1.Bölüm

301 22 10
                                    

"Acıların seni daha güçlü yapar" derler ."Yeniden doğmak için önce yok olman gerek" derler.

"Anka gibi küllerinden doğman gerek" derler.

Oysa benim ne güçlü olmaya , ne yok olmaya , ne de yeniden doğmaya ihtiyacım vardı .

Benim sadece çocuk olmaya ihtiyacım vardı. Çocukluğumu yaşamaya ihtiyacım vardı.

Seray'la tayinimin Hatay'a çıktığını öğrenmemizin üzerinden bir hafta geçti. Bu bir hafta içinde  kiralık ev bulmak için günü birlik Hatay'a gidip geldim . Döndüğüm de  ben adliyede ki son işlerimi hallederken, Seray ise duruşmaları olduğu günler haricinde peşimden ayrılmadığı için benim tahammül sınırlarımı zorlamak ile meşguldü.

" Lora uçağın ne zaman" dedi tatlısını yerken.

" Bugün, burada havalimanı olmadığı için önce Ankara ya gitmem gerekiyor." dedim mutsuzca.

" Sonra da Ankara'dan saat dörtte aktarmasız Hatay gidicim işte" dedim telefonumdan taksi çağırırken. Kahvemden bir yudum daha alıp ayaklandım.

"Hatta şimdi eve gitmem gerek bavulumu alıp terminale geçeceğim" dedim.

" Bu kadar çabuk mu " dedi hayal kırıklığıyla .

Yanına gidip sarılırken " maalesef." dedim.

" Ben bırakmak istiyordum seni terminale ama yarım saat sonra duruşmam var." dedi ayrılırken.

" Olsun sorun değil ." dedim.

Üzgün bir şekilde yüzüme bakarken "Hadi ama yüzün gülsün biraz. Zaten zor gitmek daha da zorlaştırıyorsun." dedim bir kez daha sarılırken.

" Lora bir şey olursa bana haber ver tamam mı." dedi ağlamaya hazır sesiyle.

Seray'ı kendimden ayırırken " Bana ağladığını söyleme." dedim hayretler içerisinde.

"Ne ağlaması be." diye çemkirdi yüzüme. Bu kız gerçekten dengesizdi.

" Merak etme ararım ama sende arayacaksın. Hem beni görmeye gelirsin." dedim bir ümit mutlu olsun diye.

" Gelirim tabi , benden kurtuluşun yok savcı hanım." dedi nihayet benden ayrılırken. 

Sarılmayı sevmiyorum. İnsanların gereksiz temasları her zaman germiştir beni.

" Kurtulmak isteyen kim."dedim gülerken. Yan sandalyede ki kabanımı giyip "Bu sefer gerçekten gitmem gerek , görüşürüz avukat hanım." dedim.

Seray'la kısa bir vedalaşmadan sonra nihayet kafeden çıkabildim.

Kısa mı ? Yarım saat ayakta konuştunuz. İnsanlar sizi izlemekten yemeklerini yiyemediler.

Ne var ayakta konuşamaz mıyız, anormal bir şey mi bu .

Değil tabi ama kafenin ortasında birbirine sarılı iki kadın, biri hönkürerek ağlıyor diğeri ise ona peçete yetiştirmekle uğraşıyor sence insanların sizi izlemesi anormal mi?

Öyle şeyler olabilir, nitekim oldu da .

Kendi içsel çatışmama bir son verip gelen taksiye bindim. Gideceğim yeri söyleyip kafamı cama yasladım. Öylece geçip giden yolu izlerken aklımda sadece Hatay'da ne yapacağım vardı.

                                                                                                          🔮

Nihayet Hatay'a vardığım da toprağı öpecektim. Ben ömrümde bu kadar kötü bir yolculuk geçirmedim. Toplam üç saat yolculuk yaptım ama o üç saat boyunca ömrümden ömür gitti.

LayemuntHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin