9) surprise, love

122 7 0
                                    

bir sözcük, yalnızca bir sözcük nasıl tüm hücrelerini sızlatabilirdi böylesine? nasıl kalbini kasıp kavurur, tir tir titretirdi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bir sözcük, yalnızca bir sözcük nasıl tüm hücrelerini sızlatabilirdi böylesine? nasıl kalbini kasıp kavurur, tir tir titretirdi?

onu yaşama bağlayan küçük bir nefesi almaya bile zorlanıyordu. boğazından geçen oksijen ona hayat vermek yerine canını daha fazla yakıyordu sanki.

hararetli hararetli yürüyordu evine giden cadde yolunda. yanından geçen arabaların rüzgarı tokat gibi vuruyordu gerçeği suratına. dişlerini birbirine bastırmıştı yanaklarının ıslanmasına izin vermemek için.

aldığı haberin yoğunluğu beynini bulandırıyordu. zira caddede düz yürüyemiyordu. dengesi bozulmuştu. kafasında sadece o dönüyordu. gerçek, kulaklarında yankılanıyordu.

bugünlerde hava güzeldi. çiçekler filizlenmeye başlamış, kuşlar etrafında cıvıl cıvıl geziniyordu. rüzgar esintisi havanın sıcaklığını bir nebze de olsa hafifletiyordu. bu yüzden jongin birkaç haftadır işe yürüyerek gidip geliyordu.

trafik, araçların sesi başını şişiriyordu çünkü. ilkbahar geldiğinde yürümeyi seviyordu. az da olsa uzaklaşıyordu fazla sesten, insanlardan.

şirketine giden yol ara caddelerden geçtiğinden olsa gerek insan yoğunluğu pek fazla değildi. yanından geçtiği evlerin bahçelerini izliyor, ağaçların yanına kıvrılmış yavru köpekleri seviyordu.

lakin bugün diğer günlere kıyasla o kadar da neşeli değildi. üzgün müydü bilmiyordu. açıkçası ne hissettiğini kestiremiyordu. boşlukta gibiydi.

paylaşmak istiyordu kendisini böylesine arafta bırakan şeyi. bu yüzdendi başı dönmesine rağmen hızlı hızlı attığı adımları.

kapısının önüne geldiğinde karıncalanan parmak uçlarının izin verdiği kadarıyla anahtarını kavradı ve kilidi açtı.

içeri girer girmez elindeki çantanın yere düşmesine göz yummuştu. lavaboya doğru yöneldi. ellerini ve yüzünü yıkamalıydı.

aynanın karşısına geçtiğinde karşılaştığı ilk şey moraran göz altlarıydı. geceleri uyuyamıyordu. endişelendiği şey karnını ağrıtıyor, midesini bulandırıyordu. gözüne uyku girmiyordu bundan dolayı.

bugün endişesinin gerçekleştiğini öğrenmişti. bekliyordu. bunun yaşanacağını biliyordu. fakat yine de yaşadığı şoku üzerinden atamamıştı. hayal ettiği gibi toz pembe hissetmemişti. kendi kendine kafasında bu olayı daha kötü hâle getirdiğinden canını sıkmıştı yol boyunca.

yüzüne çarptığı soğuk su ateşlenmeye başlayan suratına iyi geldi. al al olmuş yanaklarındaki kızarıklığı fazla olmayacak bir miktarda gidermeyi başarmıştı.

lavabonun iki yanına dayadı ellerini. kalbinin çarpıntısının geçmesini bekledi. maraton koşmuş gibi göğüs kafesini acıtacak derecede hızlı atıyordu yüreği.

chankai one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin