okumaya çalıştığı on satırlık cümleyi baştan kaçıncı tekrar edişiydi, bilmiyordu. kulağında evdeki sesi susturmak için son ses müzik çalıyor, sağ elindeki kalemini odaklanmaya çalıştığını belirtircesine deftere vurup duruyordu. fakat nafileydi, yarın sabah sekizdeki finaline çalışamıyordu. hem de kim yüzünden?ev arkadaşı yüzünden.
arkadaşlarını toplamış bir odalı evlerinin salonunda bağıra çağıra maç seyrediyorlardı. arkalarındaki masada sinirden neredeyse ağlamak üzere olan jongin'i yok sayarak.
diğer odaları oldukça eşya ile dolu ve küçük olduğu için orada masa yoktu. jongin mecburen salonda çalışıyordu. lakin hem yarınki sınavının stresinden hem de chanyeol'e olan sinirinden ziyade kırgınlığından dolayı önündeki slayta bakamıyordu bile. gözleri, diğer oğlanın pür dikkat ekrana kilitlenmiş büyük gözlerindeydi. futbolcular koştukça chanyeol de onlar ile beraber koşuyordu sanki. elleri koltuğu tutuyor, büyülttüğü gözleri ile maçı izliyordu. adeta küçük bir çocuk gibiydi.
ona olan dikkatini kesip aklına sınavı getirmeye çalıştı. fakat ev, gerek havada uçuşan küfürlerden gerekse chanyeol ve arkadaşlarının maç yüzünden tartışmalarından dolayı o kadar sesliydi ki kulağındaki kulaklık bile bu sesi bastıramıyordu.
canına tak ettiği noktada jongin "hyung," diyerek seslendi. büyük oğlan ev arkadaşının titrek sesini tabii ki duymamıştı. jongin'in kısık sesi duvarlara bile çarpmadan kendine geri dönmüştü.
bu yüzden "hyung!" diye daha şiddetli bir ses tonuyla seslendi. chanyeol bu kızgın sesi işitmiş olacak ki vücudunu yormayacak biçimde geriye doğru döndü.
küçüğünün dolmuş gözlerini görmesiyle beraber istemsizce yutkundu, dudaklarını yaladı.
"biraz sessiz olur musunuz? yarın sınavım var." chan'ın umursamayacağını bildiğinden tepkisini beklemedi, slaytına geri döndü.
beklediği gibi de olmuştu. geriye döndürdüğü bedeni tekrar ekrana kilitlenmişti. aklında hâlâ jongin'in dolu gözleri vardı ama. sebebinin kendisi olduğunu bilmiyordu, onu üzen nedeni gece uyumadan önce sormaya karar verdi. ve böylelikle jongin'in biraz önce sarf ettiği kelimeler bir kulağından girip diğer kulağından çıkmış oldu.
uyarısına rağmen bir saniye bile durak vermeyen uğultudan hallice sesleri evi ele geçirmeye devam ediyordu. maçın bitmesine kıstığı gözleriyle on dakika kaldığını görmüştü. bir on dakika daha onlara dayanamayacağını fark etmiş, yığın dolu slaytını tepki çekmek amacıyla masaya sert şekilde vurup ayağa kalkmıştı. tüm gözlerin ona döndüğünü bilmeyecek kadar sinirliydi. eşyalarını toplayıp küçük odaya gitmek üzere salondan çıktı. arkasından son bir kez chan'a doğru baktığında onun da kendisine doğru endişeli gözlerle baktığını görmüştü.
diğer odaya girer girmez sertçe kapıyı çarptı ve tek kişilik yatağına kendini attı. son günlerde o kadar yoruluyordu ki, vücudu daha fazla kaldıramayacağını anlatmak ister gibi çökmüştü. gözlerini usulca kapattı ve final haftasından dolayı kendini ne kadar yıprattığını düşündü. hafta sonları kütüphanede sabahlıyor, hafta içleriyse evde sabaha kadar ders çalışıyordu. lakin bugün sabahlamayı bir kenara bırakmış, gözlerini cümleler üzerinde sabitlemekte bile oldukça kötüydü. yarınki sınav son sınavıydı. kurtulması yakındı. kendini böyle rahatlatmaya çalışıyordu odanın içerisinde yalnızca sokak lambasının ışığı dolduğu sırada.