla yutmaya çalıştı.

"Hasta mısın kızım?" diyen Cemil beyin sesiyle yeme çabalarını bırakıp ona döndü.

"Boğazım acıyor biraz baba!"

"Üşüttün mü?"

"Bilmem ki!"

Asuman gülümseyerek yerinden kalktı beş on dakika sonra elinde bir bardak sıcak sütle geri geldi.

"Sabah komşu taze taze getirmiş bu sütü. Hem kaza geçiren çocuğuda sordum kolunda kırıklar varmış, birde beli incinmiş onun dışında iyiymiş!"

Gülce'nin gözlerinin içi parlamıştı.

"Sahi mi? Çok şükür çok sevindim!"

"Sahi ya!"

Annesinin uzattığı sütü sevinç içinde alıp lıkır lıkır içmeye başladı. Dudakları süte bulaşmış bir şekilde babasına dönüp,

"Ziyarete gider miyiz baba? Hastaneden çıkınca?"

"Hiç tanımadığım kimseler kızım ne deyipte gideceğiz?"

"Faruk eniştem tanıyor ya baba halamda tanıyordur! Onlarla gideriz hem ben teşekkür ederim hem geçmiş olsun deriz!"

"Bakalım kızım delikanlı hastaneden bir gelsinde sağ salim!"

Gülce'nin keyfi gerçekten yerine gelmişti. Kendi kendini yiyip bitirmişti. Bütün gece doğru düzgün uyumamıştı üstelik. Yanaklarına yeniden renk gelmişti. Sütü iştahla içtikten sonra sofrayı toplamaya koyuldu. Onlar sofrayı toplarken elleri yeleğinin cebinde Feride hanım çıkıp geldi.

"Ne yapıyorsunuz böyle? Kız Gülce bir çayda bana verde şu güzel havada içelim annenle!"

Asuman hanım ellerini silip, Feride hanıma doğru yürüdü.

"Hoşgeldin ablam buyur geç!"

Feride hanım Cemil bey ve Gürsel'in ortasına oturdu. Gülce elinde bir bardak çayla çıkıp geldi. Halasına çayı verdikten sonra hızla kahvaltılıkları toplayıp mutfağa taşıdı. O toplayana kadar halası Feride hanımda diğerleride çaylarını bitirmişti. Hepsine ve kendinede tekrar birer bardak çay doldurup gelip, tam Feride hanımın karşısına oturdu.

"Hala sana birşey diycem!"

"De kuzum!"

"Bana yardım eden çocuk vardı ya!"

"Eee!"

"Onun durumu iyiymiş!"

"He ya ben sana onu demeyi unuttum enişten söylemiştide Gülce'ye deyiver diye, ben sana demeyi unuttum!"

"Hah işte ona hastaneden çıkınca geçmiş olsuna gidelim mi? Sen tanıyorsundur!"

"Yanlış anlaşılır kızım! Ne bileyim böyle senide alıp genç bir oğlanın yanına gitmek!"

"Off hala ya bırakın bu ilkel kafaları, ne olacak sanki! Benim o çocuğa minnet borcum var onu ödemiş olacağım!"

Feride hanım bakışlarını Cemil beye döndürdü.

"Kardeşim buralarda hoş karşılanmaz öyle! Hani seninle gidelim de Gülce ile olmaz tuhaf kaçar!"

Cemil bey daha birşey söyleme fırsatı bulamadan Gülce mavi gözlerini kocaman açtı. Gözlerini açıp kapatıp kirpiklerini oynattı. Yanağında ki çukur gamze meydana gelecek şekilde boyununu yana doğru kırıp, Feride hanımım yüzüne bakarak,

"Halaaa bana kıyabilir misin? Bak şu tatlılığa öyle söyle haydi kıyabilir misin?" dedi.

Feride hanımın hiç çocuğu olmadığı için Gülce'yi ve Gürsel'i çok seviyordu. Çukurlaşan gamzesine bir öpücük kondurup,

"Deli kız ben sana kıyabilir miyim hiiiçç! Halasının canı diye!" sımsıkı sarıldı.
Onların o halini gören Gürsel,

"Kıskandım!" dedi.

Feride hanım bu defa Gürsel'i sarılıp öptü. Sanki bahçeye yeniden bahar gelmişti. Fatih'in iyi olduğu haberi Gülce'nin keyfini yerine getirmişti. Gülce yine o neşeli cıvıl cıvıl haline geri bürünmüştü. Mutluluk ve huzur bulaşıcı birşeydi sonuçta Gülce içinde ki sevinci hepsi yaymış, kasvetli hava gülüşmeler ve espiriler eşliğinde dağılıp gitmişti.

Kazanın ardından bir hafta geçmişti. Hastanede uygulanan tedavi bitmiş, Fatih'in taburcu olma zamanı gelmişti. Hastanede bir hayli ağrı çekmiş yiyip içemediği içinde zayıflamıştı. Gözlerinin altı çökmüş ve mor mor olmuştu. Annesi Hayriye hanımda Fatih için çok korkmuştu, dualar ederek adaklar dağıtarak paylaşmıştı Fatih'in hastaneden sağ salim çıkmasının, sevincini.

Bütün kasabaya lokma dağıtmayı adamıştı  ev geçmemece dost düşman demeden herkese dağıtacağını söylemişti üstelik.
Daha çıktığı gün konu komşu toplayıp hamurlar yoğrulmuş lokmalar dökülmeye başlanmıştı. Bir yandan dökülüyor, öte yandan dağıtılıyordu, bütün kasabaya.

Bahçe kapısının çalınması ile Gülce dışarıya fırladı. Elinde lokma yığılı bir tepsi ile gençten bir kızdı bu gelen, kız lokmaları gösterip Gülce'den bir tabak getirmesini istedi.

Gülce "Bunlar ne?" diye sordu.

Lokmayı getiren kız,

"Adak Fatih abim kaza geçirmişti hastaneden çıktıda Hayriye teyzem dağıtıyor!" dedi.

ELİMİ BIRAKMA 💅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin