Uyandığımda düne kıyasla daha iyi hissediyorum kendimi.. Hatta nedenini bilmediğim bir huzur var içimde. Üstelik yüzümde gülümsemeyle uyandım. Sanırım iyi uyumuşum ve güzel rüyalar görmüşüm ama bundan emin olamıyorum çünkü uyuduktan sonrasını hatırlamıyorum. Rüya gördüysem bile şu an ona -veya onlara- dair hiçbir şey yok zihnimde.. Neyse ki bu beni huzursuz edecek bir detay değil.. Yatağımda iyice gerindikten sonra rahatladığımı hissedince bir müddet kalkmıyorum. Etrafı inceliyorum ve bunu yaparken siyah perdemin arkasından ışıl ışıl parlayan güneşi hissedebiliyorum çünkü perdemin uç kısımlarından güneş ışınları akın ediyor. Her ne kadar pek etkileyici durmasa da bu manzara beni etkilemeyi başarıyor. Bunu biliyorum çünkü gözlerimi o taraftan alamıyorum. Daha sonra kendimi zorlamamaya özen göstererek yavaşca kalkıyorum yatağımdan ve ilk yaptığım şey perdeyi açmak oluyor. Dışarıdan gelen muazzam güneş ışınları, havadaki koku ve dışarıdaki çok da rahatsız edici olmayan gürültü bir an kendimi yeniden doğmuşum gibi hissettiriyor. İçime dolan enerjiyle bir koşu banyoya gidiyorum ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra bir şeyler atıştırmak için mutfağa yöneliyorum. Buzdolabında bulduğum tek şey, bir şişe süt ile koca bir paket dolusu kahvaltılık gevrek oluyor. Bu iki şey dışında dolap bomboş. Biraz kahvaltılık gevrek atıştırdıktan sonra giyinmek için odama yöneliyorum. Dolabımdan turkuaz bir kazak ve siyah bir pantolon alıp alelacele giyindikten sonra kapıya gidip ayakkabılarımı giyiyorum. Bugün kendimden daha eminim ve kendime olan özgüvenim daha da yüksek. Çünkü bugün ne yapacağımı biliyorum, çünkü nereye gideceğimi biliyorum.. Çünkü bugün, kafamda kurcalayıp durduğum sorulara cevap bulacağımı biliyorum...
¥
Binanın önündeki leş kokan çöplere aldırmadan yaşadığım apartmanın bulundugu sokaktan çıkıp ana caddeye ilerliyorum. Buradaki her şey daha etkileyici daha renkli ve daha cıvıl cıvıl geliyor şu an gözüme. Sanki bir günde bir güç sokaktaki tüm kasveti kaldırmış gibi. Yine de ara sıra gözlerini sinirle veya hiddetle üzerimde gezdiren bir kaç insana rastlamıyor da değilim. Yine de bugünki enerjimi söküp alamazlar benden. Beni büyüleyen o küçük köprüye vardığımda yine o ördek sürüsünü görünce bir an şaşırıyorum. Ve ördekler gözden kaybolana kadar suda süzülüp gitmelerini izliyorum. Daha sonra o küçük "doktorlar" sokağının girişinde buluyorum birdenbire kendimi. Neyse ki bu kez hazırlıklıyım. Gideceğim yeri de kişiyi de biliyorum. Kayle Portak!
Mahallenin içlerine doğru yürürken birdenbire izlendiğim hissine kapılmadan edemiyorum ve birkaç saniye sonra pencerelerinden beni gözetleyen birkaç kişiyi farkedince böyle hissetmemin nedenini anlıyorum. Buraya ilk geldiğimden bu yana buradakilere pek güvenemiyorum. Yine de istifimi bozmadan, sanki hepsi beni tanıyormuş ve ben de onları tanıyormuşum gibi, yoluma devam ediyorum. Mahallenin sonlarına doğru gün ortasında bile kasvetli ama bir o kadar da görkemli görünen evin kapısını çalıyorum. Kapıyı Kayle'ın asistanı açıyor. Yine güleryüzlü, enerjik ve samimi bir tavırla "Hoşgeldiniz" deyip başıyla selamlıyor. Karşısında istemeden biraz afallayıp, gülümsemeye çalışarak başımla selam veriyorum. Birşey söylemediğim için gücenmiş olmalı ki birden ciddileşip: "Sizi yukarıda bekliyor. Merdiven yukarı çıkınca-"
"Teşekkür ederim fakat yolu biliyorum." Kelimeler istemsizce çıkıyor ağzımsan ve cümlemi bitirince pişman oluyorum çünkü karşımdaki kız bozulduğunu belli etmemeye çalışsa da, bir hışımla yine o gizemli odasına gidip kapıyı sertçe çarpması onu ele veriyor. Yaptığım aptallığı düşünerek içeri girip kapıyı kapatıyorum. Yukarı çıkan merdivenlerin başına geldiğimde gördüğüm manzara karşısında şaşırıp kalıyorum. Geçen sefer tozdan görünmeyen merdiven basamakları şimdi pırıl pırıl. Üstelik o kadar iyi temizlenmiş ki ceviz ağacından yapıldığı belli olan ahşap basamaklar kahverenginin inanılmaz göz alıcı tonunda adeta buyur ediyor insanı.. Yukarı çıkarken duvardaki tablolar dikkatimi çekiyor çünkü değiştirilmişler. Bir önceki gelişimde farklı tablolar vardı; biraz kasvetliydiler şimdi ise yerini yemyeşil ormanların veya uçsuz bucaksız görünen okyanusların olduğu tablolar almış. Kapıya varınca derin bir nefes alıp içeei giriyorum ve daha Kayle ağzını açmadan sandalyelerden birine oturuyorum. Otururken yüzünde hoşnut olduğunu belli eden bir gülümseme farkediyorum suratımda. Onu ilk gördüğümde onun bir budala olduğunu düşünüyordum ama şimdi ona hayranlıkla bakıyorum çünkü..
Çünkü bu adamın hayatımını değiştirebileceğini biliyorum, hissediyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofrenya
Paranormal"Bir gün adını bile hatırlayamayan biri olarak uyansanız ne yapardınız.. Peki ya inandığınız herşey zihninizin bir oyunuysa?.." Vote ve yorumları eksik etmeyin lütfen:)