7. Bölüm

198 14 1
                                    

Eve döndüğümde ağrı dolu ayaklarımı hemen ayakkabılarımdan kurtarıp rahatlamak için kendimi salona atıyorum. Evden çıktığımda güneş tepedeydi şimdi ise batmak üzere. Zaman kavramımı kaybetmiş durumdayım. Kim bilir kaç saat dışarıda oyalandığım, Kayle'ı bulmamın ne kadar sürdüğü veya ne kadar süre onunla konuştuğum hakkında hiçbir fikrim yok ki zaten şu an bununla kafamı yoramam çünkü kafamı kurcalayan başka şeyler var. Aralarından en önemlisi de neden bana benim hakkımda hiçbir şey söylemedi. Tabi onun sayesinde adımı öğrenmiş oldum ama tek başına adım, benim hakkımda hiçbirşeye ışık tutmuyor. Sadece adım mı.. Olamaz. Herhalde benim sadece adım yoktur ama nedense oradayken soyadımı sorma gereği duymadım. Lanet olsun kendime.. Neden sustun ki orada sanki neden herşeyin cevabını veya en azından soyadını öğrenene kadar inat etmedin ki.. Şimdi sadece böyle oturursun işte. Tamamen çaresiz ve yapayalnız. Oturduğum koltuğun üstünde jöle gibi süzülerek zemine kayıyorum. Bacaklarımdan sırtıma doğru koltuğun yarattığı sürtünme hoşuma gidiyor ve biraz olsun rahatlamamı sağlıyor. Sonunda kendimi yerde yarı uzanırken buluyorum. Başım ve omzumun bir kısmı ile koltuğa yaslanmış haldeyim fakat hemen sonra kendimi iyice uzatıyorum zemine. Sadece kafam zemine değmiyor. Halı yastık görevi görüyor şu an benim için. Bir süre hiçbir şeyi düşünmek istemediğimden olduğum yerde öylece kalıyorum. Gözlerimi kapatıyorum ama uyumak istediğimden değil sadece göz kapaklarımı kapattığımda oluşacak siyahlığın içinde kaybolmak istediğim için. Bu simsiyah alanda tamamen özgür ve mutlu olmak istiyorum. Tamamen kendim olmak... Burası oldukça huzurlu, oldukça sakin. Burası saklanmak için en uygun yer. Uzunca bir müddet buradan çıkmayı düşünmüyorum. Bir süre kendi sessizliğimde kalınca sonsuza kadar burada saklanamayacağımı farketmem uzun sürmüyor. Gözlerimi yavaşca açıyorum. Gözlerimi duvarda gezdirdikten sonra derin bir nefes alıp ellerimden destek alarak kalkıyorum. Henüz uyumak istemiyorum bu yüzden odama geçip yatağa oturuyorum. Başımı öne eğip ellerimi yüzümde ve saçımda gezdiriyorum ve daha sonra alnıma baskı uyguluyorum çünkü başımda birdenbire bir ağrı oluşmuş durumda. Bu kadar sessizliğe dayanamayıp sabırsızca yataktan kalkıp etrafı gözlemliyorum. Penceremi ve perdemi kapatmadığımı farkediyorum. Bu kadar unutkan birisinin kendisini bile hatırlamamasına şaşmamalı.. Pencereyi kapatıp perdeyi de çektikten sonra dönüp sırtımı pencereye yaslıyorum. Nefes alıp verirken karşı tarafta ilgimi çeken birşeyler görüyorum. Karşı odadaki kitaplar..Yorgunluktan burasının evim olduğu gerçeğini unutmuşum. Burası benim evim olduğuna göre o kitaplar da bana ait olmalı. Başım hala zonkladığından yavaş adımlarla kitap dolu odaya geçiyorum. Ve ellerimi kitapların üzerinde gezdiyorum. Kitapların girinti-çıkıntılarının parmaklarımda yarattığı his rahatlamamı sağlıyor. Kitaplığın sonuna gelince kitaplara göz atmaya başlıyorum. Genelde klasik kitapları sevdiğimin farkına varıyorum. Bazı tıbbi kitapları da okuyormuşum anlaşılan.. Belki de tıp üzerine eğitim almışımdır. Kitaplıktaki bu ufak çaplı ama bir o kadar da yorucu gözlemden sonra bugünlük bu kadar yorgunluk yeter diyip yatağıma gitmek için kapıya yöneliyorum. Tam arkamı dönerken kitaplıklardan bir tanesinin üstündeki diğer tüm kitaplara kıyasla daha büyük ve kalın bir kitao dikkatimi çekiyor. Kitabın bulunduğu kitaplığa yaklaşıp elimi uzatıyorum. Kitabı almam çok da zor olmuyor. Sanırım kitaplıkların boyunu kendi boyuma uygun bir oranda yaptırmışım. Kitabın arka yüzü çevrilerek koyulmuş. Simsiyah bir kitap ve kapağı oldukça kalın. Üzerindeki tozu sildikten sonra kitabın ön yüzünü çeviriyorum. Ön yüzü arkasından daha tozlu. O kadar tozlu ki üzerindeki yazı okunmuyor. Bir bez parçası bulup hızlıca siliyorum ve kitabın adı beynimde ateş edilmiş gibi bir etki bırakıyor. Kitabın ismindeki her harf beynime kazınıyor:

"ŞİZOFRENİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR"

ŞizofrenyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin