▪Dört▪ "Noona."

3.7K 440 236
                                    

Luhan, Sehun'a bakıyordu. Daha demin cümlesi yarım kalmıştı ve Luhan, sarışının ağzından çıkacakları fazlasıyla merak ediyordu.

Uzun bir süre sessizlikten sonra, "Ne diyecektin?" diye sordu Luhan yumuşak sesiyle.

Sehun eliyle oynamaya başlamıştı bile. Eğer, Luhan'a karşı az da olsa bir şey hissettiğini söylerse; Luhan'ın tekrardan penisine tekme atma ve küfür ederek oradan uzaklaşma ihtimali yüksekti. Sehun'un hala 'Junior Oh Seksi Hun' adlı organına ihtiyacı vardı.

Ya da Luhan'ın reddetmesinden korkuyordu. Çünkü Sehun'a kimse 'Hayır' diyemezdi. O, Sehun'du her türlü deliğe çakabilen, nefes alsın yeter felsefesi olan , 'Junior Oh Seksi Hun' adlı organı olan, bir erkeği kız, kızı da erkek sanabilen tek insan parçasıydı. Türünü başka hiçbir yerde görmeyeceğiniz kadar özeldi.

"Im.." dedi biraz düşünmek için. Aklına güzel bir yalan getirebilirse buradan sıvışabilirdi, "Sadece..."

"Sadece, ne?!"

"Eyh, bağırmasana. Senden büyüğüm ben."

Luhan'ın suratını alaycı gülümsemesi kaplarken, "Senden büyük olduğuma emin olabilirsin. Sen yokken buralar hep tarlaydı." Sırıtması hala yüzünde büyük bir keyifle duruyordu, "23 yaşındayım."

"Siktir!" Sehun şoka uğramıştı, Luhan'ı Üniversiteye yeni geçmiş çömezlerden sanıyordu. Kendisi de öyleydi ama fark ettirmemek lazımdı, "Şimdi sana ne demem gerekiyor?"

"Hyung." diye kısaca cevapladı.

Sehun biraz düşündükten sonra, Luhan'ı yine sinir edebilecek bir şey aklına geldi. Nedenini bilmiyordu ama Luhan'ı sinir etmek fena şekilde hoşuna gidiyor, egosunu tatmin ediyordu.

"Bence, 'Noona' daha iyi olur. Kızdan bir farkın yok, güzelim."

"Kendine yeni bir Junior al." Luhan'ın sinirden gözü seğirmeye başlamıştı. Ve bu Sehun için pek de iyi bir şey değildi. Annenizin sizden 'şu kurabiyeyi yemeyin, misafir gelecek.' deyip de sizin bilerek yemeniz kadar sonu kötü olacaktı.

"Neden?"

"Çünkü birazdan ona tekmeyi geçirdiğimde kullanabileceğin, 'Junior Oh Seksi Hun' adlı bir organın olmayacak."dedi ve SatanSoo bakışlarıyla Sehun'un üzerine doğru yürümeye başladı.

*

"Suho~~~~" Lay öyle bir şekilde seslenmişti ki, aegyo değil uzun hava oluşmuştu. Bağırı yanık çobanlar gibi tepeye çıkıp, "Su~~~ho~~~" diye bağırmak istiyordu.

"Efendim." Suho omuz silkti. Lay denilen herif 'çikolata' istemişti. Ama Suho nereden bilebilirdi ki, sadece çikolatayla sınırlı kalmayacağını...Parasını vakumlu süpürge gibi içine çekeceğini....

"Bay Hee Chul, bizden herhangi bir oyun sergilememizi istedi." Sevimlice elleriyle oynuyordu.

"Hangisi?" Suho umursamazca sordu.

Lay dudaklarını büzdü, "Neden soğuk davranıyorsun?" dedi, "Göğüsümden ama kalbimi kalbimi söktün."

"Daha paracıklarım harcanmak için çok küçüktü," Suho üzgünce mırıldandı, "Gittiler...Başkalarına gittiler. Oradakiler paracıklarımın her gün tozunu alıp, para kokulu parfüm sıkmazsa ne yaparım..."

"Giden gitti Suho.." Lay mırıldandı, "Bana her gün para kokulu parfüm sıkabilirsin." Gülümsedi.

"Onların matemini sonra tutacağım." Ayağa kalktı, "Hadi şu oyunu yapalım."

Lay, Suho'nun elini tuttu, "Çıplak Kral'ı oynamak ister misin?" diye devam etti, "Orada ki kral çok zengin, yakışıklı, alnı bir yol kadar açık ve boyu bacağım kadar."

Destiny :: BaekYeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin