27

35 6 13
                                    


Gözlerimi yorgunlukla açtığımda telefonumun alarmını kapattım, bugün pazartesiydi ve ben Yoongi ile gelmesine rağmen bir türlü buluşamamıştım. Cuma geç saatte gelmişti ve haftasonu da iş yoktu. Onu göreceğim için heyecanlı mıydım? Değildim. Belki benimle hiç konuşmayacaktı ama bana mesajlaştığımızda sonra konuşalım demişti. Tanrım..

Yataktan kalktım ve ayaklarımı sürüye sürüye lavaboya gittim. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp kendime geldim ve göz altlarımdaki mor halkalara baktım, uykusuzluk beni her seferinde bu hale getiriyordu ve ben işe gitmek yerine uyumak istiyordum ama ne olursa olsun bugün gitmek zorundaydım. Eğer bu gün ekersem bir daha Yoongi'yle gerçekten konuşamazdım. Esneyerek lavabodan çıktım ve siyah, dizlerimin bir karış üstünde biten bir etek giydim ve üzerine de mavi bir sweatshirt giydim. Bugün hava biraz daha soğuktu ve hiç üşümek istemiyordum. Siyah çantamı da koluma takıp merdivenlerden aşağı inmiştim ve mutfaktan gelen seslerle o tarafa gitmiştim. Abim bir yandan yemek yapıyor ve diğer yandan da şarkı söylüyordu. Hemen gözlerimi tişörtsüz olan vücudunda gezdirdim ve sonra o arkasına döndüğünde göz göze gelmiştik.

"Sapık, beni mi izliyorsun?"

"Yo, izlemiyorum. Şimdi geldim daha."

"Tabii canım." Sandalyeye asmış olduğu tişörtü alıp üstüne giyinmiş ve sandalyeye oturmuştu. "Gel, yemek ye. Çok güzel yaptım." Kol saatime baktım ve daha vakit vardı, kahvaltı yapsam geç kalmazdım. Yanına oturdum ve hazırladığı sofraya baktım. "Eun'un yanında çalışmak sana yaradı, artık daha güzel yemekler yapıyorsun."

"Ben her zaman güzel yemek yapıyordum." Masanın üzerindeki çatalı alıp salatalığa batırmış ve bana uzatmıştı. "Ye bakalım." Ağzımı açıp salatalığı ağzıma attım ve yemeye başladım. "Bugün beni sen işe bırakabilir misin? Çok uykum var, araba kullanamayacak durumdayım." Elini direkt alnıma çıkarmış ve sanırım ateşimi kontrol etmişti. "Hastasın sandım ama ateşin yok Vien."

"Uykusuzum sadece."

"Yoongi Hyung'la konuşayım mı? Bugünlük gitme."

"Hayır, olmaz."

"Vien, bir şeye de itiraz etme. Konuşayım?"

"Olmaz abi, merak etme çok kötü hissedersem ondan izin alırım."

"İyi sen bilirsin." O yemeğini yemeye döndüğünde ben de yemek yemeye devam etmiştim. Sanırım gerçekten hasta olacaktım, abim haklı ama ben de gitmek zorundaydım. Yemeğimi bitirmiştim ve abimle birlikte masayı toplamıştık. "Çıkalım hadi." Başımı sallamıştım ve koluna girmiştim. Arabaya kadar yürüyüp içine binmiştik. O arabayı sürerken dışarıyı seyretmiştim, ara sıra bana baktığını hissediyordum ama bir şey demiyordu. Arabada geçirdiğimiz uzun süre boyunca ikimiz de sessiz kalmıştık.

"Vien, her şeyi anlayıp anlamadığım tek şey var." Sesini duymamla beraber ona bakmıştım, sonra bana kısa bir bakış atıp tekrar yola dönmüştü. "Yoongi Hyung'la aranızdaki şey... Yani o gün gitmeden önce seni Bang Chan'le birlikte görüyor ve bunu neden bu kadar takıyor? Bang Chan'le aranızda gerçekten bir ilişki olduğunu düşünelim, ona ne? Neden sana karşı bu konuda bu kadar anlayışsız?" Jungkook abimin sorularını ben kendime kaç kere sormuştum, ben de böyle yapmasının kesin nedenini bilmiyordum.

"Bilmiyorum abi." İkimiz bir daha konuşmamız ve sessizce yolculuk yapmıştık. Geldiğimizde ise abim arabayı durdurmuştu ve çantamı arka  koltuktan alıp omzuma takmıştım. "Beni akşam alırsın değil mi? Yoksa taksiyle geleceğim."

"Gelirim bebeğim, çıkmadan yarım saat önce mesaj at."

"Atarım, görüşürüz." Arabanın kapısını açtığımda bileğimde hissettiğim el durmamı sağlamıştı ve abime bakmıştım. "Bir öpücük verseydin." Yanağını bana yaklaştırınca kocaman bir öpücük kondurmuştum. "Oldu mu bakalım koca bebek?"

EvermoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin