"P-pardon ya, birisiyle karıştırdım galiba."
Bana hayatındaki en garip şeymişim gibi bakıyordu şuan. Yer yarılsa içine girerdim yani.
"Peki."
Konuşmayı unutmuştum sanki, ifadesizce yüzüne bakıyordum. Birkaç saniye o da bana baktıktan sonra başını yukarı kaldırıp gökyüzüne çevirmişti bakışlarını. Tekrar bana döndüğünde artık konuşmam gerektiği aklıma gelmişti.
"Imm şey... İntihar falan mı ediyordunuz? O-onunla?"
Elimle bıçağı göstermiştim. Oysa bir anda kahkaha atmıştı.
"Neden güldünüz?"
"Sorunuz biraz garip geldi."
Yine bir kahkaha atmıştı. Sahi... İntihar falan mı ediyordunuz ne ya?
Boğazımı temizlemiştim o da eski haline geri dönmüştü. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde yine o bitkin, ağlamaktan şişmiş yüzle karşılaşmıştım. İçimde yine bir şeyler kopmuştu.
"Yardım edebileceğim bir şey mi?"
Başını iki yana sallamıştı.
"Pek sayılmaz."
"Nereden biliyorsunuz ki, belki de ederim."
"Emin olun o kadar basit olsa bunu yapmaya çalışmazdım."
Yüzündeki ciddiyetle karışık hüzünlü ifade ağlama hissi oluşturuyordu. Onu böyle görmeye dayanamıyordum.
"Hiçbir şey sizden önemli değil. Her zaman bir seçenek vardır yaşamak için, biliyorsunuz."
"Bakın, gerçekten bunu tartışacak konumda değilim şuan. Yalnız bırakır mısınız beni?"
"Gittiğim an yapacağınız şeyi bile bile yalnız bırakır mıyım sizce sizi?"
Oflayarak gökyüzüne çevirdi başını. Sonra tekrar gözlerime baktı.
"Lütfen. Lütfen gidin."
O kadar çaresizce kurmuştu ki bu cümleyi gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Özür dilerim ama siz vazgeçmedikçe, anlatmadıkça gitmeyeceğim."
Birkaç saniye yüzümde kalmıştı bakışları şaşkınlık içeren bir ifadeyle.
Sonrasındaysa yere oturmuştu. Ben de yanına oturdum.
Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Sesi titriyordu. Sıkıca sarmak istedim o an onu.
" Anlatabileceğim ya da yardım edebileceğiniz, yardım etmek isteyeceğiniz bir olay değil. Sizi, ailenizi riske atacak bir olay. Anladınız mı şimdi? Bana kimse yardım edemez."
Söyledikleriyle düşünmeye başladım. Onun yerinde olsam ne duymak isterdim? Her insan yaşamak isterdi. Ona yaşaması için bir sebep vermeliydim o halde.
"Aileniz, sevdikleriniz var değil mi? "
Başımı hafifçe sağa, onun yüzüne çevirmiştim. Bana bakmadan kafasını salladı.
"Siz giderseniz onlar ne yapacaklar? Bir ailede bir kişi eksildiğinde hiçbir şey eskisi gibi olmaz, olamaz biliyorsunuz."
Cevap vermesini beklemiştim ama beni sessizce dinliyordu.
"Peki ya ihtimaller? Düşünsenize belki de her şeyin üstesinden geldiğinizde çok güzel bir hayat bekliyor olacaktır sizi. Belki de ilerleyen günlerde yaşadığınız sorunu çözecek şeyler olacaktır hayatınızda. Belki de bir mucize olur ya da belki yarın düşünceleriniz çok daha farklı olur. Bu ihtimallerin hepsine sırt mı çevireceksiniz yani? Her şey bir yana ya sevdikleriniz? Sizsiz onlara ne olacak? "
Tekrar ona döndüğümde eli yanaklarındaydı. Gözyaşlarını siliyordu. O an ben silmek istedim yanaklarındaki yaşları. Yanındayım, hep öyleydim demek istedim. Söylediklerime cevap vermektense önüne bakmayı tercih ediyordu hâlâ.
"Ben sizi anlıyorum. Bu kararı eminim çıkmazda kaldığınızı düşündüğünüz için vermişsinizdir. O zaman beni girdiğiniz çıkmaz sokağın sonundaki kısa duvar gibi düşünün. Size üstünden atlayarak düz yola çıkma imkânını veren o duvarım ben. Beni kullanmak yerine neden o çıkmaz sokakta kalasınız ki? İzin verin yardım edeyim işte. "
Söylediklerimle bakışları bana dönmüştü. Birkaç saniye gözlerime bakıp bakışlarını tekrar yere çevirdi. Artık söyleyecek bir şeyim kalmamıştı. Onun cevabını bekleyecektim. Bakışlarımı önümdeki denize çevirip onun cevabını beklemeye başladım.
"Size ne olduğunu söyleyemem. Yani o duvardan atlayamam ama o ihtimalleri ve insanları düşündükçe size hak verdim. O çıkmaz sokaktan kurtulacağım. Bir yolunu bulacağım. Kaçmayacağım, biraz daha çabalayacağım."
Duyduklarımla gülümseyerek ona döndü bakışlarım. İstemsizce gözlerimden birkaç yaş düşmüştü yanağıma. Oysa hafifçe gülerek söylüyordu bunları. İçim rahatlamıştı ama onu şuan için yalnız bırakamazdım.
"Doğru kararı verdiniz, üstesinden geleceksiniz, biliyorum."
Söylediklerimle bakışlarını bana çevirip gülümsemişti.
"Siz isterseniz gidin artık. Gece gece bir deliyle uğraştınız, kusura bakmayın."
"Kovuyorsunuz yani beni?"
Alaylı bir tonda söylediklerimle kıkırdadı.
"Alakası yok ama saat çok geç olmuş."
"Haklısınız, çok geç olmuş. O yüzden sizinle kalmalıyım. Eve bu saatte gidemem."
Derin bir nefes alıp vermişti. Aklından ne geçiyordu acaba?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Yan Yana|Texting
RomanceBilinmeyen: Sen ağlama... Bilinmeyen: Bir damla gözyaşın yeter Bilinmeyen: Sen üzülme, gülüm Bilinmeyen: Gamzende güllerin biter Bilinmeyen: Özür dilerim Bilinmeyen: Yanında olamadığım için, tam bir korkak olduğum için özür dilerim Bilinmeyen: Kıy...