1 İftira

91 10 43
                                    

Bol bol yorum yapmayı unutmayınn

-------------------------------------------
Oysa umut kaybedilmesi gereken son şey bile değildi...
~Alin
-------------------------------------------

Güneş ışınlarının yer yüzüne yayılmasıyla genç kız yeni umutlarla güzel olacağını düşündüğü bir sabaha açtı gözlerini. Lakin pencereden sızan güneş ışınları genç kızın yüzüne çarpıyor gözlerinin kısılmasına neden oluyordu. Daha fazla güneş ışınlarına maruz kalmamak adına yatağından kalktı. Kollarını kaldırıp esnerken hala uykusu olmasına rağmen pencereye yaklaştı. Temiz havayı ciğerlerine depolarken gülümsemesi büyüdü. Ne güzel bir gündü böyle. Genç kız tebessüm ederken:
"Şükürler olsun Allahım! Şükürler olsun!" diye fısıldadı.

Pencereden uzaklaşıp yatağının yanına geri döndüğünde gözü, yatağının baş ucundaki komodinin üzerinde duran alarmlı saate değindi.

Saat daha 05:46 idi. Genç kızın bedenine bir korku titremesi yayıldı. Hızla yatağını toparlayarak üzerini değişti. Odasından sakin adımlarla çıkıp koridorun başındaki banyoya ilerledi. Rutin işlerini halledip elini yüzünü yıkadıktan sonra merdivenleri indi hızlı hızlı.

Merdivenlerin sağında kalan mutfağa ilerleyip işlere başladı. En acilinden kahvaltı hazırlaması gerekiyordu. Geç kalırsa eğer her sabah olduğu gibi bu sabahta azar işitecekti. Belki bu azarlar akşam babasının onu dövmesi için bir sebep bile olabilirdi.. Hoş, aslında babasının onu dövmesi için birşey yapmasına da gerek yoktu ki..

Genç kız, bir umut ailesini seviyordu. Ailesi beş kişilikti. Üvey annesi, babası, bir ablası ve erkek kardeşi vardı. Öz annesi daha bir yaşı dolmadan dünyadan göçüp gitmiş, melek olmuştu. En azından babası öyle demişti.

Her ay giderdi genç kız annesini görmeye. Gerçi bazı zamanlar gitmesine bile gerek kalmadan gökteki yıldızlardan biriyle konuşurdu...

Annesinin ölüp bir yıldız olduğunu düşünüyordu. Bir gazetede okumuştu, ölen insanların yeni bir yıldız olarak doğduğunu. Bundandır ki, ne zaman annesine özlem duysa yıldızlarla sohbet ederdi.

Üvey annesi Hülya hanım, çokta sevmezdi kendisini. Her zaman genç kızın yüzüne bir fazlalık olduğunu söyler onu kırmaktan geri durmazdı. Bir insan ne kadar kırılırdı?! İşte orası meçhuldü...

7 yaşından beri yapmadığı iş yoktu. 12 yaşına kadar evde ev işlerine koşuşturmaktan başka bir de erkek kardeşine bakıcılık yapardı.

Yemek, temizlik, bakım derken derslerine vakit ayıramazdı. Bu yüzden geceleri işleri bittiğinde uyur sabahları ezanla birlikte uyanır, Allaha dua eder ardından hazırlanıp derslerine çalışırdı.

12 yaşından beri Hülya hanım onu evlere temizliğe gönderir çalıştırırdı. Eve para gelmesi gerekirdi sonuçta.

Üvey annesi, Hülya bir mağazada çalışıyordu haftanın dört günü. Babası ise kahvehane sahibiydi eskiden. Daha sonra oluşan borçlar yüzünden orayı satmıştı ve şuan işsizdi. Yine de bazı zamanlar günlük iş çıkar akşama kadar dönmezdi. Akşamlarda geldiği gibi evden çıkar gece on iki gibi geri dönerdi.

Babası Şevket bey kumarbaz, alkolik, paragöz ve şiddete meyilli bir adamdı. Bu evde dövülen hep genç kızın ta kendisi olurken o umutlarını söndürmez ve pozitif düşünmeye çalışırdı.

Çünkü eğer umutları sönerse yaşama tutunamazdı... ama biliyordu, umut her zaman vardır, olmalıydı.

Üvey ablası Eslem, ondan 5 yaş büyüktü. Güzel biri olduğu söylenemezdi. Ama güzel bir fiziğe sahipti. Eslem de bu güzel fiziğini kullanmaktan hiç çekinmezdi.

MESAİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin