3880 kelime
—
Taehyung her sabah kendi masasına gitmeden önce mutlaka Jeongguk'un yanına gelip ona günaydın diyor, ardından onu yanağından veya alnından öptükten sonra kendi masasına, Jimin'in yanına gidiyordu. Eğer Jeongguk'dan önce gelmişse de daha Jeongguk onun yanına varmadan onu görüyor ve yarı yolda karşılıyordu.
Ve Jeongguk her defasında sevgiye özgü o baş döndürücü coşkuyu hissediyordu.
Hoseok'un, "Taehyung'un seni öpmesine hâlâ alışamadın sanırım." dediğini duydu. Taehyung ile ilgili olan düşüncelerinde sıkışıp kalmıştı ve Hoseok'un onunla konuştuğunu duyması bile bir mucizeydi.
"Niye öyle dedin?" diye sordu. Taehyung yeni yanından ayrılmış ve bugünkü Quidditch maçı için kahvaltıdan erken çıkmıştı.
"Çünkü ne zaman seni öpse sudan çıkmış balığa benziyorsun."
Bu konuda nasıl bir yorum yapabileceğini bilmiyordu çünkü Taehyung onu öptükten sonra nasıl göründüğünü bilmiyordu. Yine de, Taehyung'un da Hoseok gibi düşünmediğini umuyordu.
Yeniden kahvaltısına dönerken, "Kabasın." demekle yetindi. Hoseok'un bu yorumuna bozulduğunu inkar etmeyecekti.
Hoseok, "Şaka yaptım minik kuşum. Asma o güzel suratını hemen." dedikten sonra Jeongguk'a yaklaşıp yanağından bir makas aldı.
Jeongguk arkadaşına gülümsedikten sonra Hoseok yeniden konuştu.
"Sevgililer günü yaklaşıyor. Beraber bir şeyler yapmayı düşündünüz mü?"
Gülümsemesi düştü. Çatalını tabağına bıraktı. İştahı kesilmişti ve bir anda göğsünün ortasına fil gibi oturan ağırlığı görmezden gelemiyordu. Sevgililer günü hakkında konuşmamışlardı.
Sevgililik hakkında konuşmamışlardı.
"Ne oldu?" diye sordu Hoseok. "Suratın düştü yine. Yanlış bir şey mi söyledim?"
"Hayır, hayır yanlış bir şey söylemedin." diyerek arkadaşına güvence vermeye çalıştı ama görünüşe göre başarılı olamamıştı. "Gerçekten. Senlik bir durum değil. Tamamen benimle ilgili."
"Anlatmak ister misin?"
Jeongguk, sanki Hoseok'un bunu söylemesini bekliyormuş gibi son birkaç gündür içini kemiren tüm düşüncelerini ortaya döktü. Neredeyse 10 dakika boyunca aralıksız bir şekilde konuştu ve Hoseok da arkadaşını büyük bir ciddiyetle dinledi.
Jeongguk başını iki elinin arasına aldı. "İlk başta sevgili olup olmamak umrumda değildi. Aramız böyle güzelken durumu resmileştirip resmileştirmemeyi hiç önemsemiyordum. Bu kadarı benim için yeterli olur diye düşündüm ama artık yetmiyormuş gibi hissediyorum. Yani, sevgili olunca da pek bir şey değişmeyecek ama benim sevgilim olsun istiyorum, anladın mı? Sevgilim olduğunu bilmek istiyorum."
Hoseok ilk başta konuşmadı. Ardından kollarını göğsünde kavuşturdu. "Taehyung ile konuşmalısın. Onunla konuşup onun da bu konu hakkındaki fikrini almadan pek fazla bir yol kat edemezsin."
Jeongguk, Hoseok'un haklı olduğunu biliyordu ama Taehyung'a ne diyecekti ki? Konuşmayı nasıl başlatacaktı?
"Eğer benim fikrimi soracak olursan, Taehyung bence zaten çoktan sevgili olduğunuzu düşünüyor." dedi Hoseok kendinden emin bir şekilde.
"Hiç sanmıyorum."
Hoseok omuz silkti. "Bence öyle. Sadece söylüyorum."
Jeongguk tam ağzını açıp konuşacaktı ki, öğrencilerin Büyük Salon'dan hızla çıktığını fark etti. Hoseok'a döndüğünde arkadaşı, "Maça geçiliyor sanırım." diyerek ayağa kalktı. "Hadi biz de geçelim." Jeongguk'un yanına ulaştığında kolunu arkadaşının omzuna atıp diğer eliyle yanağını sıktı. "Sıkma canını, tamam mı canım?" dedi destekçi bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
as i am ✓
FanfictionJeongguk, Hogwarts'daki ilk yılından beri dikkatini çeken Taehyung'un onu hiçbir zaman fark etmeyeceğini düşünüyordu.