akan beynim, yaşaran gözlerim ve iyice ağırlaşan vücudum ile beraber dersteydim. yüzüm kollarımın arasında olduğundan nefes almam biraz zordu. vücudum bunun sorun olduğunu belirtircesine kalbimi hızlandırmış, nefes alışverişimi sıklaştırmıştı. ama yine de uyumaya çalışıyordum. hocanın slayttan okuduğu ezbere cümleleri duymamaya zorluyordum kendimi.
uykuya dalacaktım da. sehun kolumu oyar gibi dürtmeseydi ağrılarımdan uzaklaşacağım bir uyku çekecektim belki. fakat kolumun acısına olan sızlanışlarım yüzünden bu ihtimal gerçekleşmedi. gözlerimi olabildiğince az açıp homurdandım.
"kalk hadi, ders bitti." ayağa kalkmış olmalıydı zira koca bedeniyle beni iteklemeye başladı. biraz daha sırada uyuklamaya devam etmek istiyordum. kalkacak mecalim yoktu. biri beni kucaklayıp evime götürse ne olurdu sanki?
omzuma attığı eli hafifçe derimi sıkıştırdı. "jongin-sshi, sınıfta kimse kalmadı." yerimden kalkmadığımı görünce biraz önce kalktığı oturağına geri oturdu. "iyi değilsin sen. dünden dolayı değil mi?"
bana kızacağını biliyordum, gözümü açmadım bu yüzden. başımı salladım uyuşukça.
"aferin sana." üzerime çok gelmemek için derin bir nefes aldı. "zaten duştan yeni çıkmıştın, saçların ıslaktı. partiye gelmek zorunda mıydın ya?" hâlâ sanki saçlarım ıslakmışçasına onlara dokunmak amacıyla gözlerim üzerine düşen tutamlara elini attı. "hayır bir de mekanda eğlendiğimiz yetmiyormuş gibi dışarı çıktın sarhoş hâlinle, caddelerde koşturdun çocuk gibi."
annemin cümlelerini ezberlemiş olmalıydı. sabah aynı kelimeleri sarf etmişti çünkü o da. azarına karşılık hafifçe iç geçirdim lakin nefesim boğazımı öyle bir yakmıştı ki öksürüklere boğulmam saniyeler almıştı.
"hastaneye gidelim, tanrı aşkına." diyerek kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı bu defa beni. başım dönüyordu. bunu fark ettiğinde koluma girdi hemen. eşyalarımı bir çırpıda toplayıp bizi sınıftan çıkardı.
ders bittiğinden beri telefonum çalıyordu ama parmağımı kaldıracak dermanım olmadığından hiç dokunmamıştım. sehun beni yavaş yavaş yürütüyordu. buna istinaden telefonumu elime aldım. gözümün gördüğü kadarıyla chanyeol'den ondan fazla cevapsız arama vardı. dudağımı ısırdım gerginlikle. bugün onun evine geçecektim dersten sonra sözde. meraktan delirmiş olmalıydı.
ona dönmek için isminin yazılı olduğu ekrana basmak üzereydim. o sırada turnikelerden çıkıyorduk. ilk chanyeol'ün arabasını gördüm, saniyeler sonra arabasının kapısına yaslanmış telefonu elinde, bir bacağını telaşlıca sallayan erkek arkadaşımı.
sehun onu görünce kolumdan çıktı. hastaneye onun götüreceğini varsayarak bana veda etti gülümseyerek ve diğer yöne yöneldi.
sevgilime seslenmek istiyordum, sızlanışlarımı memnuniyetle kabul edeceğini bildiğimden ötürü kollarında mızmızlanmak istiyordum. buna tezat yaptığım tek şey yolun ortasında onun beni fark etmesini ummaktı.