i hope to god he hears me~hoonsuk

1

Bazı şeyler onun için zordu. Hayata atılmak, biriyle tanışmak....yanlız kalmak her zaman onun için bir çıkış noktası olmuştu. Küçük bir çevre hayatını daha kolay yaşamasını sağlıyordu. Ama istediği bir şey vardı. Aylardır arkasında ki bir gölge gibi gezindiği bu çocukla tanışmak istiyordu. Ona dair bildiği şeyler sınırlıydı ve o onu deli gibi merak ediyordu. Park jihoon ilk defa birine deli divane bu kadar bağlanmıştı. Nedeni merak mıydı, aşk mıydı yoksa başka bir şey miydi bilmiyordu. Bildiği tek bir şey varsa bu çocuğun gülüşünde bir ömürün yattığıydı.

Sadece bir kaç metre ötesinde bütün dikkatiyle okuduğu kitaba bakıyordu siyah saçlı oğlan. Jihoonun ona dair bildiği tek şey, okuduğu kitaplar, oturmayı sevdiği bank ve günün hangi saatlerinde buraya geldiğiydi. Etrafı kimsenin işlek olarak kullanmadığı deniz kordonuydu. Burayı küçük bir iş gezisinden sonra farketmişti Jihoon. Ve tabiki farkettiği tek şey bu değildi.

Bir akşam üzeri görmüştü bu oğlanı. Şuanın aksine bir kitap yerine denize bakıyordu oğlan. Derin derin dalmış, hafif yaz meltemi ile birlikte bakışlarını denizin üzerinden hiç kaldırmamıştı. Jihoonda onu görmüş, yaşadığı garip andan sonra onu görebilmek için saatlerce yaşadığı yerden yol tepip gelmeye başlamıştı. Ama ne yazıkki bu süreçte onunla bir kere bile konuşma cesaretini kendinde bulamamıştı. Korkak denebilirdi.

Artık bu işin can tak ettiğinin farkındaydı, ona böyle uzaktan bakmak hem kendini sapık hissettiriyor hemde sadece merakını körüklüyordu. Böyle devam edemeyeceğini bildiği için uzun zamandır içinde tuttuğu bu garip duyguları ortaya çıkarmak için bütün cesaretini topladı. Aklıma güzel bir fikir gelmişti. Hızla oturduğu banktan kalktı ve 5 dakikalık mesafede ki markete doğru adımlamaya başladı. İkisi için içecek bir şeyler alacak ve okuduğu kitabı sorarak fikirlerini öğrenecekti, böylece tanışmış olacaklardı. Evet, evet kendiside bu fikri beğenmişti hatta o kadar beğenmiştiki heyecandan 5 dakikalık yolu sadece 2 dakikada gelmişti. Hızla küçük markete girerken gözü içeceklerin kısma takıldı. Adımlarını oraya çevirirken kasiyer adamın onu dikkatle süzdüğünü hissetti. Bu rahatsız edici hissi görmezden gelerek hızla istediklerini aldı ve kasaya gitti.

"Hoşgeldiniz." Dedi orta yaşlarında ki kasiyer adam. Hafif kırlaşmaya başlamış saçları, gülümseyen yüzü ve hafif göbekli hali ona büyükbabasını hatırlatmıştı.

"Hoşbulduk." Diyerek kestirip atmıştı adamı. Ama yaşlı adamın onu böyle bırakmaya niyeti yoktu. Uzun zamandır etrafta gördüğü bu delikanlıyla konuşma fırsatı yakalamıştı. İçecekleri kasadan geçirirken "Bu aralar seni sık sık görüyorum ama buralı değilsin. Neden geldin bakalım evladım?" Dedi. Bir yandan geçirdiği ürünleri poşete yerleştirirken gözlerini genç adamdan çekmiyordu. Yaşlı adamın gözleri oğlanı süzüp duruyordu. Bu kadar yakışıklı ve giyimli adamın bu kasabada ne işi olabilirdi ki. Fazlasıyla saçma geliyordu.

"Ah iş için geliyorum efendim. " dedi jihoon. Gözlerini adamdan alıp ödemek için kartını uzattı. Yaşlı adam kartla uğraşırken hala merakını giderememişti. "Ne işi yapıyorsun?" Dedi yaşlı adam kartı uzatırken. Jihoon poşeti ve kartı alırken "Yazarım efendim. Bu küçük kasaba kitabıma ilham sağlıyor." Dedi jihoon. Saygıda kusur etmiyordu ama konuşmanın fazlasıyla uzadığını hissetmişti. Hemen gidip haftalardır hayalini kurduğu tanışmayı gerçekleştirmek istiyordu. "Demek yazarsın. Ah tanıdığım birini hatırlattın bana. Seulden mi geliyorsun?" Dedi yaşlı adam göbeğine pat pat yaparken. Bu çocuğu sevmişti kibar bir beyefendi gibi görünüyordu. Hatta kendi gençliğine bile benzettiğini söyleyebilirdi.

"Evet efendim Seuld-" jihoon yaşlı adamı cevaplerken kulağına ilişen bağırışma, gülüşme ve hakaret sözleri yüzünden dikkati hızla marketin dışına çevrildi. Yaşlı adamda onun gibi dışarıya odaklanmıştı. "Lanet serseriler yine marketin önünde kavga çıkarıyorlar. Bu hafta kaçınca kavga bu." Dedi yaşlı adam sinirle.