Fırından çıktıktan sonra ilkbaharın yaklaşmasıyla gelen o temiz havanın kokusu,soğukluğuyla birlikte burnuma çarpmıştı. Taze poğaçaları poşete düzgünce yerleştirdikten tek elimi cebime yerleştirdim. Ağır bir şekilde ilerlemeye başladım ve bugünün o gün olması neşesiyle hızlanmaya başladım. Etrafımdan geçen kişilere de mi geçirmiştim mutluluğumu bilmiyorum ama bugün etrafta tarif edilemez derece güzel bir hava vardı. Cumartesi olmasının etkisi miydi onu bilemiyorum. Elimdeki poşete baktım. Bu kadar fazla poğaça alıcağımı beklemiyordum -Kazuichi'nin sözünü tutmadığı belli- ama güzel koktuğu için iştahımı açıyordu. Bu yüzden daha da hızlı yürümeye başladım. Fuyuhiko'nun evinin önüne gelince Kazuichi'nin gerçekten sözünü tutmadığını anladım. Gerçekten fazla insan vardı ama Kazuichi ortalıkta gözükmüyordu. Belki de Fuyuhiko onu küfürlerine maruz bırakıyordu. Fakat arkamı döndüğümde yanıldığımı farkettim. Kazuichi,Sonia ile konuşmaya çalışıyordu ve bunda başarılı olup olmadığı sorgulanırdı. Hayal kırıklığına uğramış bir anne misali iç çektim ve yanlarında oyun oynayan Chiaki'yi görmemle birlikte bu yüz ifadesi yok oldu.
Onun yerine onunla konuşmaya hevesli olduğumu gösteren aptalca bir yüz takındığıma emindim. Çünkü o da beni görmüştü ve yanıma geliyordu.
"Merhaba Hajime."
"M-merhaba..." neden bilmiyorum ama onun yanındayken kendim gibi olamıyorum. Uzun bir sessizlik oldu, bu rahatsız edici durumdan çıkmak için ilk ben konuştum;
"Demek buraya bile oyun getirdin." Gerçekten oyun denilince akla gelmeyi hakediyordu.
"Ah, evet boş zamanımda oynarım diye düşünmüştüm." O sırada arkadaşı olduğunu düşündüğüm İbuki ona seslendi.
"İbuki beni çağırıyor. Gezide tekrar görüşürüz Hajime."
"Görüşürüz." Chiaki İbuki ile konuşurken onu izledim ve saçlarının ne kadar da ona yakıştığını farkettim. Açık pembe saçları onun tatlı ve nazik kişiliğine çok uyuyordu. Video oyunları oynamak sanki o güzel gözüksün diye bulunmuştu. Onu o yapan şeyler onu sanki...nasıl diyebilirim. Kusursuz yapıyordu. Kimsenin kusursuz olduğuna inanmasam da o sanki çok farklıydı. Ama hangi yönden farklıydı onu çözememiştim. Her zamanki gibi bu durumdan kurtulmak için iç çektim. Etrafımı incelemeye başladım. Bir köşede Makoto ve Kirigiri çantalarının içini kontrol ediyorlardı ve onlara yakın bir yerde Mukuro kardeşiyle birlikte getirdikleri eşyaları düzenlemeye çalışıyordu. Junko ise ona emirler yağdırıyordu. Bu iki kardeşi okuldan tanımayan yoktu çünkü ikisi de bir baş belasıydı ama Kazuichi'nin onları niye davet ettiğini de anlayabiliyordum. Biraz daha gözümü kaydırdığımda Maki,Shuichi ve Kaito üçlüsünü gördüm. Yine her zamanki gibi Kaito bir şeyleri yanlış yapmıştı ve Maki onu azarlıyordu. Nedense bu minik tartışmalarının onları daha eşsiz bir grup kıldığını düşündüm ve göz seyahatime devam ettim. Gonta bir şeylere gücü yettikçe yardım etmeye çalışıyordu. Ona doğru tebessüm ettim. Böceklerine laf etmediğiniz sürece iyi birisiydi-ki Shuichi'den bunu duymuştum-. Arkamdan ses gelince oraya döndüm ve Akane'nin gizlice yemeklerden azar azar götürdüğünü gördüm. Orada durup onu izleyen Nekomaru gibi suç ortağı olmayı seçerek görmezden gelip kendi işime baktım. Bir köşede Kaede ve Rantaro,diğer köşede Tenko ile Himiko sohbet ediyordu. Diğer kızların ise birlikte toplanıp yemekleri toplamaya başladılar ve erkeklerde mangalı almışlardı. Birden gözüm en uzak köşede yalnız başına duran Nagito'yu gördü. Büyük ihtimalle kimseyi rahatsız etmemek için o köşeyi seçmişti ve onun gelmesine bile şaşırdım. Büyük ihtimalle "Benim gibi bir çöp parçası sizlerle güzel vakit geçirmemeli." gibi bir şey diyip reddederdi. Ama onu o şekilde görmek canımı sıktı. Ne kadar garip birisi olsa da artık onu da öyle kabullenmiştim çünkü ve onun da yalnız kalmasını istemedim. Onun yanına gittim.
"Hey,Nagito neden bu köşede duruyorsun? Ne cevap vereceğini biliyordum ama yine de sordum.
"Ah, Hajime seni burada görmek ne güzel! Sizlerle aynı yerde durmayı hakketmediğimi düşünmüştüm."
"Dalga geçmenin sırası değil hadi sen de gel de birlikte şunu taşıyalım" dedim o da hepimizin yanına gelsin diye. Birlikte onu taşıdık ve herkesin olduğu yere sürükledim onu. Birazcık şaşırsa da mutlu olmuş gibiydi ben de sevindim. Herkes birlikte toplanınca gerçekten hepimizi taşıyabilecek bir otobüs geldi. Ağzım açık kalmıştı. Bir dakika, Fuyuhiko o kadar zengin miydi?! Önde bir adamın oturduğunu görmüştüm. Fuyuhiko ile yüz hatları bayağı benziyordu. Belki de...onun dayısı mıydı!? Şaşkınlığım hâlâ geçmeden herkes otobüse binmeye başladı. O sırada Chiaki yanıma geldi.
"Oh, sanırım birlikte oturmamız gerekecek." Bu sözler beynime girdiği an yüzümde hafif bir sıcaklık hissetim ve yüzümde hafif bir pembeliğin olduğunu düşünüyorum ama bunu olmadığını düşünerek birlikte aynı yere oturduk. Kendimi rahatlatmak için bir iç çektim ve günümün daha eğlenceli olacağını düşündüm.Uzun bir süredir atamadığım için özür dilerim 🙏. Ayrıca nedense bu bölümü sevmediğimi söyleyebiliriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun Bitti
RomanceAradığım kişiyi bulunca...oyun biter mi? Hinanami Yan shipler; ~Naegiri ~Sondam ~Fuyupeko ~Kaimaki ~Saimatsu